Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aklıma hemen neredeyse bütün büyük grupların eninde sonunda yanıtlaması gereken
o soru geldi: Tamam mı devam mı?


R.E.M. dağılınca...

R.E.M. geçen hafta “anlaşarak” ayrıldıklarını açıkladı.


Şöyleydiler, böyleydiler diye methiyeler düzecek ya da dağılmış grubun ardından “Şu albümleri de berbattı zaten” diye yazacak değilim. Ben size farklı bir meseleden söz edeyim. Her büyük grubun bir noktada karşılaştığı bir mesele. Milyonlarca albüm sattın, onlarca hit yaptın, dünyanın neresine gidersen git salonlar statlar doluyor, herkes şarkılarını ezbere söylüyor. İyi güzel de... Tamam mı devam mı? İşte bütün mesele bu.
Devam etmek riskli. Çünkü siz değişiyorsunuz, dinleyiciniz de öyle. Gençken size hayranlar, ama hayat boyu onların gözünde bir “nostalji sembolü” olarak kalıyorsunuz. Sizi neden sevdiklerini zamanla unutuyorlar. Büyüyorlar, yetişkin oluyorlar, sıkıcı oluyorlar, erken kalkıp erken yatıyorlar. Yeni şeylere şüpheyle bakıyorlar. Anlamaya ne vakitleri var ne istekleri. Daha az konuşuyorlar, daha az eğleniyorlar. Sadece onlara çocukluklarını hatırlattığınız için dinliyorlar sizi. Ara sıra... Büyük grupların dramı bununla da bitmiyor.
Ne yaparsanız yapın, hangi şahane albümleri çıkarırsanız çıkarın dönüp dolaşıp hep o aynı üç şarkıyı istiyorlar. Yeni albümlerinizi dinlemiyorlar. Genç nesil mi? Onların zaten kendi idolleri var.
Tadında bırakıp farklı noktalara gitmek, müziğin ve kişisel yolculuğunun farklı boyutlarına atlamak, ya da sürekli aynı çizgiyi tutturmak için çabalamak. İşte bütün mesele bu.
R.E.M.’in müziği bıraktığı haberi gelince bunları düşündüm. Herhalde o noktaya geldiler dedim. Ve bir karar verdiler. Ne kadar da güzel bir albüm yapmışlardı halbuki daha bu baharda (“Collapse into Now”).
Hem üzüldüm hem sevindim.
Üzüldüm çünkü son 30 yılın en iyi gruplarından biri veda etti. Sevindim çünkü BBC’nin de dediği gibi sanatsal açıdan istikrarlı bir düşüş içindelerdi. Ve sevindim bu cesur kararı alabildiklerine. “Ölene kadar 10 turne daha yapar, malı götürürüz” ucuzluğuna girmediler.
Eskiden gruplar üyelerinden biri aşırı dozdan yatağında ölü bulununca, alkol komasına girince, trafik kazasında ölünce ya da intihar edince dağılırdı. Şimdi bu işe masa başında karar veriyorlar. Daha sağlıklı.
Aslında hem devam edenler hem bırakanlar arasında başarı ve başarısızlık hikayaleri çok. Bu yazının geniş versiyonu hafifmuzik.org’da yer alıyor, haberiniz olsun.

Şarkı sözü keyfi (!)

* Ah geri ver olası gözyaşımı / Al geri ver ah yüreğim...
( “Olası gözyaşımı geri ver ” demekle şair ne demek istiyor, benim minik beynim almıyor. Anlayan var mı?)
* İster servet olalım / İster gökte yanalım / Bitsin yaslı anılar / Biraz erkek olalım.
(Hadi erkek olalım. Yanız bu şarkıyı Ajda Pekkan söylüyor o ayrı. Ya Bülent Ersoy soyleseydi... Not: Servet nasıl olunuyor?)
* Hadi gel bu kalbi ara üzmeden...
(Alo kalp... Kalbe direkt hat çekmişler, başına +00 koyuyorsun numara direkt kalbe düşüyor. )
* Hadi gel yürekte yara küsmeden
(Beyinde yara...)
* Hadi gel bu aşkta kan akar mı gör
(Aşkta ‘kanlı mı kansız mı’ tartışması...)
* Hadi gel yaşattığını gör.
(Neyi?)
Yorumcu: Ajda Pekkan
Söz-Müzik: Serdar Ortaç
Sonuç: “Keyifli” bir şarkı olmuş.



