Santralistanbul’da bir festival daha iptal oldu. Burasının artık etkinliklere kapandığını düşünebiliriz. Kuruçeşme Arena’nın yerine otel gelecek. Parkorman’da da artık konser yapılmayacak. Bu gidişle açıkhava etkinlikleri şehir dışına taşınır
Gelin birlikte bakalım. Bir açıkhava konseri ya da festivali için İstanbul’da bugün neresi var.
Santralistanbul‘da son birkaç yıldır yapılagelen Sun.Day.Sky festivalinin iptal olduğu hafta içinde açıklandı. Organizatörlerin bu etkinliği orada yapmaktan neden vazgeçtiklerini tahmin etmek zor değil. Benzer özelliklere sahip alternatif mekan olmadığından da iptal oldu festival. Artık Santralistanbul diye bir konser ve performans yeri fiilen yok. Onunla birlikte içindeki Kıyı Amfi’ye de güle güle dedik. Burada İKSV’nin düzenleyeceği Feist ve Stevie Wonder konserleri Maçka Küçükçiftlik Park’a alınmıştı.
Parkorman uzun bir aranın ardından bu yıl etkinliklere ev sahipliği yaptı. Tuborg Goldfest, Soundgarden, Burn Electronica Festival İstanbul gibi festivaller burada yer aldı. Ulaşımın kolay olduğu yeşil, rahat bir yer. Ama seneye yok. Zira bir süre önce işletmeyi devralan Serdar Bilgili’nin burası için farklı planları olduğu ve uzun sürecek bir inşaata girişeceği söyleniyor.
Kuruçeşme Arena otel olacak. Bu durumda İstanbul, yazın konser ve festival düzenlenen en işlek üç büyük açıkhava mekanını kaybetti.
İstanbul’da şu anda iki açık mekan kalıyor. Açıkhava yani Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi. Kapasitesi belli, 5 bin kişilik. Her sanatçıya yetmez. Festival için uygun değil.
Bir de Maçka Küçükçiftlik Park. Hali hazırda en popüler açıhava mekan olmaya aday. Çünkü kapasite olarak tek. Hem şehrin içinde, hem de herhangi bir “problem”i yok. Sanırım bundan sonra İstanbul sınırları içinde yapılacak bütün açıkhava etkinlikleri buraya kayar. Bu da her festivalin birbirine benzemesi demek.
Kapalı salonlarda durum ne?
Cemal Reşit Rey Konser Salonu belediyeye bağlı. Her türlü etkinlik için ne konum ne mimari ne de başka açılardan uygun.
Ülker Sports Arena: Leonard Cohen ve Jennifer Lopez konserleri burada yer alacak. Çok amaçlı bir salon. Basketbol maçları da programında yer alıyor. Kış için ideal. Ama 10 bin kişiden fazla insana hitap eden bir etkinlik buraya sığmaz. Ora Arena: Bayrampaşa’da yer alan çok amaçlı bir kapalı arena. Ancak henüz etkin bir biçimde değerlendirilmiyor.
Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı: Adı üzerinde konser salonu değil. Her etkinliğe uygun değil.
Eyüp’teki Haliç Kongre Merkezi. Eyüp mü? Geçiniz...
Bunun dışında ne var? Hiç.
Sonuç? Bir. Bundan sonra festival yapmak isteyen biri şehir dışına çıkmayı göze almalı. İnsanları şehir dışına çekmek için de daha zengin kadro oluşturmalı. Yani organizatörlerin işi zor. Muhtelif yasak ve engeller dışında bu durumla da uğraşmak durumundalar.
İki. İstanbul’da doğru dürüst, İstanbul’daki kültür hayatının dünyadaki simgesi olacak, en muhteşem gösterilere, konserlere ev sahipliği yapacak, insanların anılarında yer alacak, hayatlarının parçası olacak, mimari açıdan da anlamlı, akustiği düzgün bir konser salonu yok. Bunun için bir girişim de yok. Şu anda daha ziyade camii projeleri gündemde.
