Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Çanakkale Savaşı'nın yıldönümünde, Anzakların torunları yaklaşık 5000 kişilik kafileyle yurdumuza gelmişler. Her yıl aksatmadan, anma törenlerine gelmelerine gıpta etmemek elde degil.
     - Bizler de Anzaklar gibi Atalarımızı savaşlarda şehit düştükleri yerlerde anmaya kalksak, acaba nasıl olur?
     Diye soruyor Arman Salepçi ve yanıtlıyor:
     - Mesela, önce Malazgirt'e gidelim, ardından Bağdat, Ridaniye, Mercidabık, Trablusgarp, Yemen'e... Sonra dönüp Balkanlara, Eflak, Boğdan, Hersek, Mohaç, Belgrad, Otlukbeli, Kanije, Estergon, Zigetvar, Sırbistan, Mora, Girit, Kosova, Venedik, Viyana... Ardından Kars'a, Prusya önlerine...
     Buna ne ömrümüz ne paramız yeter.
     Anlaşılan, ya bizim Atalarımız haddinden fazla savaşmış, ya da Anzaklarınki.
     Ancak yine de yapmamız gereken çok şey var.
     Çanakkale şehitlerini daha görkemli şekilde anmalıyız mesela...
     Atalarımızın yurt içinde ve dışında pekçok yerde yıkık dökük pejmürde halde duran mezarlarını düzenlemeliyiz.
     Haydarpaşa'daki İngiliz şehitliğinin imrenilecek durumuna bakıp atalarımıza saygıda katiyen onlardan aşağı kalmamalıyız...
     Sınırlarımızın dışında anısı olan mekânlara birer plaket çakmalıyız...
     Kendimize ve geçmişimize saygının gereği olarak yapabileceğimiz çok şey var.
     
     Paranın mutluluk getirmediği doğrudur. Ancak burada sözü edilen başkasının parasıdır.
     Çiçek Bar'da unutulmaz anılar dile getirilirken... "Kurtuluş" filminde İsmet Paşa, "Bizimkiler" dizisinde Şükrü Bey rolünde izlediğimiz sevgili Savaş Dinçel anlattı...
     Kurtuluş dizisinin İsviçre Lozan'daki sahneleri çekiliyor. Çekime ara verildiğinde Savaş Dinçel bir ara çekimlerin yapıldığı tarihi otelin kapısına çıkıyor... Nefesleniyor.
     O sırada bir ana, baba ve 10 yaşındaki erkek çocuktan oluşan Türk ailesi otele girmekte...
     Çocuk Savaş Dinçel'i kapıda görür görmez babasını dürtüyor:
     - Baba otelin kapıcısına bak amma da Şükrü Bey'e benziyor...
     
     
     İstanbul'da kaldırımların yenilenmesi için
     trilyonlar harcanıyormuş.
     Helal olsun belediyeye... Tabanı delik ayakkabıyla dolaşan vatandaşları nasıl da düşünüyor...
     ***
     Dışişleri, Fethullah Gülen okullarının ticari kuruluş olarak görülmesini istemiş.
     Niye? O okullarda din ticareti falan mı yapılıyor?
     'Yağmur yağdığında yollarının öbek öbek su birikintileriyle dolmadığı, her santimetrekaresi yeşillendirilmiş bir ülke, insanların hak ve özgürlüklerinin birbirlerine komşu sınırlarla çevrili olduğu, gelecek kaygılarından arınmış bir toplum hayal edin!
     Mafya yok! Yolsuzluk yok! Batan bankalar, soyulan mudiler ve ceberrut, yani kibirli devlet yok!
     Şu yıllardır aşina olduğumuz ve canımızı sıkmakta ellerine kimsenin su dökemediği bir sürü ismin ya hakkın rahmetine kavuştuğu ya da hapishanelere gömüldüğü bir Türkiye düşleyin!
     Öyle bir Türkiye ki, üreten, ürettiğini satan, emeğin karşılığının hakça ödendiği, kirlenmiş servetlerin tasfiye edildiği, devletin birey için var olduğu bir Türkiye!
     Sabah evden çıkıyorsunuz.
     Asansörde karşılaştığınız ama bugüne dek ismini bile bilmediğiniz, oysa aynı kaderi paylaştığınız komşunuza "Günaydın" diyorsunuz.
     Sonra içinizi bir sıcaklık kaplıyor ve bütün ülkeye hatta dünyaya "Günaydın dünya" diye bağırmak istiyorsunuz.
     Bağırın korkmayın!
     Sesinizi mutlaka duyanlar olacaktır...'
     ***
     '... Şimdi bizim neye ihtiyacımız var, biliyor musunuz arkadaşlar? Biz eskiden bu vatanı çok severdik. Biz eskiden bu ülke için canımızı verirdik. Şimdi şu sınır kapılarını aç, AB desin ki; 'gel buraya...' Amerika desin ki; 'gel buraya...', Türkiye'nin yarısı boşalacak. Bize bu vatanı tekrar sevdirecek, bize tekrar bu vatan uğruna ölümü göze almamızı sağlayacak siyasetçilere ihtiyaç var...'
     ***
     Yukarıdaki güzel satırlar olduğu gibi Cüneyt Canver'e ait. Bugün O'nun ölümünün 1. yıldönümü... Sevgili Canver'i önceki gün Adana Seyhan Oteli'nde eşi, oğulları, sevenleri, dostları ve kentin protokolünün katıldığı duygulu ve hüzünlü bir toplantıda andık. Anıları tazeledik. Oğulları Mithat ve Cevdet babalarının çok sevdiği "Pink Floyd"dan parçalar söylediler.
     Toplantıya katılanlara Yalçın Bayer'in hazırladığı "Adı Cüneyt... Parıldayan Çılgın Elmas" adlı kitap dağıtıldı... Yeğeni Turgay Canver'in düzenlediği geceyi Serap Sağlar sundu, Fikri Sağlar, Ali İhsan Elgin ve İlhan Şeşen renk kattılar.
     Sevgili Cüneyt'i özlemle anıyor, eşi Oya Canver ve oğulları Mithat ve Cevdet'e uzun ömür diliyoruz.