Ajda Pekkan’ın en iyileri

Best of Ajda Pekkan. Elenor Müzik etiketiyle yıllar önce yayımlanan bir derleme. Adı üzerinde gerçekten de Ajda Pekkan’ın en iyileri. Özlediğimiz “cool” yıllarından 16 şarkı. Serdar Ortaç besteleri falan söylemediği yıllardan. Vasata teslim olmadığı yıllardan. “Uykusuz Her Gece”, “Bambaşka Biri”, “Hoşgör Sen”, “Kimler Geldi Kimler Geçti”, “Yeniden Başlasın”... Bunların hepsi nesiller boyu dinlenecek şarkılar, yorumlar. Yanlış anlamayın, gazeteye falan yollanmadı bu albüm. Mağazada rafı karıştırırken görüp satın aldım ve size hislerimi yazıyorum. Yeni nesil Ajda’yı tanıyor ama acaba eski repertuarı iyi biliyor mu? Bence bilmeliler...



HAFTANIN ALBÜMÜ


“Colour of the Trap” - Miles Kane

Arctic Monkeys solisti Alex Turner’ın kankalarından Miles Kane’i The Rascals ile tanımadıysanız muhtemelen birlikte kurdukları grupları The Last Shadow Puppets vesilesiyle biliyorsunuz. İki şahane albümleri var, dinlemeyene öneririm. Kane’in solo albümü yeni çıktı, Türkiye’de mağazalara da düştü. Tasarımıyla, bukletiyle, kapak çekimiyle çok klas bir albüm. Retro bir albüm. Kane 1960’ların “mod” akımını da, Beatles hissiyatını da, 90’ların Oasis tadını da barındırıyor. Hem kılık kıyafetinde hem müziğinde. Sapına kadar Brit. 1960’lardan bu yana Ada’da yapılan hip müziklerin retrospektifi olarak Bienal’e katılsa yeri. Ve elbette Kane’in söz ve müziğini yazdığı, stil sahibi aşkları ve ilişkiler anlatan şarkılar var albümde. Bu hafta yeni çıkanlar arasında dinlediğim en iyi şey..


İtiraf ediyorum

* Arabanın camına sıkıştırılan “ful masaj, duş dahil 50 TL” kartvizitlerini yere atamadığımdan arabanın torpido gözüne koya koya sonunda cinsel düşkün muamelesini yedim. Arabayı yıkayan elemanın gevrek gevrek gülüp “kıpsss” şeklinde göz kırpmaları ondanmış.
* “Asmalımescit ölmüş bitmiş, gelin de görün” diyenler kızacak ama bence ortam bu haliyle de gayet güzel. Sokaklar canlı, insanlar dolaşıyor, kalabalık da yerinde. Ama tekrar edeyim. Masalar sıkı denetimle geri dönse iyi olurdu.
* “Asmalımescit’te işgaliye uygulaması bitmiştir, mahalleden bütün halk faydalanacak” diyen Ahmet Misbah Demircan’a sormak isterim, Tophane’de Nusretiye Camii’nin çevresini kuşatma altına alan nargileciler bölgeyi işgal etmiyor mu? Yoksa o çevreden halk faydalanmasa da olur mu? Bu ne biçim çifte standarttır?
* Sezen Aksu’nun İngiltere’de yayımlanan “Öptüm” albümü kitapçığında sözlerin İngilizceye çevrilmemiş olmasını garipsedim. Albüm Türkler içinse neden uluslararası baskı? Yok Avrupalılar falan içinse neden İngilizce söz yok? (Kaynak, Guardian’da çıkan Robin Denselow imzalı albüm eleştirisi. Beş üzerinden dört yıldız almış Aksu.)
İtiraf ediyorum
l Arabanın camına sıkıştırılan “ful masaj, duş dahil 50 TL” kartvizitlerini yere atamadığımdan arabanın torpido gözüne koya koya sonunda cinsel düşkün muamelesini yedim. Arabayı yıkayan elemanın gevrek gevrek gülüp “kıpsss” şeklinde göz kırpmaları ondanmış.
l “Asmalımescit ölmüş bitmiş, gelin de görün” diyenler kızacak ama bence ortam bu haliyle de gayet güzel. Sokaklar canlı, insanlar dolaşıyor, kalabalık da yerinde. Ama tekrar edeyim. Masalar sıkı denetimle geri dönse iyi olurdu.
l “Asmalımescit’te işgaliye uygulaması bitmiştir, mahalleden bütün halk faydalanacak” diyen Ahmet Misbah Demircan’a sormak isterim, Tophane’de Nusretiye Camii’nin çevresini kuşatma altına alan nargileciler bölgeyi işgal etmiyor mu? Yoksa o çevreden halk faydalanmasa da olur mu? Bu ne biçim çifte standarttır?
l Sezen Aksu’nun İngiltere’de yayımlanan “Öptüm” albümü kitapçığında sözlerin İngilizceye çevrilmemiş olmasını garipsedim. Albüm Türkler içinse neden uluslararası baskı? Yok Avrupalılar falan içinse neden İngilizce söz yok? (Kaynak, Guardian’da çıkan Robin Denselow imzalı albüm eleştirisi. Beş üzerinden dört yıldız almış Aksu.)