Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Gelin Somali için konser yapalım

1985’teki Live Aid’de Afrika için yaklaşık 150 milyon TL
tutarında bağış toplanmıştı.



Madde bir: Bu işten kimse para kazanmayacak. Madde iki: Toplanan bütün para aracısız, komisyonsuz doğrudan Kızılay’a gidecek. Madde üç: Bu konserde siyasi görüş, etnik kimlik, parti, cemaat, müzik tarzı ayrımı olmayacak. Herkes kendince müziğiyle katkıda bulunabilecek. Madde dört: Bir Somali single’ı yapılacak. Bu single hem CD olarak hem de dijital platformlardan satışa sunulacak. Madde beş: Büyük bir konser verilecek, bu konser internet ve televizyonlardan canlı yayımlanacak, DVD ve CD olarak basılacak, dijital platformlardan satılacak.
Olmaz mı? Bilmem, neden olmasın? Sanatçılarımız sen Somali’ye gittin ben gitmedim, seni davet ettiler beni etmediler, kim ünlü kim sanatçı gibi tartışmaları bırakıp belki anlamlı bir hedef için bir araya gelir.
Aynur da çıkar, Ajda da, Sezen de, Şebnem de, rock’çılar da, halk müziği sanatçılarımız da, rap’çiler de, arabeskçiler de... Türkiye’nin müzik zenginliğini kayıt altına almak, hem geleceğe bir eser bırakmak, hem de elbette insanlığa hizmet etmek için sanatçıların bir araya gelmesi ne güzel bir tablo olur. Geçen gün sohbet ettiğimiz Beyhan Murphy “Live Aid yapmak lazım” deyince başta biraz uçuk geldi ama sonra düşündüm, neden olmasın ki?
Haydi Türkiye’nin Bob Geldof’u kimse çıksın ortaya. Ben böyle bir işe elimden gelen her türlü desteği vermeye hazırım. Ya siz?


Gelin Somali için konser yapalım



St Vincent ile tanışın!

“Merry Me” (2007) ve “Actor” (2009) isimli ilk iki albümüyle indie camiada tanınan biri St Vincent. Asıl adı Annie Clark. Polyphonic Spree’nin de eski üyelerinden. Bana sorarsanız kendisi dramatik pop şarkıları yapan tipik bir yeni nesil ozan. Berklee müzik okulundan mezun, yani enstrümanlara hakim okullu biri. Ama alaylı ruhu var. Birbirinin içine geçmiş minik şarkılar gibi şarkıları. Hop oturup hop kalkıyorsunuz dinlerken.
Yeni albümü 12 Eylül’de çıkacak. Adı “Strange Mercy”. Şimdiden müzik basınının dikkatini çekmeye başladı. “Actor” albümü bir indie albüm olarak ticari açıdan başarılıydı. Arcade Fire, Grizzly Bear, Death Cab For Cutie gibi ekiplerle kanka olan biri hele de iyi müzik yapmaya başladıysa bu sistemde yolu açık oluyor. St Vincent adını yazın bir kenara, hoşunuza gidebilir.

AK Partili genç bunu okusun!

Valla hiç tahmin etmezdim ama bana düştü Hilal Cebeci’ye yapılan hakarete isyan etmek. Kimse rahatsız olmadı, sesini çıkarmadı çünkü. Halbuki değil “kaşar”, o lafın kastettiği şeylerin onda birini ima etseniz sıradan bir vatandaşa, ortalık ayağa kalkar.
Ama galiba konu Twitter’da erotik pozlarını paylaşıp takipçileriyle mavra yapan bir yetişkin kadın olduğunda hemen ahlakçılık devreye giriyor. Zaten o meyilli, zaten o şöyle, zaten o böyle...
Bu ne kadar tehlikeli farkında mısınız? Kadınlara karşı işlenen suçların önemli bir kısmı, özellikle de tecavüz, işte bu çarpık anlayış üzerinde gelişiyor.
1990’a kadar fahişeye tecavüzde suç indirimi uygulayan bir ülkeyiz.
Siz hâlâ kalkmış insanları yaftalama, hedef gösterme peşindesiniz.
Şunu diyemiyorsak hiçbirimiz güvende değiliz ve hiçbirimizin ahlakı da namusu da güvende değildir: “Hiçbir kadın ahlak anlayışı ve yaşam tarzı ne olursa olsun kendisine “kaşar” denilerek hakaret edilmeyi, çirkin imalarla küçük düşürülmeyi hak etmez...”
Hele ki iktidardaki partinin gençlik kollarından hiç...
Anladın mı AK Partili genç? Belli çeneni tutamamışsın, abilerin hemen kulağını çekip kerhen özür dilettiler. Ama istediğin kadar özür dile, kalibreni belli ettin. Sana gençlik kollarınızda uzun bir siyasi yaşam diliyorum.
Hilal Cebeci’ye not: Ramazan bitse de eski Hilal geri dönse diyor okurlar, haberin olsun Hilal, bayramda panpişlerin beklentisi büyük.


