Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Mimar Aydın Boysan 1992 yılında belediyelere öneride bulunmuş; elinizdeki arsaları parselleyip ihtiyaç sahiplerine dağıtın, üzerine yapacakları tek katlı evlerin projesini ellerine verin ve uygulanmasını şart koşun, yoksa köylerden şehirlere akan milyonlar nasıl olsa bu arazileri işgal edecek ve üzerlerine akıllarına estiği gibi çirkin yapılar konduracak, demişti.
       Sözünü ettiği konutların projelerini de en ince ayrıntısına dek çizmiş ve dikkatlere sunmuştu. Ama kimse ilgilenmedi... Çünkü...Boysan'ın yorumuyla;
     Â- Politikacıların iÅŸine gelmedi. Gecekondu olmaya aday araziyi "en baÅŸtan" ve bir "plan" dahilinde vatandaÅŸa tahsis ederlerse, orada yapılacak konutların "yıkılma" tehlikesi ortadan kalkacaktı. O zaman da seçim dönemlerinde "Konutunuzu yıktırmayacağız!" diye nutuk atıp oy isteyemeyeceklerdi. Yani bu bir sömürü konusu olmaktan çıkacaktı...
       Sonunda kentlerin ne hale geldiği ortada...
       Şimdilerde Aydın Ağabey, "konut" üretimi için önerdiği o modelin bir benzerini (sarraf titizliğiyle) uygulayıp prefabrik sergi binaları, büyük kapalı çarşılar, spor salonları, fabrikalar (vs.) üretiyor. Herşeyi planlayıp bilgisayarlara yüklemiş. Nasıl bir tesis isteniyor, ne büyüklükte olacak; söylemek yetiyor... Çeşitli proje örnekleri, metrekare başına malzeme miktarları ve şaşmaz birim maliyetiyle dökülüyor önünüze... "5 bin metrekarelik fabrika istiyorum" diyen müteşebbis, ertesi gün projeyi teslim alıyor, malzeme siparişini veriyor, bir hafta sonra da temel atıyor...
       Türkiye'de bir eşi bulunmayan bir çalışmayı geçenlerde bürosuna uğradığımızda Aydın Ağabey coşkuyla anlattı. Bize ilginç geldi. İlgilenecek olanlara duyarmak istedik...

       Haliç'in çamurlarının Alibeyköy'deki taşocaklarına boşaltıldığını, çevrenin berbat edildiğini, burada ikinci bir Haliç yaratıldığını dün yazmıştık.
       İstanbul Belediyesi Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Öztürk dün arayarak bu konuda bilgi verdi. Öztürk'ün bildirdiğine göre:
       - Haliç'i temizleme çalışmaları İTÜ, Yıldız ve Boğaziçi üniversitelerinden seçilen 23 uzmanın verdiği tavsiyeler üzerine yapılıyor,
       - Çamur taşocaklarına boşaltılıyor, içindeki su tekrar Haliç'e dönüyor,
       - Haziran'da çamur boşaltma işlemi sona erecek, taşocaklarında Haliç çamuruyla doldurulan alan yeşillendirilecek,
       - Alibeyköy ve Kağıthane Derelerinin kollektörlerle Marmara'ya atılması sonucu Haliç'i kirleten kaynaklar bu yıl tamamen etkisizleştirilecek,
       - Bu yılın ikinci yarısında Haliç artık kokmayacak, içinde sandalla dolaşılacak, balık tutulabilecek...
       Vaatler parlak... Birkaç ay daha bekleyelim, sonucu görelim bakalım...

       Kont Balfour diyor ki:
       - Churchill kendisi hakkında 4 ciltlik eser yazmış adını da "Dünya Krizi" koymuştur.
       Ne yerinde teşhis... Bizim Yılmaz, Ecevit ve Baykal da hayatlarını yazsalar... Kitaba en çok yakışan ad: "Türkiye krizi" olurdu.

     ÂÅžemdin Sakık liderleri deÄŸerlendirmiÅŸ... Dünkü birinci sayfamızda yayınlanan deÄŸerlendirmeye göre Süleyman Demirel baÅŸarılı bir devlet adamı... Mesut Yılmaz siyasi ahlakı bozulmamış bir lider... Çiller devlet içindeki çeteleÅŸmenin lideri... Deniz Baykal hizipçi...
     ÂÅžemdin Sakık'ın ifadesini önce elimizin tersiyle itecek olduk. Bir vatan haininin sözlerinin ne deÄŸeri olabilirdi. Ancak bir gazetemiz Sakık'ın ihbar ettiÄŸi iki gazeteciyi iÅŸten atınca (birini sonradan tekrar iÅŸe aldılar) manzara deÄŸiÅŸti. Sakık'ın itirafları ciddiye alınır oldu.
       O kadar ki... Bu itiraflar önümüzdeki seçimleri bile etkileyebilir. Sakık'ın Baykal'la ilgili "hizipçi" teşhisi CHP'nin oylarını düşürebilir!
     Â"Bakalım Sakık bizimle ilgili ne diyecek?.."
       Sorusu hemen herkesin zihninde...
       Çünkü Sakık'ın değerlendirmeleri kişiler hakkında referans oluyor...
     ÂSakık ne derse o!..
     ÂSakık'ın 6 gazeteciyi daha ihbar ettiÄŸi söyleniyor.
       Onların kimler olduğunu yakında öğreneceğiz...
       Bozulduğunuz biri varsa adını Sakık'a ulaştırın, ötsün, adamı mahvetsin.
       Bu arada herşeye inanırız... Türkiye'de hiçbir gazetecinin APO'dan para aldığına inanmayız.
       APO'yu olsun, şeriatçıları olsun demokrat pozlarda demokrasi adına koruyan ve kollayan, Türkiye'nin destabilize edilmesine katkıda bulunan iki - üç değil, neredeyse yirmi otuz gazeteci var Türkiye'de. Bunlar sık sık ABD'de ağırlanır, diş kiralarını APO'dan değil, doğrudan Washington'dan alırlar. Referansları Henze, Fuller, Huntington 'dur.
       Bunların hiçbiri APO'dan para alıp ona hizmet edecek kadar salak değildir.
     ÂÅžemdin Sakık ödeme ÅŸekli konusunda ÅŸaşırtma veriyor.


Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr