Melih AŞIK
Anayasa Mahkemesi'nin RP ile ilgili kapatma davası sürecine Sınırlı Sorumlu Ufuk Yapı Kooperatifi'nin adı da karıştı. Ufuk Kooperatifi, İşçi Partisi Genel Başkanı
Doğu Perinçek'in basın toplantısıyla aniden üne kavuştu. Ankara Belediye Başkanı
Melih Gökçek'in öncülüğünde kurulan bu kooperatife RP yandaşlarının üye alındığını söyleyen
Doğu Perinçek dedi ki:
- Anayasa Mahkemesi üyelerinden Mustafa Bumin, Sacit Adalı
ve Ali Hüner
de kooperatife üye yapılmıştır. RP ile çıkar ilişkisi içindeki bu yargıçlar RP'nin kapatılma davasından çekilmelidirler...
Anayasa Mahkemesi, RP ile ilgili davayı raportörün raporunu tamamlamasıyla muhtemelen Aralık ortalarında ele alacak. Peki ne zaman sonuçlandıracak?..
Anayasa Mahkemesi Başkanı
Yekta Güngör Özden:
- Eğer üyeler dosyayı yeterli görürse dava Aralık ayı içinde sonuçlanır, diyor,
ancak eğer dosyada eksiklik bulunur ve tamamlanması için süre gerekirse bu defa dava yeni yıla sarkar...
Yekta Güngör Bey, bilindiği gibi Aralık sonunda emekli oluyor.
Dava eğer aralık sonrasına sarkarsa
Yekta Bey'siz karara bağlanacak...
Yargı kuruluşlarını izleyen bir gazeteci arkadaşımıza soruyoruz:
- Davanın Yekta Bey'in emekliliğinden önce veya sonra karara bağlanması kaçta kaç olasılıktır?
- Fifty fifty...
RP'nin kapatılması veya kapatılmaması kaçta kaç olasılıktır:
- Fifty fifty...
Bıçak sırtında bir dava bu... Önümüzdeki günlerde bütün dikkatler kuşkusuz bu davaya çevrilecek...
Bizim üniversitelerdeki tartışma İngiltere'de bir otobüste aynen tekrarlanmış. Bir müslüman öğretmen hanım, abonman kartına türbanlı bir fotoğrafını yapıştırmış. Otobüsün sürücüsü, kadının bir yüzüne, bir de kartındaki resmine baktıktan sonra:
- Sizi otobüse alamam, demiş,
fotoğraftaki siz misiniz, değil mi belli olmuyor?..
Kadın, sürücüyü şikayet etmiş. Olay basına yansımış. Kimileri:
- Sürücü haklı, demekte...
İslam Örgütlerinin temsilcileri:
- Kimse kimseyi başını açmaya veya başı açık resim çektirmeye zorlayamaz, görüşünde. Derken bir İslami cemaat yetkilisi:
- Otobüs şirketleri abonman kartının kişiye ait olup olmadığını anlamak için bir başka yöntem geliştirmeli, önerisini getirmiş. Şirketin yanıtı ise şöyle olmuş:
- Sorunu çıkaran sizsiniz, çözümü de siz bulun...
(Not: Banka kartını şifre yerine sahibinin göz dokusuna bakarak onaylayan elektronik cihazlar gelecekte bu alanda neden hizmet vermesin?)
Boru değil, koskoca Başbakan'ın, üstelik de,
"Harfiyyen uygulanacaktır" dediği bir genelge bu:
"Her Türlü İşkence ve Kötü Muamelenin Önlenmesi Genelgesi..." Öyle mükemmel haklar içeriyor ki, bundan böyle gözaltına alınan artık neredeyse
"Gözüm aydın" diyecek.
"Avukatımı isterim" diyeceksiniz, pat, avukatınız gelecek.
"Hanimiş benim doktorum?" diyeceksiniz, şıp, doktorunuz yanınızda bitiverecek.
"Gak" diyeceksiniz suyunuz gelecek,
"Guk" diyeceksiniz yiyeceğiniz... Ya da,
"Nedir bu Filistin Askısı'nın hali?" diyece... Pardon, pardon, onu diyemeyeceksiniz, çünkü artık içeride Filistin Askısı olmayacak, olsa olsa elbiselerinizi asacağınız elbise askıları olacak.
Suç işleyen polisi mahkemeye çıkarmayan, sokaklarda kız çocuklarının saçlarından sürüklenmesini önlemeyen bir iktidarın böyle bir genelgeyi sırf Batı'nın gözünü boyamak için çıkardığına inanmayan arkadaşımız
Fahrettin Fidan, hayali bir gözaltı olayına kulak veriyor:
- Hoşgeldiniz efeeemmm, izin verirseniz sizi şöyle alalım efeeemmm.
- Hayır, beni öyle almayın, böyle alın. Yok, yok, öyle de almayın, şöyle alın. Peki beni niye gözaltına aldınız?
- Neee? Size niçin gözaltına alındığınızı söylemediler mi?
- Hayır, söylemediler.
- Özür dilerim, o polisi derhal gözaltına aldırıyorum efeeemmm.
- Buraya getirilirken bindirildiğim polis otosunun koltukları çok sertti, canım acıdı.
- O sürücüyü otosuyla birlikte gözaltında biliniz efeeemmm...Başka şikayetiniz?
- Buranın fiziki koşulları... Televizyon karlı gösteriyor, ayrıca kablolu da değil.
- Gereken derhal yapılacaktır efeemmm...
- Doktordan da şikayetim var? Pratisyen hekimmiş.
- N'ayır! N'olamaz. Derhal icabına bakarız efeeemmm.
- Yeter artık, yeter, yeter, yeter... Ne desem, ne istesem, evet efeeemmm, sepet efeeemmm... Siz ne biçim polissiniz be? Ne oldu size? Nerede bu devlet? Nerede bu millet? Nerede benim eski polisim?
- N'olur böyle konuşmayın efeeemmm... Maziyi hatırlatıp da bize işkence yapmayınız efeemmm... Zaten sudan çıkmış balık gibi şaşkınız, bizi bir de siz şaşırtmayınız efeeemmm... Madem emrettiniz, izninizle şöyle yaradana sığınıp bir tokat patlatayım efeeemmm...
- Patlat ulan! Patlat be efeeemmm! Oh be, dünya varmış be efeeemmm! Bi yumruk da şu gözüme vur be efeeemmm...
- Şaaakkk! Şuuukkk! Oohhh be efeeemmm!
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr