İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir'i tanıtan 40 tane kitap yayımladı. Bu kitaplardan 40'ıncısı geçen hafta bir kokteylle tanıtıldı. Adı "İzmir Kartpostalları"... Fikret Yılmaz ve Sabri Yetkin tarafından hazırlanan enfes bir çalışma... Sayfalarını çevirirken İzmir'in eski günleri ve güzelliği bir film şeridi gibi geçiyor gözlerinizin önünden. Hüzünleniyorsunuz. Benzerleri ancak İtalya'da görünen birer tarih pırlantası olan kiliseler, okullar, kulüp binalarının kimi İzmir yangınında yokolmuş, kimi cehaletin hoyratlığına kurban gitmiş... Her İzmirli'nin mutlaka okuması gerekir yaşadığı kentin ruhuyla buluşabilmesi ve tadına varabilmesi için...
İzmir Büyükşehir Belediyesi Türkiye'de pek az belediyenin el attığı bir eğitim hamlesine de girişmiş. Milli Eğitim'in de desteğiyle liselerin birinci sınıflarında kent kültürü dersleri düzenliyor. Geçen dönem lise birinci sınıflara 5 hafta uygulanmış. Bu yıl artırılması düşünülüyor...
İzmir Kent Müzesi de bu yılın sonuna doğru hizmete girecek.
Belediye Başkanı Ahmet Priştina İzmir'de "yaşadığı kenti tanıyan ve seven bir nesil yetiştirmeyi amaçladıklarını" söylüyor. Darısı diğer illere...
Saddam'dan vazgeçtik, bugüne kadar dublörlerinden birini bile yakalayamadılar.
Asker sayısını 100.000 indirip imam sayısını 15.000 artırarak rejimini korumayı deneyen ilginç bir ülkeyiz...
Altındaki otomobille devamlı aynı hızda gidiyorsun. Sağ tarafın uçurum. Sol tarafında bir itfaiye arabası seninle aynı hızda aynı yöne doğru yol alıyor. Önünde senin otomobilinden daha büyük bir at gidiyor. Arkanda ise bir helikopter alçaktan ve yolun hemen üzerinde uçuyor. Bunlar da seninle aynı hızda ve aynı yöne doğru gidiyorlar. Kurtulmak için ne yaparsın?
CEVAP: Atlıkarınca durunca inersin.
Nasıl kafa sayısı kadar düşünce çeşidi varsa kalp sayısı kadar sevgi çeşidi vardır. Tolstoy
Talat Halman'ın rahmetli Orgeneral Faruk Gürler'le ilgili bir anısını naklettik geçenlerde... Paşa, tören kıtasındaki bir ere "Nedir bu halin?" diye sormuş, er de "Sen kendi haline baksana" diye karşılık vermişti. Kimi okurlarımız bu öyküyle Faruk Gürler Paşa'nın ruhuna saygısızlık edildiğini söylediler. Bu olayın sütunumuzda yer almasını eleştirdiler. Oysa olay sadece benzersiz ve sıra dışı niteliği yüzünden sütunumuzda yer almıştı. Ne anılarda saygın bir asker olarak yaşayan Gürler Paşa'ya olan saygıyı azaltır, ne bizim böyle bir amacımız olabilir. Saygıyla...
AKP iktidarının az zamanda çok işler başardığını Ümit Zileli'nin Cumhuriyet'te verdiği listeden de anlıyoruz... Okuyalım:
Türban devletin zirvesine kadar sokuldu...
Cuma namazı ilk kez Başbakan'ın resmi programına alındı...
İş Yasası'nda tatil günü serbest bırakıldı. Dileyen cuma gününü tatil ilan edebilecek...
İrtica yanlısı oldukları saptanan polis müdürleri terfi ettirildi...
Cumhuriyet arşivinin başına El Ezher mezunu bir şeriatçı getirildi...
Milli Eğitim Bakanı imam hatip liselilerin dilediği üniversiteye girebilmesini sağlayacak değişikliği YÖK tasarısına monte etti...
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, İstanbul'un göbeğinde bir ilköğretim okulunda tesettür defilesi yapıldı.
Devlet Konukevi'ndeki tesettür defilesi tepkiler üzerine iptal edildi.
AKP, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın istediği 1600 kişilik kadro sayısını 15 bine çıkardı.
Ayrıca imamların askerliklerini "asker imam" olarak yapması ve yurtdışında öğretmenlik yapabilmeleri yolunun açılması önerildi...
***
AKP iktidarı Türkiye'yi AB üyeliğine taşıyor görüntüsü altında imamlaştırıyor.
Yukardaki icraatı gerçekleştiren AKP iktidarının AB üyeliğini samimi olarak istediği düşünülebilir mi?
Öte yandan "İslam" ile arasına koyduğu mesafeyi giderek netleştiren Avrupa'nın yukardaki kılıkta bir Türkiye'yi üyeliğe alması düşünülebilir mi?
Kâğıt üstündeki üç beş uyum yasasıyla Avrupa'ya yaklaşır görünen Türkiye aslında Avrupa'dan uzaklaşmaktadır.
Avrupa ve AKP'nin esas istediği de galiba budur...
Belki burada anlaşıyorlar.