Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Psikolog Hacı Harmancı, yöneticiliğini üstlendiği çocuk yuvasındaki ufaklıklarla sohbetlerinden derlemiş "5 Yaşında Aşk" adlı kitabı... Sayfaları çevirip minik yüreklerin "aşk" konusundaki cevval fikirlerinden bir demet derleyelim:
     Â"AÅŸk, birisinin evine gidip onu öpmektir..."
       "Birini görürsün, yüzü güzeldir. Borçsuzdur. Güzel bir işi vardır. Herşeyi borçlanmadan alabilir. İşte o zaman aşık olursun..."
     Â"Aşık olanlar uyurken birbirlerini düşünürler..."
       "Bizim sınıfta O.Ü. diye biri var. Hep kızların eteğini açıyor. Açıp bakıyor. Bu da aşk gibi birşey..."
     Â"Öpüşerek, seviÅŸerek baÅŸlar. BoÅŸanarak biter..."
       "Erkek yolda giderken veya bir mağazaya giderken kızın peşine takılır. Kız nereye giderse o da oraya gider. Yanaşır. Kız çekilir. Erkek biraz daha yanaşır. Sonra erkek dayanamaz kıza evlenme teklif eder. Kız da kabul eder..."
     Â"Kantinden aldığı herÅŸeyi bana gösteren, arada bir aldıklarından veren biri. Bir resmin nasıl çizileceÄŸini ayrıntısıyla anlatabiliyor. Zaten babası da resimden anlıyormuÅŸ..."
       "Aşık olanlar hep görüşür. Ayıp ama, öpüşürler. Ben kimseye aşık değilim. Hem kızlara da sinir oluyorum... Hepsi birbirinden şımarık..."
     Â"Küçükler 19 yaşına gelince aşık olabilirler..."
       "Aşk, bir çocukla evlendim demektir..."
     Â"Kıza bakıyorsun. BeÄŸeniyorsun. Babasıyla annesiyle tanışıyorsun. Kızınızı istiyorum diyorsun. Ama bunlar bir günde olacak iÅŸler deÄŸil. En az bir ay, en çok altı ay geçmesi gerekir..."

       İngiltere'de kendisinde beyin tümörü teşhis edilen 27 yaşında bir kadın cep telefonu firmalarını mahkemeye vermiş. Kendisinde beyin tümörü oluşması için cep telefonundan başka bir sebep bulunmadığını iddia eden genç kadın, İsveç'te UMEA Tıp Enstitüsü'nün raporunu da şikayetine eklemiş. Deneylere dayanan bu raporda, İsveçli uzmanlar, cep telefonlarıyla çok konuşanların kulak ısınması, deri yanması, başağrısı ve yorgunluk gibi arazlarla karşılaştığını kaydediyorlar.
       Bizdeki cepfon bağımlılarının dikkatine...

       Ünlü Tenor Luciano Pavarotti resim yapmaya başlamış... Nereden icabetti, diye soranlara yanıt olarak diyormuş ki:
     Â- Bir arkadaşım yaÅŸ günümde bir boya takımı armaÄŸan etmiÅŸti. Kendimi denemek için resme baÅŸladım. HoÅŸ resimler ortaya çıkmaya baÅŸladı. Ãœstelik fevkalade dinlendirici bir uÄŸraÅŸ. Herkese bir boya takımı alıp resme baÅŸlamasını öneririm.
       Öneri tabii sayın okurlarımızı da kapsıyor...

       Milliyet Ekonomi sayfasında dün ilginç bir değerlendirme yer aldı... Habere göre... İlk dört ayda bütçe gelirlerinin yüzde 70'i iç ve dış borç ödemelerine gitmiş. Vergi gelirleri 2 katrilyon 287 trilyon lira... İç borç faizleri 1,999 katrilyon... Özetle... Vergi gelirlerinin yüzde 80'i yani her 5 liralık gelirden 4 lirası iç borç faizlerine gidiyor.
       Enflasyonun kaynağını KİT'lerde, işçi ücretlerinde, sosyal güvenlik harcamalarında arayanlar boşuna çaba sarfediyor. Hedef saptırıyor.
       Enflasyonun ana sebebi yukarıdaki rakamlarda...
       İktisatçı Aslan Başer Kafaoğlu ekonomiyi düzeltmek için iç borç faizlerinin düzenlenmesi gerektiğini söylüyor yıllardır. Gerekirse ertelemeye gidilmesini öneriyor:
     Â- Devletin verdiÄŸi faiz bu kadar yüksek olunca hem enflasyon düşmez hem birikimler yatırıma gitmez, diyor KafaoÄŸlu... Malumu ilan belki. Ama dinleyen nerede...
       Öte yanda hala devleti küçültme şarkıları söyleniyor. Doçent Aziz Konukman soruyor:
     Â- Kamu harcamalarının genel bütçe içindeki payı OECD ülkelerinde yüzde 50, bizde yüzde 28... Bunlardan faizleri düşünce oran onlarda yüzde 45 oluyor, bizde yüzde 17... Bu mu küçülmesi gereken büyük devlet?
       Bu tablonun tek tesellisi Bülent Ecevit beyin yerli arabaya binmesi... Benzinden tasarruf etmesi.
     ÂBülent bey bu kadar tasarrufu yeterli görüyor ve Karadeniz otoyolu gibi ÅŸaibeli ihalelere, turizm alanları yaÄŸmasına veya iç borçların vergi gelirlerini silip süpürmesine itirazsız onay veriyor.
       Yukarıdaki tabloyu görmezden gelen Süleyman bey gibi kimi devlet büyüklerinin, "sistem çökmüştür" diye demeçler verip yıkıntı arasında Başkanlık Koltuğu araması bir başka kara mizah...
       Sistem niye çöküyor... Bir de onu anlatsalar...

       - İşsizlik büyük bir sosyal problem haline gelmiştir. Resmi rakkamların gösterdiği yüzde 12 işsizlik oranına kimse inanmamaktadır.
       - 1987 - 1994 dönemine ilişkin araştırmalar, orta gelir gruplarının milli gelirden aldığı payın, üst gelir grubu lehine 7 puan azaldığını göstermektedir. Başka bir ifade ile, orta direk bel vermektedir.
       - Memurların, işçilerin ve küçük esnafın gelir düşüklüğü nedeniyle şikayetleri, artık sokağa taşmak üzeredir.
       Bütün bunların sonucunda, işin ürkütücü tarafı;
       - dar gelir gruplarının artık mevcut siyasi ve ekonomik sisteme olan inanışlarının yıkılması, çağdışı devlet düzenleri ve yıkıcı - bölücü ideolojilerden medet ummasıdır.
       Yukarıdaki tespitleri yapan bir komünist mi? Aksine bir kapitalist... Bu sözleri Odalar Birliği Başkanı Fuat Miras'ın Trabzon konuşmasından aldık.

       19 Mayıs'ın yıldönümünde basına yansıyan iki haber:
       1) Samsun'dan Ankara'ya bağımsızlık yürüyüşü yapan ADD üyelerinin "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" yazılı tek tip önlükleri çıkardıktan sonra Ankara'ya girmelerine izin verildi.
       2) Tarikatlardan birinin içyüzüne ışık tutan "Hocanın okulları" adlı kitap nedeniyle kitabın basımını gerçekleştiren yöneticiler "Cumhuriyet'e, Atatürk'e ve Fethullah Gülen tarikatına hakaret" suçlamasıyla Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade için çağrıldılar.


Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr