Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hem yurttan hem dünyadan yeni albümler yağmaya başladı bugünlerde. Peki neden mi sadece bu üçü? Çünkü...

Çünkü her anlamda ustaca hazırlanmış şahane bir albüm
“Arve” / 123
Berke Can Özcan, Burak Irmak, Dilara Sakpınar ve Feryin Kaya. Tamburada ve DadadaDan gruplarında birlikte çalıştıkları Korhan Futacı ile iki yıl kadar önce yolları ayrılınca 123’ü kurdular. Ve gerçekten şimdi daha da iyi müzik yapıyorlar. Bir süre sonra vokallerde Dilara Sakpınar’ın da onlara katılmasıyla tamam oldular.
123 elektronik efektlerin de yer geldiğinde destek verdiği çok başarılı bir grup sound’una sahip. Herkes vokal yapıyor. Çok farklı enstrümanlar ve efektler grupta yer alabiliyor. Norveçli trompetçi Arve Henriksen bu albümde onlara eşlik ediyor.
Bir önceki albüm “Aksel”de anlatılmaya başlanan bir hikaye var. Teknik olarak ikinci albüm de bu hikaye üzerinden gidiyor. Hikaye dört albümde tamamlanacak. Ve ben bunu size anlatmayacağım. Çünkü şahane tasarlanmış hard cover bir de kitapçık bulunan versiyonuna da sahip iki albümü satın almanızı, art arda dinleyip okuyup inceleyerek dinlemenizi tavsiye ediyorum. 123 dünya çapında değerli ve anlamlı bir müzik yapıyor. Bu birbirinden yetenekli müzisyenlerle ve müzikleriyle tanışmadıysanız en yakın konserleri 29 Ocak’ta Tamirane’de. Yazın bir kenara...

Çünkü cesur ve yenilikçi bir yanı var
“Meczup” / Can Bonomo
İzmirli Can Bonomo’nun (gerçek adı bu) “Meczup” isimli albümü hafta sonu yayımlandı. Tasarımcı, radyocu, televizyoncu olarak da muhtelif ortamlarda takılmış, çalışmış biri. Yeteneğini müzikte kullanmaya karar verdikten sonra muhtelif konserler ve internet sayfasıyla dikkatimizi çekiyordu. 11 şarkılık albümün müzikal anlayışını herhalde en iyi dinlediği gruplar anlatıyor. Web sitesinde Beirut’tan The Shins’e ve Libertines’e, indie ve alternatif müziğin sevdiğimiz isimlerini bulduk. Bana daha ziyade 11 şarkıdan oluşan tek kişilik bir kabare gibi geldi. Öyle dramatik bir yapısı var albümün. Sözler ve vokaller de bu yapıya destek veriyor. Can Bonomo müzik kariyerindeki en önemli adımı atmış gibi duruyor.
Hayal gücü sağlam, fikirleri eğlenceli ve yaratıcı biri. Ve bunu iddialı biçimde yansıtmaktan çekinmemiş.
Ancak şarkı söyleme tarzıyla ilgili eleştirim var. Kimi yerlerde kendine has bir vokal karakteri yaratmak adına alaturka nağmelere ve muhtelif oyunlara kalkışıyor. İyi hoş ama bu çaba yer yer bir tür alaturka vokal parodisine dönüyor. Bir şarkı söylerken, eğer çok çok iyi bir solist değilseniz bu tip oyunlara girmek yanlış. Doğal olmak (bkz. “Balon”, “Öptüm”, “Daha Sıcak Daha Dumanlı” isimli şarkılar) her zaman en iyisi.

Çünkü memlekette pek benzeri olmayan bir caz albümü
“Music” / Elif Çağlar
Söz, müzik düzenlemeler Elif Çağlar’a ait. Bence şu anda Türkiye’nin en iyi genç caz vokalisti. Bilgi’nin müzik bölümü olduğu yıllarda eğitim alıp Butch Morris, Ali Perret, Can Kozlu, Neşet Ruacan gibi usta isimlerle çalıştıktan sonra New York’a gitmiş, o arada da müzik yapıp kulüplerde şarkı söylemiş biri.
Şahane bir sesi ve üslubu var. Caz eleştirmeni olmadığım için caz müziği içindeki anlamı falan da beni hiç ilgilendirmiyor. Ben sıradan bir dinleyici gözüyle bakıyorum bu albüme. Çok beğendim.
Elif Çağlar klasik bir caz solistinin tüm özelliklerine sahip ancak yeni bir yanı var. “Benim dünyamda caz ile soul, rock ile pop, folk ile bossa nova birbirlerini sayarlar, severler...” diyor. Türkiye’ye zaman zaman kulüplerde çalmaya gelen pek çok yeni nesil pop/soul/caz solistinden çok daha iyi ve başarılı Çağlar. Çok daha iyi yerlerde olmayı hak ediyor. Umarım bunu başarır.
Albüme İmer Demirer, Cengiz Baysal ve daha pek çok değerli caz müzisyeni destek vermiş. Elif Çağlar’ı umarız yakında canlı izleme fırsatı da buluruz.

Özür özürlü!
Özür dileyemeyen insana kılım. İnsan zaman zaman saçma şeyler söyler, saçma işler yapar, düşüncesizce davranır, hata eder, kalp kırar. Olabilir. Ama ne olursa olsun sonunda dolu dolu bir “özür dilerim” demek ayıp değildir. Bazen tedavi etmez, durumu düzeltmez ama insanlık belirtisidir. Özür dileyeceğim diye televizyonda dakikalarca neden özür dilenmesine gerek olmadığını anlatan bir ilkokul kompozisyonu okumak ve sonunda lafı kendine getirip ona buna sataşmak en basitinden kibirdir, özür değil. Hele ki sonunda kendini “medyanın siyahı” ilan ediyorsan. Unuttuysan hatırlatalım değerli “medyanın siyahı”... O kadar lafa gerek yok, hepsi hepsi iki kelime: “Özür dilerim”. Sen de söyle, rahat edersin.

BU KONSERLER KAÇMAZ
*Macy Gray, 14-15 Şubat, Babylon: Soul ve popun deli kadını. Sahnede izlemek lazım. Kulüp ortamında şahane olur.
*Isobel Campbell & Marc Lanegan, 5 Şubat, Salon: Belle & Sebastian’ın sesi Isobel ablamız, “cool” gitarist Mark Lanegan’la birlikte rock’n roll’un ne demek olduğunu sahnede gösterecek.
*Vega, 11 Şubat, Bronx Pi: Modası geçmez. Az konser veriyorlar. İzlemek lazım.
*Timuçin Esen, 25 Şubat, Salon: Daha önce sahneyi sevdiğini orada rahat oyduğunu kanıtlamıştı. Yeni albümü ve şarkıları merakla bekleniyor.

Erdem Yener
Şu ara Avea reklamlarındaki performansıyla ortalığı kırıp geçiren biri var. Hani “Melodrama” deyip ardından mimikleriyle muhteşem bir Fatih Terim parodisini patlatan adam. Hani Engin Altan Düzyatan’ın karşısında kucakla parayı yanlış yanıta yatırıp kaybedince aklını oynatan... Dikkatli bakınca fark ettim. Erdem Yener bu. 2008’de “Kirli” isimli bir albüm yayımlamış “Belki” beğenilmiş ama albüm yeterli etkiyi yapamamıştı. Merak ediyorum, acaba Yener bu albümler ilgili yeni bir çalışma yapacak mı. Ya da yeni bir albüm çalışması var mı. Tam sırası çünkü...