Eşsiz bir kültür adamı olan Prof. Talat Halman'ın aylarca süren bir röportajda Cahide Birgül'e anlattıkları kocaman bir kitap olmuş.. Adını "Aklın Yolu Bindir" koymuşlar... Kitapta yer alan izlenim ve gerçek öyküler enfes... Kitabın adındaki anlamı ise Talat Halman'ın daha önce Bilimler Akademisi'nde yaptığı konuşmada yer alan şu sözler iyi anlatıyor:
"... Ne yazık ki, bizde çok kullanılan ve istismar edilen bir söz var: "Aklın yolu birdir" sözü. Ben bunun yanlış olduğuna inanıyorum. Yol birse, çıkmaz sokaktır. Aklın yolu hiçbir zaman bir olmamalı. Bir olan akıl faşizan akıldır. Bu sözü birçok yerde kullanıyorlar; televizyonlarda boyuna duyuyorum, pespaye bir söz haline geldi. Ne kadar yanlış. Bence aklın yolu bindir, binlercedir, sonsuzdur.
"Aklın yolu birdir" düşüncesi yüzyıllar boyunca vicdan özgürlüğü ve felsefi bağımsızlığı ezmek için kullanılmıştır. Körü körüne inancın egemen olması uğrunda alet edilmiştir. Din savaşlarında, Haçlı seferlerinde, totaliter ideolojilerin hegemonyasında hep aklın tek yolu, inancın birliği, tek bir doğrunun tartışılmazlığı zorla kabul ettirilmiştir. "Aklın yolu birdir" bir zincirdir. "Aklın yolu birdir," saplantısındaki her toplumda yaratıcılık fakirdir."
"Kendinizi yönetirken kafanızı, başkalarını yönetirken kalbinizi kullanın."
ABD, üzerinde Saddam resmi bulunan yeni banknot basıyormuş. Banknotun ön yüzüne Bush'un, arka yüzüne ise Pinokyo'nun portresi daha uygun düşerdi...
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında en üst iki yönetici Muharrem Kayhan ve Tuncay Özilhan konuşuyor. Hükümete bol bol nasihat veriyorlar. Ancak konuşmalarında iş dünyasına yönelik bir dürüstlük çağrısı yok. İşadamlarını daha çok vergi vermeye çağıran bir kelime yok. Hortumcularla mücadele ya da yolsuzlukların önlenmesine ilişkin bir öneri yok... Bu konuya Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada değiniyor:
- Tepeden tırnağa bir kirlenme, bir yolsuzluk ekonomisi yaşanırken, kusura bakmayın, sizlerin sesi daha fazla çıkmalıydı...
TÜSİAD bu konuda nasihat alan taraf mı olmalıydı?
CHP'li Meclis Başkan Vekili Yılmaz Ateş şu sıralarda neden ateş püskürdüğünü anlattı bize:
"Meclis Genel Sekreteri, geçenlerde bizim Ankara milletvekili Muzaffer Kurtulmuşoğlu'nun oğlunu, başkanlığını yaptığı Meclis Vakfı'nda işe almış, hemen ardından delikanlıyı bana bağlı olan Meclis TV'de çalıştırmaya başlamışlar. Benim yeni haberim oldu. Hem milletvekili çocuklarının baba torpiliyle Meclis'te istihdam edilmesine karşı olduğum, hem de bilgim dışında olaya adım karıştırıldığı için canım sıkıldı. Tabii delikanlıyı Meclis TV'den çıkarttım. Ama bir CHP'li milletvekilinin bunu yapması da canımı sıktı doğrusu..."
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ve İstanbul Üniversitesi'nin "İkiz yasalar" konusundaki uyarılarını dün aktarmıştık... TBMM'de yasalaştırılan BM'de 37 yıl önce kabul edilmiş iki sözleşmede şu madde özellikle dikkati çekiyordu:
"Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik sosyal ve siyasal gelişmeleri serbestçe sürdürebilirler.
Sözleşmeye taraf bütün devletler kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir..."
Bu maddeye bakarak Türkiye'de kimi etnik grupların kendi kaderini tayin hakkı isteyebileceğini öne sürüyordu İşçi Partisi...
İstanbul Üniversitesi de bu görüşü destekliyordu.
Dış Politika Profesörü Baskın Oran dün maddelerin yanlış yorumlandığını söyledi telefonda.
Profesör Oran'a göre bu maddede kastedilen "halklar" ancak bir ülkenin bitişiğinde bulunmayan sömürgeleri veya içindeki kabileler olabilirdi.
Örneğin Türkiye'nin dahilindeki bir etnik grup kendisini "halk" ilan ederek kendi kaderini tayin hakkı isteyemezdi... Arada deniz veya bir başka ülke bulunması gerekirdi:
- Milliyetçi Kürtler bu maddeye girmek için "Kürt halkı" terimini vurgularlar ama bu bir şey ifade etmez, dedi Baskın Oran...
Eğer etnik gruplar bu maddeye göre kendi kaderini tayin hakkı isteyebilseler dünya birbirine girer, zaten 145 ülke de bu sözleşmelere imza atmazdı Baskın Hoca'ya göre...
Halk diye adlandırılanlar ayrıca "Eskimolar, Aborijinler" gibi küçük yerli gruplardı...
Konuyla ilgili tartışma süreceğe benziyor.
İntermedya Haber adlı internet sitesi İstanbul Belediye Başkanlığı için yaptırdığı bir anketi yayımladı... Orta çıkan sıralama şöyle:
Cüneyd Zapsu 3147, Ali Müfit Gürtuna 2702, Veysel Eroğlu 2309, Kadir Topbaş 1434, Ali Bayramoğlu 1143...
Bir okurumuz eski İSKİ Genel Müdürü olup halen DSİ'nin başında bulunan Veysel Eroğlu'nun göreve en yakın AKP adayı olduğunu söylemişti...
Cüneyd Zapsu'nun adı ise ilk kez ortaya atılıyor...
Geçenlerde Laila'dan çıkarken fotoğraflanan Cüneyd Zapsu'nun orada ne aradığını sormuştu kimi dinci gazeteler... İstanbul'u tanımaya çalışıyordu zahir...