Seher vakti toplar gümbürdüyor. Büyük Taarruz başlıyor.
Tarih 26 Ağustos 1922... Başkumandan Mustafa Kemal komutasındaki ordumuz işgalci Yunan ordusuna karşı büyük taarruzu başlatıyor. Şiddetli muhabereler Başkumandanlık Meydan Muharebesi’yle 30 Ağustos’ta sonuca ulaşacak, kazanılan zafer tarihe altın harflerle kazınacaktır.
Zafer Mustafa Kemal’in strateji dehası, komutanların ustalığı, ordumuzun kahramanlığı, halkın büyük özveri ile sağladığı maddi ve manevi destekle kazanılmıştır.
Büyük Taarruz’dan sonra Yunan orduları İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Anadolu işgalcilerden temizlenmiş oldu.
Biz, Birinci Dünya Savaşı’nın yenik devletleri arasında olup da esarete boyun eğmeyen ve istiklalini tekrar kazanan tek devletiz.
Almanya Türkiye’yi ilk ve son kez o dönemde kıskanmış, Alman basını Türkiye’nin bağımsızlık savaşını alkışlarken savaşta teslim olan ancak böyle bir refleks göstermeyen Alman halkını ve yöneticilerini eleştirmiştir.
Ülkemizin halkı, Birinci Dünya Savaşı’nı yenik bitirmiş, işgale uğramış, silahları alınmış, yakılmış, yıkılmış ancak teslim olmamış, en uygunsuz koşullarda savaşarak bağımsızlığını tekrar kazanmıştır.
Türk halkı topla tüfekle teslim alınamıyor...
O yüzden emperyalizm yıllardır başka başka yollar deniyor.
MUTLULUK
TÜİK, Türkiye’nin en mutlu şehirlerini açıkladı... Birinci sırada Sinop var... Sonra gelen iller: Afyon, Bayburt, Kırıkkale, Kütahya, Çankırı, Düzce, Uşak, Siirt, Şırnak...
Bu araştırma hangi kriterlere göre yapıldı...
Halka nasıl sorular soruldu ki, yukardaki şehirler “en mutlu” çıktı...
Bunları bilmiyoruz...
Yabancı kaynaklarda “Dünyanın en mutlu şehirleri” sıralamasına baktık...
Türkiye’den üç şehir ilk 500’e girmiş...
İstanbul 197. sırada görünüyor...
İzmir 222’nci sırada
Antalya 346. sırada...
Mutlu kent deyince düzenli, temiz, güvenli, sağlık ve eğitimde yeterli... içinde insanları mutlu edecek mekanların ve etkinliklerin fazlaca bulunduğu bir kent akla geliyor...
Sinop ve diğer mutlu olduğu söylenen kentler, insanların çağdaş maddi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılar durumda mı? Pek öyle mutlu sinyaller almıyoruz...
DAUM
Türkiye’de çalışan antrenörlerin belki de sevileni Christoph Daum, 70 yaşında vefat etti. Alman spor adamı, uzun süredir akciğer kanseriyle mücadele ediyordu. Daum’u biz İstiklal Marşı’nı söylemesiyle anımsarız... Maçlardan önce İstiklal Marşı okunurken yabancı oyuncu ve antrenörler put gibi duruyor malum. Dudaklar kıpırtısız. Toplumumuzla bütünleşen Daum, İstiklal Marşı’nın sözlerini öğrenmişti. Bizimle birlikte marşı okurdu. Bunu ekranda görürdünüz. Türkiye ikinci vatanım, derdi. Güzel anılarla hatırlanacak...
ALİEV
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev diyor ki:
“Tekraren soruyorlar: Arap - İsrail savaşına neden karışmıyorsun diye.
Ey ahali, aziz temaşacılar, bizim topraqlarımız 30 yıl Ermeni işgalinde qaldı. Men bir tane Arap’ın bizim lehimizde nümayiş (gösteri) yaptığını ne görmüşem, ne eşitmişem. Sadece Türk qardaşlarımız kömeq (yardım) ettiler bize... Hocalı’da soykırım yapıldı Arap alemi Ermeni’yi destekledi.
Men şimdi neye göre Arap davulu çalacaqmışım?”
YENİ CHP
Şarkıcı Suavi’nin CHP’nin talebi üzerine 30 Ağustos’ta Konya Seydişehir’de vereceği konser iptal edildi.
Suavi’nin sahneye çıkmak istemesine rağmen CHP’li belediye başkanının ülkücü çevrelerden gelen baskı üzerine konseri iptal etmesi CHP’ye yönelik eleştirilere yol açtı...
Neyse ki CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Suavi’yi ziyaret ederek partisi adına özür diledi. Sanatçının gönlünü aldı. Ortamı yumuşattı. Takdir aldı.
ÇOCUKLAR
Bertrand Russell’ın Aylaklığa Övgü adlı kitabında bir bölüm ilgimizi çekiyor...
Diyor ki ünlü filozof:
“Mesleği çocuk eğitimi olan bir insan bu işi günde en çok iki saat yapmalı, geri kalan saatlerini çocuklardan uzakta geçirmelidir. Sürekli olarak çocuklarla beraber bulunmak son derece yorucu bir iştir. Yorgunluk ise sinirleri bozar ve bu sinir bozukluğu eninde sonunda bir yerden patlak verir.”
Bu satırlar öğretmenler kadar ana babaları da ilgilendirir.
Çocuklar sürekli ilgi ister.
Çocuklarla çocuk olur, oynar, eğlenir, bir yandan da onları eğitmeye çalışırsınız.
Ne var ki aynı zamanda yorulursunuz da...
O yüzden babaların da analar kadar çocuk büyütmeye katkıda bulunması gerekiyor. Sadece annenin çabası yetmiyor…
Öğretmenler mi? Onların işi tabii ki hepten zor...
Eskiden çocuklar dayak korkusuyla disipline edilirdi
Artık dayak da yok... Öğretmen o yüzden çıldırma aşamasına geliyor... Anlayalım onları......