Bergama Zeus Sunağı’nın Türkiye’ye iade edilmesi konusu yine gündemde.
Muhteşem tarihi eser, halen Berlin’de Pergamon Müzesi’nde Osmanlı döneminde götürülen kimi diğer eserlerle birlikte sergileniyor.
Almanya, sömürge döneminde bugünkü Nijerya’dan götürülen tarihi Benin bronz heykellerini iade edince sunağın da Türkiye’ye iadesi yönünde düşünceler ortaya atıldı. Frankfurter Allgemeine gazetesi bu öneriyi destekleyen bir makale yayımladı. Tabii karşı tepkiler de gecikmedi. Almanya eserin ülkeden çıkışına ilişkin olarak Osmanlı ve Alman imparatorlukları arasında 1878’de yapıldığı iddia edilen bir anlaşmayı öne sürüyor.
Anlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1874’te kabul ettiği Asarı Atika Nizamnamesi’ne dayanıyor ve kazıda bulunan eserlerin üçte birinin kazı çalışmasını yapan ülkeye, üçte birinin devlete ve üçte birinin arazi sahibine verilmesini öngörüyor.
Bergama sunağı elbet bu topraklarda kendini bulur. Ancak iade edilmeli mi?
Galiba bunu talep etmek için önce şu soruları yanıtlamalıyız:
1-Eser Almanya’da çok güzel şekilde sergileniyor. Daha güzel sergileme olanağımız var mı?
2-Türkiye’de tarihi eserlere gereken saygı ve özen gösteriliyor mu?
Örneğin Ayasofya’nın kapısı ziyaretçiler tarafından kemirildiği için daha geçenlerde cam koruma altına alınmadı mı?
1-Türkiye tarihi eser kaçakçılarıyla yeterince mücadele edebiliyor mu?
ETNİK
Halk TV’de Sanem Toluay Ilgaz’ın takdim edeceği programın anonsu şu şekilde yapılıyor:
“Kürt illerinde AKP ve Yeşil Sol Parti listelerinin etkisi nasıl olur?”
Kürt illeri dediği Güneydoğu illeri.
Sosyal medyada Kaan Eminoğlu bu anonsa şu notu düşmüş:
‘ Türk’e “Türkiyeli”, Türk edebiyatına “Türkçe edebiyat”, Güneydoğu Anadolu’ya “Kürt illeri”, Tunceli’ye “Dersim”, Kürt milliyetçiliğine “Kürt Hareketi”, HDP’ye “Kürtler” diyerek bizim zihnimizi siyasi ajandalarına uygun şekilde dizayn etmeye
çalışıyorlar. ‘
Bir başka deyimle “Etnik ayrımcılık” yapıyorlar. Bizim sözde demokratlar da buna çanak tutuyor.
FAKİR
. Fakir oynar, zengin dans eder.
. Fakir işe gider, zengin ofise geçer.
. Fakir ağlar, zengin gözyaşlarını tutamaz.
. Fakir işsizdir, zenginin bir projesi vardır.
. Fakir arkadaşlarıyla buluşur, zengin dostlarıyla bir araya gelir.
. Fakir kursa yazılır, zengin workshop’a gider.
. Fakir mangal yapar, zengin barbekü.
. Fakir hırsız, zengin kleptomandır.
. Fakir âlemin bir parçasıdır, zengin cemiyetin.
. Fakir bayılır, zengin panik atak geçirir.
. Fakirde hastalık “ırsi”dir, zenginde “genetik.”
. Fakire inme iner, zengin felç olur.
. Fakirinki zinadır, zengininki yasak aşk.
. Fakirin kütüğü vardır, zenginin soyağacı.
. Fakirin çocuğu dayaklıktır, zengininki hiperaktif. (Feys’ten)
ÖZERKLİK ŞARTI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve kimi diğer partililer yeri geldikçe iktidara geldiklerinde “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” üzerindeki çekinceleri kaldıracaklarını söylüyorlar. Sosyal medyada kimi vatandaşların ve özellikle CHP’lilerin bu vaatten tedirgin oldukları gözleniyor. Çünkü Avrupa Özerklik Şartı ile PKK’nın talep ettiği demokratik özerklik yıllardır birbirine karıştırılıyor.
Siyasal özerklik yerel birimlerin kendini yönetme, kendi yasasını yapma güç ve yetkisi.
“Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” ise belediyelere mali özerklik yetkileri getiriyor, siyasal açıdan yerele bir şey katmıyor.
Ancak Türk Hükümeti 1988 yılında imzaladığı bu belgenin bazı maddelerini kendi açısından yine de uygun bulmamış, çekince koymuştur.
CHP’nin, bu sözleşme ile PKK’nın demokratik özerklik projesinin aynı şey olmadığını halka izah etmesi gerekir.
Tabii şu konularda da açıklama gerekli.
Sözleşmenin imzası sırasında bu çekinceler neden konulmuştur? Konulan çekinceleri kaldırmaya neden gerek görülmüştür. Bunun faydası ne olacaktır?
Halka bunların da izahı gerekir.
Konu, en azından adı yönünden hassas ve seçmeni tedirgin eden bir konu.
Zihinlerde bulanıklık yaratıyor.
MUSA
Biri ötekine sormuş:
- Senin adın ne?
- Musaaaaaaaaaaaa-aaaaaa…
O da ona sormuş:
- Peki, senin adın ne?
- Benimki de Musa ama o kadar uzun boylu değil, demiş.