Wolfowitz, Grossman ve Perle'nin demeçleriyle stratejik ortağımızın bizi ne olarak gördüğü anlaşıldı: Stratejik uydu...
Bu rolü kabullenecek miyiz?
Yoksa dik duruşumuzu sürdürüp coğrafyada kendimize yeni bir yer mi edineceğiz?
1974'e kadar Amerika'nın arka bahçesi olan Yunanistan, 1974'te Albaylar Cuntası'nın yıkılmasından sonra yüzünü Avrupa'ya döndü... O yıllara kadar bizimle aynı gelir düzeyinde olan Yunanistan bugün bizden kat kat ilerde.
Prof. Baskın Oran diyor ki:
- Eğer ABD'ye teslim olmazsak, AB bölgede en güçlü orduya sahip Türkiye ile ilişkileri sıkılaştırmak isteyecek, ortaklık görüşmelerine yeşil ışık yakacaktır...
Önümüzde iki yol duruyor...
Ya Amerika'nın küstahlığı karşısında alttan alarak Arjantin, Brezilya, Şili gibi Güney Amerika ülkeleri misali "kriz cumhuriyeti" olarak kalacağız.
Ya da fırsatı kullanıp Avrupa'ya yaklaşacağız... Diplomatik ustalığı da kullanarak AB ile ortaklık görüşmelerine başlayacağız. Karar bizim.
Askeriyede tayinleri Başbakan Erdoğan yapsa ne olurdu? İstanbul Belediyesi Zabıta Müdürü Genelkurmay Başkanı olurdu.
Büyük adam büyüklüğünü küçük adama karşı davranışlarıyla gösterir.
TRT Genel Müdürü için belirlediği üç adaydan biri parti üyesi çıkınca yeni seçim yapmak zorunda kalan RTÜK, bunun nasıl olacağı konusunda Ankara Hukuk Fakültesi'ne başvurarak mütalaa istedi. Bu iş için RTÜK'ün Hukuk Fakültesi'ne ödeyeceği para mı? Sıkı durun; tam 20 milyar lira!
Döküm; 6 hocadan oluşacak bir komisyon kurulacak, hoca başına 1.5 milyar lira ödenecekmiş. Paranın bir bölümü de vergiye gidecekmiş... Bu arada RTÜK'ün kadrosunda 15 kadar hukukçu var. Ancak konu onları aşacak kadar çetin galiba!
Merve Kavakçı dün yayımladığımız mektubunda, Batı'da bilgisayar eğitimi gördüğünü, dolayısıyla daktilo kullanan Ecevit'ten daha çağdaş olduğunu, sırf kıyafeti yüzünden laikliğe tehdit olarak görüldüğünü vs. anlatıyordu. Hatırlatalım ki... Bu konudaki tartışmalarda geçen çağdaşlık kavramı "bilgi" düzeyiyle ilgili değil. Konu tek başına türban da değil. Kadınlar evde veya sokakta başını özgürce örtüyor. Bu konudaki tartışmalar "din kurallarını devlet hayatına uygulamak" ısrarından kaynaklanıyor...
Birinci perdeyi dün yazdık... Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in talimatıyla... İlk ve orta dereceli okullarda "Ermeni soykırım iddialarının asılsız olduğunu" anlatacak konferanslar verilecek. Kompozisyonlar yazılacak. Ermeni okulları da aynı programı uygulayacak.
Milli Eğitim'in talimatı çerçevesinde her ilde okul temsilcileriyle bir toplantı yapıldı geçenlerde.
Bu toplantıda öğretmenlere kamuoyu oluşturmada kullanılacak öğeler.. Ve kullanılmayacak öğeler basılı olarak dağıtıldı.
Mesela..
- Öğrenciler Ermeni soykırım iddialarının asılsızlığını anlatan kompozisyonlar yazarken "Birinci Dünya Savaşı ortamı içinde Türklerin bazı Ermenileri öldürmüş olabileceği" şeklinde ifadeler kullanmayacaklar...
- Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeniler Anadolu'da birçok Türkü öldürdüğü için Türkler de Ermenileri öldürmüştür, şeklinde ifade kullanılmayacak.
(Ermenileri kim öldürdü sorusu açıkta kalıyor böylece...)
- Bazı ülkeler Ermeni iddialarını gündeme getirmeden önce kendi tarihlerini incelemelidirler, şeklinde ifade kullanılmayacak (Böylece Amerika dostumuz darıltılmayacak)
Peki hangi ifadeler kullanılacak... Mesela...
- Ermenistan yayılmacı ve işgalci bir devlettir. Bölgedeki huzura tehdit oluşturmaktadır... Ermenistan, anayasasının giriş bölümünü iptal etmeli ve Türk halkından ve devletinden özür dilemelidir...
- Ermenilerin soykırıma uğradıklarını iddia ettikleri dönemde gerçekte soykırıma uğrayan Türklerdir...
Bu tür ifadeler kullanılacak...
Çocuklar konuyu araştırıp düşündükleri gibi değil Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in emrettiği gibi yazacaklar. Bu arada yalnız çocukların beyni değil Türkiye'nin dış ilişkileri de sabote edilecek...
Evet "soykırım iddiaları" Türkiye'yi köşeye sıkıştırmayı hedefleyen bir kampanyadır. Ancak bu konuda kendimizi savunmamız yukardaki sığ ve basit cümlelerle mümkün olmadığı gibi konu ilkokul çocuklarının değil, tarihçi ve bilim adamlarının konusudur. Çocukları ilgisiz şeylere alet etmeyelim.
Darbe...Demirel: "28 Şubat darbe değildir" demiş. Devamını da içinden söylemiştir: "Ben darbeye darbe demem, şapkamı alıp gitmeyince"