26 Ocak 2001 tarihinde bu sütunda aşağıdaki öyküyü yazmıştık. Cumhur Ersümer 5 milyar lira tazminat davası açmıştı.
Konu Ersümer'in ısrarlara rağmen görevden istifa etmemesiydi. Bakınız ne yazmışız:
"Osmanlı tarihinde ünlü bir şeyhülislam vardır: Feyzullah Efendi... Tüm yakınlarını devletin en iyi yerlerine yerleştirmiş. Devlete hortumu dayamış. Malı götürüyor. Dört bir yandan "çekil" çağrısı geliyor. Oralı olmuyor. Tarihçi Naima bir gün karşısına alıp uyarmaya çalışmış. Dinlemiş dinlemiş Feyzullah Efendi... Sonunda demiş ki:
- Bizim durumumuz Akdeniz'de fırtınaya tutulmuş gemiye benzer. Kurtuluş kıyısına çıkabilmek için rüzgârın önüne düşmek zorundayız. Eğer makamdan uzaklaşırsak kıskançlara üstün gelme olanağı sağlarız. En iyisi ölünceye kadar dayanmaktır...
Doğru.. Sayın Demirel koltuktan kalktı, bakın yakınlarının başına neler geldi. Enerji Bakanı da bir kez kalkmayagörsün.. Kim bilir neler dökülür ortalığa...
En iyisi ölünceye kadar dayanmak.. Peki Feyzullah Efendi dayanabilmiş mi? Ne gezer? Birinci Edirne Vak'ası adı verilen ayaklanmada kelleyi kaybetmiş..."
Dava ne oldu diye soracak olursanız.. Biz de bilmiyoruz...
"Bir dostunuz yemiş bahçenizi geziyorsa dalgın görünmeniz en büyük nezakettir."
Yalnızca futboldan anlayan futboldan da anlamıyordur.
Okurumuz hanımefendi e-mail notunda anlatıyor:
- Geçtiğimiz cumartesi akşamı Laila'ya yemeğe gittik, yeni açılan Lübnan restoranı NAYA'yı denemek istedik... Dört arkadaş herhangi bir kebapçıda yiyeceğimiz bir yemekten daha az yemek yedik. Mesela et olarak sadece bir porsiyon karışık kebap yendi... Ama hesap ne geldi biliyor musunuz? 200 milyon lirası içki olmak üzere tam 400 milyon lira... İtirazlar sonucu 300 milyona indirdik. Evet "Orası Laila, gitmeseydiniz" diyebilirsiniz. Ama bu tür yerlerin de bir denetimi, izanı, insafı, ölçüsü olması gerekmez mi?
Pınar Altuğ'un TRT - 1'de sunduğu "Kahvaltı Saati" programında bölüm başına 1 milyar 200 milyon lira alması gazetelere konu olmuştu... SBF'den bir profesör dostumuz dün telefonda anlattı:
- TRT'de bir radyo programına konuk olarak davet edildim. Bir saat boyunca yöneltilen soruları yanıtladım. Program bitiminde, bana bir makbuz imzalattılar ve 25 milyon lira ödediler. Bu paranın 10 milyon lirası Cebeci'den radyoya gidiş dönüş parası olarak taksiciye gitti, bana 15 milyon lira kaldı. TRT kantarındaki değerimi de bilvesile anlamış oldum...
Kuşadası Limanı geçtiğimiz şubat ayında ihaleye çıkarıldı. İhaleye 1021 Kuşadalı'nın oluşturduğu "Limaş" adlı şirket yanında Ege - Avrasya yatırım ortaklığı (Global Menkul Kıymetler Mehmet Kutman - Royal Caribbean ortak girişim grubu) ve Akfen firmaları katıldı...
İhale kapalı zarf usulü ile 35 milyon dolar asgari bedelle başlatıldı. İkinci sıradaki Ege - Avrasya grubu ile üçüncü sıradaki Akfen grubu rakamı görünce artırmaya katılmadan ihaleden çekildiler.
İhale 36 milyon dolara Limaş'ın üzerinde kaldı.
Diğer iki gruptan ihaleden hangi rakamla çekildiklerini yazılı olarak bildirmeleri istendi... Kapalı zarflar açıldığında Ege - Avrasya gurubunun 27 milyon dolar, Akfen'in ise 24 milyon dolar verdiği açıklandı...
Derken 30 Nisan'da Özelleştirme İdaresi'nden Limaş'a akıllara durgunluk veren bir yazı geldi.
Yazıda 30 Mayısa kadar (20 iş günü) edimini yerine getiremez ise Ege - Avrasya grubuna dönüleceği bildiriliyordu...
İhale öncesinde böyle bir koşul açıklanmamıştı. Kaldı ki daha önce Marmaris ve Alanya limanları için iki kez 3'er ay süre tanınmıştı. Limaş yetkilileri Özelleştirme İdaresi'ne başvurarak dediler ki:
- Limanı ihaleden çekilen firmaya 9 milyon dolar daha aşağı fiyata verecek yerde bize 2 ay daha süre verirseniz olmaz mı?
- Olmaz...
Limaş 30 Mayıs'a kadar teminat mektubunu getiremeyince 1 milyon dolar teminatı yakıldı. Ege - Avrasya grubuna dönüldü. Bu grup ay sonuna kadar 27 milyon doları denkleştirirse limanı devralacak.
Bu iktidarın ve Özelleştirme İdaresi'nin özelleştirme konusunda ciddi olduğu söylenebilir mi?
Kendinle barışık olmak için kafanı kullan Başkaları ile barışık olmak için kalbini kullan