(Not: Evet, AKM var. Gelişmeleri merakla bekliyoruz.)
Sıkılınca adını değiştir!
Lilly Allen adını değiştirmiş. Artık o Lilly Allen değilmiş, Lily Rose Cooper olmuş. Bu isim altında bir albüm çıkarmaya hazırlanıyor. Kocasının soyadını ve ikinci ismini kombinlemiş.
Snoop Dogg bir reggae albümü çıkardı ve basın toplantısında adının bundan sonra Snoop Lion olduğunu açıkladı. Kendisinin Bob Marley’nin reenkarnasyonu olduğunu da ilave etmiş Dogg. Pardon Lion.
Bir zamanlar Puff Daddy vardı, P. Diddy olmuştu. Bazen de bana sadece Diddy deyin diyordu.
Prince, bir noktada sıkılıp adını The Artist Formerly Known As Prince diye değiştirmişti. Yani “adı eskiden Prince olan sanatçı”. Ardından sadece bir logoyla anılmak istedi. Kendisine logo yaptırdı. Ardından sıkılıp gene Prince oldu. Son zamanlarda hala öyle galiba gene tepesi atmadıysa.
Cat Stevens, Yusuf İslam olmuştu din değiştirince.
Müzisyenler zaman zaman isim değiştirmeye ihtiyaç duyuyor. Bense dinleyici olarak devamlılıktan yanayım. Prince’e Prince, Snoop Dogg’a Snoop Dogg diyemeyeceksek ne anladık biz dinlediğimiz müzikten?
PAZAR ALBÜMÜ
“Outlands” Deep Sea Arcade
Avustralyalı ekip Deep Sea Arcade’in ilk albümü geçen martta yayımlandı. Aslında tipik bir Brit rock grubu gibi duruyorlar. Normaldir. Oasis’ten de The Verve’den de, Blur’den de etkilendikleri açık. Yalnız solist Nic Mckenzie’nin vokalleri fark yaratıyor. Avustralyalı gruplar sık rastlanan bu saykodelik vokallere biraz da 1960’lar Pink Floyd tadında gitarlar eklendi mi şahane şarkılar çıkıyor ortaya. Pazar günü bu albümle başlayıp Tame Impala’yla devam edebilir. Ardından Avustralya turunuzu Wolfmather’la taçlandırın. Üzerine Empire of The Sun’ın “Walking on a Dream” albümünü baştan sona geçin. Bundan iyi pazar gezmesi mi olur?
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
* Forbes’un açıkladığı listeye göre dünyanın en fazla kazanan DJ’inin Tiesto olduğunu; (22 Milyon dolar kazanmış geçen yıl Tiesto. Skrillex 15 milyon dolarla ikinci, Swedish House Mafia 14 milyon dolarla üçüncü.)
* Avustralya başbakan yardımcısı Wayne Swan’ın yıllar önce günümüzdeki ekonomik krizi tahmin ettiği için Bruce Springsteen’e teşekkür ettiğini; (Swan Springsteen’in 1978 tarihli “Badlands” isimli şarkısında olacakları önceden kestirdiğini, bazen istatistiklere, raporlara değil sezgilere inanmak gerektiğini söylemiş. “Badlands”in sözleri şöyle: “Fakir adam zengin olmak istiyor, zengin adam kral, kralsa her şeye hükmetmedikçe tatminsiz.” Anlamlı geldi bana.)
* Björk’ün BBC belgesellerinin meşhur yapımcısı ve sesi David Attenborough ile birlikte müzik ve teknoloji konulu bir belgeselde yer alacağını;
Biliyor muydunuz?
Tatilde dinlemek için 5 şarkı
* “Drive My Car” The Beatles
* “A Summer Wasting” Belle & Sebastian
* “O Valencia” The Decembrists
* “Baby” Devendra Banhart
* “Tears in Your Cup” Cats on Fire