Ezhel’in ilk albümü “Müptezhel” geçen mayısta yayınlandı. Şimdi bahsetmemin nedeni Ezhel’in sesini ufaktan kendi camiası dışında duyurmaya başlaması. Ayrıca şehrin sokaklarından, tadından, kokusundan bahseden şarkıların olduğu bir albüm, herkesin aklının fikrinin tatile kaçmakta olduğu bahara yaza değil, temelli şehre döndüğü ve tatil hayallerini toptan rafa kaldırdığı güze daha çok yakışır bence.
Bu bir Türkçe rap albümü. İçinde rap, trap, dub vuruşları var. Bir Türkçe rap albümü duyunca aklınız fikriniz, üzeri graffitili duvar, köprü - viyadük altı çağrıştırıyorsa bir durun. Bu klişeleri anlıyorum ben de... Çünkü çok kullanıldılar. Bununla birlikte Ankaralı bir rapçinin şehre dair hissiyatı farklı. Ankara’nın ayazından bahseden bir şarkı benim gözümde bütün bu klişeleri sarsıyor. Ankara’nın uzak bir mahalesinde süpermarketten sosis, salam çalmakla ilgili bir şarkı, (Ezhel’in Facebook sayfasında belirtildiği tabirle) sizce de son derece “Anatolian urban” değil mi?
Türkçe rap’te sözler hayret verici düzeyde iyi
Şaka bir yana Ezhel bir süredir müzikseverlerin radarındaki isimlerden biri. Son dönemde konserleriyle ve canlı performansıyla iyice kendinden söz ettiriyor. Ben aynı çevrede yetişen Aga B’yi de öneririm. Onun da kendine has dumanlı bir tarzı ve sözleri var.
Türkçe rap’in, Batılıların “counterculture” dediği, bizim TDK’ya hiç haber vermeden “karşı-kültür” diyebileceğimiz (TDK’ya bırakırsak “kültürlü karşıt götürgeç” gibi bir şey olma tehlikesi var) alanda bayrağı rock’tan çoktan devraldığı bir gerçek. Açıkçası pop ve ana akım rock şarkı sözleri bakımından ne kadar kısırsa rap o kadar yaratıcı. Dünyada da bu mesele bu şekilde ilerliyor ancak Türkiye’deki rap’te sözler hakikaten hayret verici düzeyde iyi.
Geçenlerde en büyük pop prodüktörlerinden Ozan Çolakoğlu, Twitter’da “Popüler müzik adına her şey ‘yersen’. Yıllardır Türk pop müziği adına en berbat dönemdeyiz” yazdı. O bile benim yıllardır altını çize çize artık çizmekten sıkıldığım meseleyi kabullenmiş oldu.
Pop öldü, yeni pop alternatifler arasından yükseliyor. Ama her alternatif pop demek değil bu. Her alternatif iyi de değil zaten. Şunu demek istiyorum; yeni nesil müzisyenler/söz yazarları arasında tarzları ne olursa olsun yepyeni cümleler kuranlar, yeni kanallar açanlar, eskiyle yeniyi birleştirenler, dünyadan etkilenip yerel ve global arasında bir yer bulanlar var. Onların gittiği, keşfettiği yerlere biz de bir süre sonra dinleyici olarak gidiyoruz. Kulaklarımız ancak alışıyor. Ve inanın iyisi varken ve ulaşılabilirken, kötüsünü kimse duymak istemez. Türk halkı şöyledir böyledir bunu sever bunu sevmez diyenlerin aslında en iyi bildiği şey bu.
Ezhel’in “Müptezhel”i herkese uyabilecek, herkesi kendine hayran bırakacak bir albüm değil. Neticede Ezhel’in de böyle bir derdi yok. Karşıkültür, adı üzerinde herkesi memnun etmek için değil. Ama “Benim Derdim”, “Şehrimin Tadı”, “Derman”, “Bazen (feat. Emel), “Esrarengiz” beni ve sanırım benim gibi bir sürü dinleyiciyi memnun edecek şarkılar.
(“Müptezhel” Ezhel, KOAL)
TDK’ya öneri: Türkçe rap masası
Ben TDK’nın yerinde olsam vaktimi masa başında yabancı sözcüklere olmayacak karşılıklar bulmakla harcayacağıma (lütfen internette waffle ve TDK diye aratın, haftalık gülme kotanızı birkaç dakikada doldurun) bir Türkçe rap konsorsiyumu kurarım. Buna bir Türkçe rap masası da diyebilirsiniz. Yabancı kelimelere, hatta eski Türkçe kelimelere ezbere Türkçe öneriler getirmeden bir de bu masaya danışırım. Rapçilerimiz arasında o kadar akıcı, melodik, ritmik yaratıcı beyinler var ki, Türkçeyi hepimizden iyi konuşup kullanıyorlar. Bugün Türkçenin cambazı onlar.
Yürürken kitap dinlemek?
Yürürken kulaklıkta bir şarkı listesi olması adettendi. Ancak kitap dinlemek de mümkün. Öncelikle göremeyenler için hazırlanan sesli kitaplar giderek okumaya vakti olmayanlar arasında da yaygınlaşıyor. Sabah koşarken dinlenecek 10 kitap listesi de yapabilirim bir gün. Bu arada bir bilgi; Boğaziçi Üniversitesi görme engelliler teknoloji ve eğitim laboratuvarı GETEM’in web sitesine girerseniz, burada gönüllü okuyucu olmakla ilgili bilgiler bulabiliyorsunuz. İsteyen üniversitenin imkanlarını kullanarak, isteyen evdeki bilgisayarında kaydederek görme engelliler için kitap seslendirebiliyor. Sesi, diksiyonu uygun olan biri için çok güzel gönüllülük bir projesi.
http://getem.boun.edu.tr/
“Haydi kaset” dediğimiz dakikalar!?
Önce plağa merak başladı. Ardınan plak üretimi hızlandı. Yeni makinalar geliştirildi. Küçük firmalar gibi büyük firmalar da yatırımlar yaptı. Jack White’ın (The White Stripes) sahibi olduğu, bu işin öncülerinden olan Third Man Records şimdi de kaset basmaya başladı. İlk iş The White Stripes albümlerine girişmişler.
E o zaman hep beraber başlığı tekrarlayalım.