Birileri birilerine nasıl sevineceklerini, ne zaman ve neye üzüleceklerini dikte etmeye çalışıyor. Önemli olan başlıktaki sorunun yanıtını bulmak
Bir festivalde eğlence gece yarısı gelen yetkili memurlar tarafından durduruluyor. Nedenin gürültü olduğu söyleniyor. Ancak festivalin izni var, her şey kurallara uygun. Yanıt? “Ama zaten şehitler var, siz burada eğlenemezsiniz”. Fişler çekiliyor, herkes evine gidiyor...
Bir konser iptal ediliyor. Sebep “güvenliğinizi sağlayamayız”. Neden? “Şehitler varken konser olmaz. Tepki olursa biz sizi koruyamayız...”
Bir gazete bir festivali hedef gösteriyor, okuyucusu olan ayak takımına “gidin burayı dağıtın” diyor, “şehitler varken bu eğlence olmaz. Zaten organizatör de Yahudi.”
Burası lafın bittiği yer. Burada ters olan bir şey var. Burada bir sıkıntı var.
Sormak isterim:
- Sosyal yaşamın durması kimin işine yarar? Terör demek zaten bu demek değil mi?
- Sadece belli bir kesimin mi eşi dostu şehit oluyor, savaşa gidiyor? Askerlik birilerinin tekelinde mi?
- Şehirde yaşayan ve festivale gidenlerin akrabaları askere gitmiyor mu?
- İnsanlara nasıl üzülecekleri, nasıl sevineceklerini öğretmek ne zamandır doğal bir davranış oldu?
- Gençlerin ciddiye alınmak saygı duyulmak için ille şehit mi olması lazım? Eğlenmeye hakları yok mu?
- Bir ülkede bayrak yakmak, sağduyulu olmaktan daha fazla destekleniyor ve prim yapıyorsa burada bir sorun yok mu? Kimse bu durumdan rahatsız mı olmuyor, yoksa tepki çekmeyelim diye mi susuyor?
- Günümüzde 30 yıl süren ve bitmeyen başka bir savaş var mı? Yoksa eğer, bu beceriksizlik rekoru kime ait? Festivale giden gençlere mi?
Sorular sorular...
Şu ara “En”ler!En kötü pop albüm:
Christina Aguilera / “Bionic”Ne gerek vardı?Gerçekten son zamanlarda dinlediğim en özelliksiz, en ticari albüm. İş yapacak umudu olan ne varsa içine doldurmuşlar, Christina Aguilera kitlesi nasılsa alır demişler. Maalesef starlık, pop yıldızlığı, trendsetter olmak bunlar çok nankör işler. Aşık oldum, çocuk yaptım falan anlamıyor, bir anda “geçmiş” oluveriyorsunuz. Lady Gaga’nın olduğu bir ortamda Aguilera’nın albümü bol “ah”lamalı “oh”lamalı bir pop albümü olarak kalmış. Pop ise daha iyisi var. Seks ise daha iyisi var. Dans ise daha iyisi var. Seksi olmayan birinin seksi olmaya çalışması da ayrı bir dram.
Kilit şarkı: “Not Myself Tonight”En etkileyici albüm: Korhan Futacı&Kara Orkestra
Orkestranın karası akı olur mu demeyin, oluyorAdı üzerinde, “kara” bir müzik. Caz müzisyeni, saksofoncu ve şarkıcı Korhan Futacı’nın müziği her şeyden önce zor, insanı başta şöyle bir tokatlayan türden. İnsanın dinlerken yer yer tüyleri diken diken oluyor (“Geleneksel Mahşer Günü”). Her şeyin “pop” olması gerekmiyor ya hani, alın size kanıtı. Futacı’yı önce Tamburada isimli ekipte tanıdım. Ardından bu ekipten Dandadadan isimli grupları doğdu. Bu ekip yer yer neredeyse “arabesk caz” demek istediğim acayip orijinal bir kulvar açtı. Bu albüm geleneği bir ölçüde devam ettiriyor: Tanım doğru olur mu bilmem ama “deneysel hafif damardan Türkçe caz rock” gibi bir şey. Ben en çok konserlerini merak ediyorum. Ayin gibi geçiyor çünkü. Bu arada Kara Orkestra Özün Usta, Ediz Hafızoğlu, Gökhan Şahinkaya, Selim Saraçoğlu, Barlas Tan Özemek, Görkem Karabudak’tan oluşuyor. Ve hepsi şahane iş çıkarıyor albümde.
