Melih AŞIK
Ev hapsi yöntemiyle sayım bir kez daha yapılmayacaktı. 1990'da bu sondu. Aradan yedi yıl geçti. Değişen birşey yok. Sayım yine hapis yöntemiyle yapılıyor. Almanya'da yaşayan, ancak sergi açmak için Türkiye'ye gelen ressam
Aydın Karahasan telefonda... Nüfus sayımından habersiz, Almanya'ya 30 Kasım'da dönmeyi planlamış. Randevularını ona göre ayarlamış. Telefonda yana yıkıla soruyor:
- Melih Bey sayım günü sokağa çıkamayacağımı söylüyorlar. Peki o gün nasıl geri döneceğim...
Uçak seferlerinin ancak 19.00'dan sonra başlayacağını anımsatıyoruz...
- Olmaz böyle şey, diyor,
Türkiye'nin dünyayı 1997 yıl geriden izlemesi olacak şey değil...
- Ne gibi?
Aydın Karahasan aynı zamanda sanat tarihi hocası... Bochum'da okullarda sanat tarihi dersleri veriyor. Telefonda ilginç bir bilgi aktarıyor:
- Biliyor musunuz, diyor,
İsa peygamber bir nüfus sayımı günü doğmuştur. Roma'nın o döneminde yapılan nüfus sayımında sokağa çıkmak yasak olduğundan ve Meryem
de o sırada yolda olduğundan bir ahıra sığınmış. İsa'
yı ahırda doğurmuş...
- Doğrusu bilmiyordum...
- Evet öyledir. Rubens'
in, Rembrandt'
ın ve daha birçok ünlü ressamın İsa'
nın doğumunu ahır kompozisyonu içinde gösteren eseri vardır...
Romalıların
"0" yılında uyguladığı
"sayım yöntemi"nde kalmışız demek ki... Bu ayıp da bize yeter...
Bizim Karadenizli, İngiltere gezisi dönüşünde Heatrow Havaalanı'na gelmiş. Kolunda saat yok... Elinde iki ağır bavulla ve kolunda hayli fiyakalı bir saatle terminalin kapısından girmekte olan İngiliz delikanlıyı gözüne kestirmiş. İngilizce sormuş:
- Hemşerim saat kaç?
Delikanlı elindeki bavulları yere bırakarak sormuş:
- Hangi ülkedeki saati soruyorsun?
Karadenizli şaşkın:
- Hangi ülkelerdeki saati gösteriyor seninki...
- Bütün dünya ülkelerini...
Bizimkinin şaşkınlığı artmış:
- Ciddi mi?
- Tabii.. Aynı zamanda hesap makinası ve telefon olarak da kullanabilirsin. Faks çekebilirsin. Bütün ülkelerdeki televizyon programlarını izleyebilirsin... Bu saat bir teknoloji harikasıdır.
- Müthiş, demiş Karadenizli, peki yahu hemşerim şu saati bana satar mısın?
- Neden olmasın, 900 dolar verirsen satarım...
Karadenizli derhal cüzdanını çıkarmış. 900 doları saymış. İngiliz delikanlı da kolundaki saati çıkarmış, Karadenizli'ye vermiş. Bizimki sevinçle uzaklaşacakken delikanlı seslenmiş:
- Bavulları almayacak mısın? Bunlar da senin...
- Aa... Onların içinde ne var?..
- Saatin bataryası...
Adam karısının ve sevgilisinin kendisine sadakatlerini ölçmek için onları bir vapur gezisine göndermeye karar vermiş. Birbirini tanımayan bu iki hanıma yanyana iki kamara almış... İkisini çaktırmadan ayrı ayrı uğurlamış.
Dönüşte önce karısına sormuş:
- Kamara komşun nasıldı anlatsana...
- Felaket bir kızdı. Gezi boyunca yatmadığı adam kalmadı diyebilirim...
Adam sarsılmış... Fakat belli etmemiş... Daha sonra buluştuklarında sevgilisine sormuş:
- Kamara komşun nasıldı? Çok çapkınlık yaptı mı?..
- Hayır, demiş sevgilisi,
fevkalade hanımefendi bir kadındı. Seyahat boyunca kocasından hemen hiç ayrılmadı. Hatta kamaradan bile dışarı çıkmadılar diyebilirim...
Almanya'da bu hafta son 30 yılın en büyük öğrenci gösterisi yapıldı. Meydanlara çıkan öğrenciler üniversitelerdeki kalabalık sınıfları, tembel hocaları, demode araştırmaları protesto ettiler. Başbakan
Helmut Kohl'ün bu gösterilere karşı tepkisi ne oldu?
a) İçişleri Bakanı'na emir vererek öğrencileri Çevik Kuvvet'e dövdürdü.
b) Açılışlarla meşgul olduğu için gösteriden haberi olmadı.
c)
Öğrenciler şikayetlerinde haklıdır, onlara sempatiyle bakıyoruz, dedi...
(Doğru yanıtı belirtmeye gerek var mı?)
Fıkra değil, aynıyle vaki olayı, DİSK Maden - İş eski bölge temsilcisi
Hasan Yalçın'dan dinledik, aktarıyoruz.
12 Eylül 1980 öncesi, Kayseri...
Şemsettin Şemsettin de o dönem Kayseri'nin tatlı - serseri kabadayısı... Kabadayı ama, apolitik değil; sapına kadar sosyalist!..
Efendim işte bu
Şemsettin Şemsettin, bir gün İstasyon Caddesi'nde yürürken gözü bir binaya ve binanın katlarındaki tabelalara ilişir.
Birinci katta: Türkiye İşçi Partisi İl Merkezi.
İkinci katta: Türkiye Sosyalist İşçi Partisi İl Merkezi
Üçüncü katta: Türkiye Emek Partisi.
Dördüncü katta: Sosyalist Türkiye Partisi İl Merkezi.
Hemen birinci kata çıkar, karşılaştığı parti yöneticisine sorar:
- Siz sosyalist misiniz gardaş?
Yanıt;
- Tabii ki biz sosyalistiz, olunca devam eder:
- Peki, bir üstünüzdeki Türkiye Sosyalist İşçi Partisi?..
- Onlar da sosyalist!
- Üçüncü kattakiler?..
- Sosyalist!
- Dördüncü kat?..
- Sosyalist!
Bütün katlardakilerin
"sosyalist" olduğunu öğrenen
Şemsettin Şemsettin, hemen elini cebine atar, çıkardığı bir tomar parayı karşısındaki uzatır ve talimatını verir:
-
Şu parayı al, hemen bir tabelacıya git, şöyle kocaman bir "Sosyalist Parti"
yazısı yazdır... Bundan sonra bu binada tek tabela ve tek parti göreceğim, tamam mı?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr