Medya'nın yakın takipçisi "Antimedya" nın dün piyasaya çıkan sayısında şu satırlar gözümüze çarpıyor:
      "Hepsinin ağzında bir "hizmet" lafıdır gidiyor... "Ben Türk futboluna 20 yıl hizmet verdim.." "30 yılımı Türk sinemasına hizmet vermekle geçirdim.." "40 yıl Türk müziğine hizmet veren biri olarak..."
      Duyan da sanır ki adamlar, kadınlar asıl işini gücünü bırakmış, kendilerini futbola, müziğe, sinemaya adamışlar...
      Adamın işi topçuluk... Transferde milyon dolarlarla ağzını açıyor... Lafa gelince "Türk futboluna hizmet" diyor... Kadın, öyle ya da böyle, öğrenmiş üç beş şarkı, deve yüküyle para kazanmış, han, hamam, yalı sahibi olmuş, hala müziğe hizmetten söz ediyor... Adamın hayatı film çevirmek, para almadan vesikalık fotoğraf bile çektirmiyor, lafa gelince Türk sinamasına hizmetten dem vuruyor.. Varsa yoksa 'Hizmet'. Ama en yüksek fiyattan..."
      ***
      Gerçekten de... (Parayı bir kenara bırakıp ömür boyu mesleklerine fedakar katkıda bulunanlar konu dışı) Yukarda anılan meslek sahipleri neden halkın kendilerine olan hizmetinden hiç söz etmiyor?
     ÂCafe de Paris, Cousine Bar, The Sherlock Holmes, Chez Pelit, The Wall Bar, Cetivva Cafe - Bar, Divanjoor Restaurant, Seol Restaurant, Michel Montignac, TGÄ° Fridays, Hoyderion Bar, Le Select Restaurant, Passport Cafe - Bar, Vaganbondo S. Restaurant, Aquarius...
      Yok, yok, yok...Paris, Londra ya da Newyork'taki lokanta ve barların isimlerini sıralamıyoruz. Bunlar, geçen gece maliye ekiplerinin yaptıkları denetimde vergi kaçırdıkları saptanarak kapatılan İstanbul'daki lokanta ve barlardan bir bölümünün isimleri...
      İsim bulmaktaki Batı taklitçiliğimizi, sıra vergi ödemeye geldiğinde de gösterebilsek ne iyi olurdu değil mi?
      Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bazı gazetecilerin telefon konuşmalarının gizlice banta alınıp yayınlanması konusunda "iki yönlü" bir uyarı bildirisi yayınladı.
      Birincisi...Telefonların gizlice dinlenerek haberleşme özgürlüğünün Anayasaya aykırı biçimde ihlal edilmesi kınanıyor.
      İkincisi... Gazetecilere "Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi"nin şu maddesi hatırlatılıyor:
     Â"Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi avantajın peÅŸinde olamaz. Gazeteci, devlet baÅŸkanından milletvekiline, iÅŸ adamından bürokratına kadar, haber kaynağı olarak da kabul edilen kiÅŸi ve kurumlarla iletiÅŸimini ve iliÅŸkisini meslek ilkelerini gözeterek yürütür."
      Genç gazetecilerin bilgisine...
      İlgisi - bilgisi olsun ya da olmasın...Vatandaşı ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin...Sadre şifa, derde deva olsun ya da olmasın...İşlerine gelen hemen her konuda "ağız ishali"ne yakalanmışçasına saatlerce konuşan, ahkam kesen...Savurup esen...Birbirlerini karalayıp kötüleyen...Kafa ütüleyen...İnsanın tepesini attıran...Ekran kapattıran...Televizyona terlik fırlattıran...Her yaştan ve her baştan izleyiciyi, dinleyiciyi tırlattıran liderlerimiz, "Amerika'nın Irak'ı bombalaması" konusunda dikkat ettiyseniz iki gündür "lal" vaziyetteler...Muhteremlerden ne bir ses, ne bir nefes...Bir sessuzluk ki, o kadar olur. Peki neden? Neden olacak, olay, iki ucu ballı değnek de, ondan... Aşağı tükürseler efendileri kızacak, yukarı tükürseler patronları celallenecek. O zaman gelsin, üç maymunlar oyunu...Görmedik, duymadık, işitmedik. Muhteremleri, daha önce susturabilene aşkolsundu, şimdi konuşturabilene meşkolsun...
      Katılmadığı Körfez savaşı yüzünden 20 milyar dolar zarar eden, Irak pazarını kaybeden, petrol boru hattı gelirinden olan Türkiye, bugün de Irak'a yönelik her operasyondan büyük zarar görüyor... Dün bir turizmci dostumuz yakınıyordu:
     Â- Yılbaşı turizmnden gelecek paranın önemli bir bölümü gitti. Irak'a yönelik operasyon yüzünden yılbaşı rezervasyonlarında büyük iptaller olacaktır...
      Yunanistan bizim kadar etkilenmediği halde ABD'nin Irak operasyonuna karşı çıkıyor.
      Irak operasyonlarından en çok etkilenen Türkiye'nin yetkilileri ise susuyor.
      ABD Dışişleri Bakanı Madelaine Albright Cumhurbaşkanı Demirel'e telefon açıp Irak operasyonu ile ilgili bilgi verirken görüşünü soruyor. Bizim Hazret'in basına yansıyan karşılığı:
     Â- No comment!
      Ali Sirmen dostumuz bu parlak "No Comment" yorumunu okuyunca Çiçek Pasajı'nın ünlü meyhanecisi Entellektüel Cavit anımsamış. Sevgili Cavit'in müdavimleri, bu hayat adamına siyasi meselelerle ilgili görüşünü sorduklarında hep şu yanıtı alırlardı:
     Â- No comment yakışıklım...
      Cavit bu klasik yorumuyla meyhaneyi ve durumu idare ederdi.
      Ama hiç Türkiye'yi yönetmeye soyunmamıştı.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr