Şarkıcılarımızı ücretsiz halk konserlerine çıkarıyorsunuz, Türkiye’yi dolaştırıyorsunuz, turneler yapıyorsunuz, şahane...
Büyük konser salonlarını adeta kapatıp dizi konserler düzenliyorsunuz, masrafa giriyorsunuz, âlâ...
Güneydeki bir sürü beach’i, sahili, koyu reklama boğup “birending” manyağı yapıyorsunuz, yakışır...
Ne kadar mekan, bar, kulüp varsa ihya ediyorsunuz, destek veriyorsunuz, organizasyonlar gırla... Çok da iyi oluyor, hiç itirazım yok...
İyi yapıyorsunuz, hoş yapıyorsunuz da... Sonuçta ne oluyor?
Konserler bitiyor, kış geliyor, her şey unutuluyor.
Bir-iki sanatçı sağlam para alıp satmayan albümlerinin kaybını karşılamış, diğerleri yıllık lüks kılık kıyafet masrafını çıkarmış, bazı mekan sahipleri de sezonu kurtarmış oluyor, hepsi bu. Bütün o tantanadan geriye kalan, ‘gugıllayınca’ karşınıza çıkan bir-iki sonuç, birkaç resim bir iki başlık... Her sene sil baştan aynı hikaye. Gene aynı turne, gene aynı konserler, gene aynı isimler...
Converse’in New York’un Brooklyn semtinde inşa ettiği ve masraflarını üstlendiği Rubber Tracks isimli bir stüdyo var. Bilmem duydunuz mu...
Stüdyo, eski yeni ayırt etmeden bütün gruplara kayıt imkanı sağlıyor. Sound teknisyeni ve aranjör dahil her konuda yardım ediyor. Ve şarkı üzerinde hak iddia etmiyor. Şarkı ve kayıt tamamen gruba ait. Bütün bu hizmet ücretsiz.
Acaba önümüzdeki yaz bir-iki sanatçı eksik turneye çıksanız, bir-iki mekanın birending’inden kıssanız da oradan artanla bu tip bir işe girseniz olmaz mı, çok mu saçma bir şey acaba bu söylediğim?
Yıl boyu devam edecek bir müzik ortamı oluşsa, memleket sizin adınızla kalıcı, devamlılığı olan bir hizmet, bir tesis kazanmış olsa, burada tanınmış isimlerin de katkısıyla ortak programlar geliştirilse, albümler kaydedilse fena mı olur? Ne dersiniz?
Çok mu romantik oldum?
“Shaun of the Dead” filminden.Zombileri sevmek için 6 neden...* Bir kere romantik değiller. Çirkinler. Çok konuşmuyorlar. Sonuca odaklılar. Önlerine geleni yiyorlar. Vampirler gibi kendilerini çok matah bir şey gibi pazarlamıyorlar. Özendirme imkansız zaten. Kimse zombi olmak istemez.
* Zombi fikrinin temelinde batı toplumunun kapitalist yapısına bir eleştiri var. Alt metinde sıradan ve sıkıcı banliyölerde birbirinin aynı hayatları yaşayan tüketmeye odaklı kitlelerin eleştirilmesi hoşuma gidiyor (Bkz. Zombi gibi olduk, işten eve-evden işe kafası).
* Zombi filmlerinde mizah kullanabiliyorsunuz (Bkz. “Shaun of the Dead”de (“Zombilerin Şafağı”)
zombilerin plak atarak öldürüldüğü
sahne). Vampirler bir-iki nadir örnek
dışında mizahtan yoksunlar.
* Zombi filmleri harbiden çok korkunç olabiliyor (Bkz. “Rec”). Vampir filmleri illa aşklı meşkli romantik olmak zorunda.
* Zombiler giyim kuşama önem vermiyor. Sofistike bir yaşam tarzları yok. Onlar sıradan halk. Vampirler gibi soylu değiller.
* Zombi istilası halk devrimi gibi.
Bir yayıldı mı kaçış yok. Birey olarak
değil kitle olarak güçlüler. Vampirler yüzyıllar boyu durumu siyasetle yönetme peşinde. Hep bireysel ve egoistler.
(Not: Bu kadar lafın üzerine bir “Evil Dead” üçlemesi iyi gider şimdi...)
CUMARTESİ ALBÜMÜ“Killer Sounds” - Hard-Fi“Stars of CCTV” vardı, ilk albümleri. Buradan benim çok sevdiğim ve sağda solda DJ’lik yaparken muhakkak çaldığım bir-iki şarkı vardır. Ama bütün albümü severim baştan sona. Punk tadı vardır ama dans da edersiniz. İngilizlerin iyi işlediği bir damar bu ve dikkat çekicidir.
İkinci albümlerinden aynı tadı alamadım. Üçüncü albüm 19 Ağustos’ta çıktı ve şimdiden “Bring It On” ve yeni single “Fire in the House” gibi iki şarkıya fena halde takıldım. Dans müziğinin tarz sahibi prodüktörü Stuart Price’ın elinin değdiği belli. Grubu tanımayanlar “Stars of CCTV”den başlasın. Bence hâlâ bu adamların yaptığı en iyi şey. Ama “Bırak tıraşı, ‘Killer Sounds’ cumartesimizi kurtatır mı?” diye sorarsanız; yanıtım evet. Hem de ziyadesiyle...
Bayram programı denemesi* Teoman’ın sondan bir önceki konserini izle (tabii gerçekten bırakıyorsa). Bkz. sayfa 6.
* Ege’de hiçbir Türkün ve köşe yazarının henüz keşfetmediği, gayet demode ve sıkıcı bir ada bul; sahile iPad, sağlam bir müzik arşivi ve bolca kitapla çök. Buradan kimselere bahsetme, yazı falan da yazma...
* Stephen Malkmus and the Jicks’in “Mirror Traffic” isimli albümünü dinle.
* İstanbul’da boş boş gez, herkes bir yerlere paket program gitmişken Boğaz’da uzun zamandır gidemediğin muhitleri dolaş.
* Eşe dosta ve ailene zaman ayır. Bayramda da değilse ne zaman?