Üçgen biçiminde birbirlerine...

Hani CHP’li Hurşit Güneş “Üçgen biçiminde bibirimize takacağız” demişti ya milletvekili rozetlerini kast ederek... Mavra konusu olmuştu... Geçen hafta işim gücüm olmadığından oturdum, eğlence olsun diye şu ara kim kime “üçgen biçiminde takıyor” ona bir baktım. Polemik haritası şöyle.
An itibarıyla Fazıl, Sertab’a;
Yozdil Ajda, Sezen, Amy, Nihat ve Sertab’a;
Sertab, Amy’ye;
Nihat, Yozdil’e ve Fazıl’a;
Emel, Yıldız’a; Yıldız hem Emel’e hem Sezen’e;
Ayşe Ivanagillere, öbür Ayşe bu Ayşe’ye,
Gani ve Şahan, Cem’e; Cem sadece Gani’ye...
Hepsi birden komple kafamızın içine...
Üçgeni aştık çok köşeli denklem oldu.

Erol Köse’ye inanan adalet

Adam Twitter’da herkese hakaret ediyor. Çağırıyorlar “hesap ver bakalım” diye. “O ben değilim, başkası” diyor.
“Ha tamam” deyip salıyorlar.
Peki ama polisi savcısı hiç mi “gugıllayıp” bakmıyor?
Bu adam Twitter’da yazdıkları üzerine çarşaf çarşaf röportaj vermiş, “Gazetelere çıkarken sen yazdın da, adalete gelince mi başkası yazmış” diye sormak hiç mi akıllara gelmiyor?
Erol Köse’ye inanan bu adalet şikeyi çözecek, Ergenekon’u çözecek, Balyoz’u çözecek, Deniz Feneri’ni çözecek, kadın cinayetlerine son verecek, çevre suçlarını cezalandıracak.
“O ben değilim” de kurtul.
Ölme eşeğim ölme...

“Bu moda mı şimdi?”

Hani siz şahane bir müzik dinlersiniz de anneniz babanıza bu sesler kapı gıcırtısı gibi gelir.
Hani siz bir filme bayılırsınız, onlar adına tahammül edemez.
Hani siz bir dergiyi seversiniz, onlar gördü mü çığlık atar.
Hani bir şey giyersiniz, onlar “Bu moda mı şimdi?” diye sorup sizi deli eder.
Ben “Spin” in stil temalı son sayısında Diamond Rings’in bu resmini görünce kritik noktaya geldiğimi anladım. Yaşlanıyorum. “South Park”ın “You’re Getting Old” başlıklı bölümündeki gibi hiçbir şeyi beğenmeyen aksi bir başbelası oluyorum belki de. (Onlar “synical asshole” demişler, çevirmeyeyim şimdi).
Not: Diamond Rings’in müziği kılığı kadar fena değil.
Not 2 : Bu saç modaysa Ümit Davala’nın 2002 Dünya Kupası saçına iadeiitibar istiyorum.

İTİRAF EDİYORUM

* Müzik yazarı Müjde Yazıcı’nın hazırlayıp sunduğu Unkapanı belgeseli “Ün Kapanı”nı çok beğendim. İz TV’de yer alıyor. İztv.com.tr’den takip edebilirsiniz.
* Ivanagillerden Hatem’in film teklifi almasıyla ilgili haberin başlığını okuyunca kendi kendime dedim ki, “harbiden ‘rock’n roll’ bir ülke olduk galiba...’ Meğer normal film teklifiymiş.
Konulu yani.
* Mesaj, Hilal, Olay ve Beyaz TV kanallarının hepsinde birden sağlık programı yapan ve sürekli iktidarsızlık tedavisi anlatan bıyıklı doktorun kerametini cidden merak ediyorum.
* İspanya’da Papa’nın katıldığı Katolik festivaline 350 bin kişinin gittiğini görünce şunu merak ettim: Bizde 350 bin kişlik İslam festivali olur mu? Olursa kim “headliner” olur? Kimler gider?

Haberin Devamı

PAZAR ALBÜMÜ

“The Rip Tide” - Beirut

Zachary Francis Condon’ın şahane bir sesi var. Ne zaman dinlesem bana iyi şarkı söylemenin bağırmak olmadığını hatırlatıyor. Memleketi Santa Fe, New Mexico, Amerika’nın bağrı. Adı Ortadoğu’nun yıllardır inim inim inletilen eski Paris’inden, Beirut. Müziği ise Balkanlar’dan. Yeni albümünü ağustos başında yayımladı. Nefesliler ve akordeonla yarattığı Balkan folk havasını sade bir elektronik arka planla karıştırıp kırıyor bu müziğin ham halini. Müziği zaman ve mekandan sıyırıp evrensel bir noktaya taşıdığı ölçüde de başarılı oluyor.
Yılın en iyi albümlerinden biri olacağına kesin gözüyle bakıyorum ben.