Kilit şarkı: “Geleneksel Mahşer Günü”En orijinal albüm: Gogol Bordello
“Trans-Continental Hustle”
“Şu ara dinleyebileceğiniz en orijinal müzik”Punk çingeneler ne zamandır çok gözde bir konu Amerika’da. New York’lu Gogol Bordello o kadar büyük ve kendine has bir çıkış yapmıştı ki zamanında bugün New York sokakları onlar gibi giyinen ve müzk yapan çingene gruplarla dolu. Solist Eugene Hütz Madonna’nın da trend ilan ettiği ve konserlerine ıkardığı bir karakter. Türkiye’ye birkaç kez geldiler ve büyük eğlendirdiler herkesi. Grubu hiç tanımayanlar için şöyle anlatayım. Doğu Avrupa çigan müziğini New York’lu punk çingeneler yorumlasa nasıl olurdu? Reggae ritimleri, ska, rock üzeri kıvrak keman, akordeon ve gitarlar, gayet provokatif sözler. Gogol Bordello bu devirde bulabileceğiniz en orijinal şeylerden biri. Bir de not: Grubun bu ikinci albümünün (ilki 2007) prodüktörü Metallica, U2, Red Hot Chili Peppers başta bir sürü baba grubun de prodüktörlüğünü yapmış Rick Rubin. Muhakkak dinleyin, tadını çıkarmaya bakın.
Kilit şarkı: “Pala Tute”En iyi pop albüm: Sertab Erener / “Rengarenk”
Birinci sınıf Türkçe popHer ne kadar şarkı söyleme tarzını sevmesem de, sesini gözümüze sokmasını demode bulsam da, tavırlarından zerre kadar hazzetmesem de, “ben starım” triplerini antipatiyle izlesem de, ona karşı kendini gereğinden fazla önemseyen insanlara duyduğum negatif hisleri beslesem de, hakkını teslim etmem lazım. Bu albüm harika. Yaz boyu yanınızda bulundurabileceğiniz bir yerli albüm arıyorsanız adaylardan biri işte bu. Benim gibi Erener’le pek barışık olmayan biri için yapmanız gereken her şeyi unutup şarkılara konsantre olmak, hayallere dalmak. Artık çocukluğunuza mı gidersiniz, tatile mi çıkarsınız, fezaya mı orası size kalmış. Düzenlemeler, icra hepsi çok iyi. Albümdeki beş şarkının bestecisi Soner Sarıkabadayı’nın da hakkını vermek lazım.
Kilit şarkı: “Bir Varmışım Bir Yokmuşum”
Messi Oasis hayranıymışOasis’in şu ara en meşhur hayranı Messi. Arjantinli futbolcu kupa için Güney Afrika’ya gelirken takım arkadaşı Manchester City’li Carlos Tevez “Al bak acayip bir grup var hastasıyım sen de dinle” diyor. Böylece Manchester’lı Oasis Messi’yi ele geçiriyor. Messi antrenmanlarda, odada her yerde Oasis’in “Definitely Maybe” ve “(What’s the Story) Morning Glory” albümlerini dinliyor. Hatta diğer takım arkadaşlarını da gaza getiriyor. Takım toptan Oasis hastası oluyor. Ve tabii Messi Oasis konserine gidelim bir ara diye organizasyona girişiyor. Ve öğreniyor ki grup yakın zamanda dağılmış. Messi şu günlerde “Arjantin şampiyon olursa primlerden para toplayıp kaç paraysa verelim bir araya gelsinler” diyormuş. Liam ve Noel Gallagher kardeşlerin sağı solu belli olmaz.
Bu arada Messi’nin en sevdiği iki şarkı “Live Forever” ve “Supersonic”miş. Bilginize...