Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

+24 sınırı kalktı iyi de...

Bir günlük gazetenin birinci sayfasında meşhur bir mizahçının karikatüründe bu yönetmeliği sabahın köründe bira içerek kutlayan bir ergen var. Hatta ergen de değil, basbayağı çocuk. Annesi “Hayrola sabah sabah” diyor. Ergen “İçiyorsam sebebi var” diye yanıt veriyor.
İçki firmaları sponsorluğunda düzenlenen etkinliklere katılımda +24 yaş sınırı getiren uygulama Danıştay’dan döndü ya... Çocuk da “Yaşasın” diye sabahtan kutu biraya asılmış. TAPDK’ya, yürütmesi durdurulan yönetmeliği yeniden hazırlarken ilham verecek güzel bir iş.
Mehmet Çağçağ Habertürk’te çizmiş bunu. Leman’ın beyni olan zeki ve tecrübeli bir mizahçının olaya bakışı buysa, demek ki ortada ciddi bir algı sorunu var.
Afedersiniz biz bunca yazıyı itirazı bunun için mi yazdık? Bunu mu anlıyoruz bütün olan bitenden? Bu mudur? Sabah sabah bira içen genç...
Oysa biz ne dedik? Yapmayın etmeyin dedik. Biz derken benim gibi itirazını dile getiren her aklı başında insanı kastediyorum.
“Bu yaptığınız yasaya aykırı” dedik. “Kazık kadar yetişkinlerin yasal haklarını ellerinden alıyorsunuz” dedik. “İnsanları tam konsere, festivale gidecekleri yaşta bu etkinliklerden mahrum ediyorsunuz” dedik.
“Sizi seçerken yetişkin oluyorlar da ne içeceklerine karar vermeye gelince mi çocuk oluyorlar?” diye sorduk.
Derdimiz neydi? Bu yönetmelik yasalara göre yetişkin sayılan insanların etkinliklere katılma ve sosyalleşme haklarını ellerinden alıyor. İşte buydu.
Sanki çoluk çocuğa hadi alkolik olun çağrısı yapıyormuşuz gibi, sanki festivale konsere gidenlerin hepsi bağımlıymış gibi, sanki Danıştay bu kararla çocuklara gençlere içki içmeyi teşvik etmiş, serbest bırakmış gibi bir hava var şu hale bakılırsa...
Yasağı protesto edeceğiz diye ellerine bira şişesi alıp sokakta eylem koyan şaşkınlara da zamanında karşı çıkan biri olarak bu eleştiriyi gönül rahatlığıyla yapabilirim.
Şimdi TAPDK yeni bir girişimde bulunana kadar sorun halloldu. İnsanlar yasal haklarına yeniden kavuştu. Yetkililerin yanlışta ısrarcı olmayacaklarını, bu süreçten ders alacaklarını umalım.
Ama umarken de sapla samanı karıştırmayalım. Bir çuval inciri berbat etmeyelim.
Yoksa alkolün zararlarına karşı toplumu bilinçlendirmeyi, alkole hepten düşman olmak sananların düştüğü hataya düşmüş oluruz.

Haberin Devamı


Ömür Gedik’in albümünü dinlerken...
Kendi kendime dedim ki;
* Bu şarkılar hakkında çok fena şeyler söylediler ama o kadar da kötü değilmiş, biz neler gördük.
* Ömür Gedik’in sesi berbat dediler ama o kadar değilmiş, biz ne beter sesler dinledik...
* Sezen Aksu sanırım mesleki bir tıkanma yaşıyor. Çünkü bir süredir yazdığı şarkıları dinlerken “Haydi canım, Sezen Aksu mu yazmış bunu” demeden edemiyor insan...
* Madem her şey hayvanlar için, bu albümde neden hiç hayvan yok? Kapakta, albümün içinde arka kapakta, neden sadece Ömür Gedik’in promo fotoğrafları var? Sekiz sayfalık kitapçığa bir yavru kedicik, barınakta yaşayan bir minik sevimli köpecik olsun sığmadı mı acaba?
* Evet hayvanlar yararına ama neticede bu bir Ömür Gedik maxi single albümü. Tutarsa, albüm de yoldadır. Tutmazsa hayvanlar sağ olsun kafası...
* Şimdi kendi kendime dediklerimi yazacağım, gene en kötü insan ben olacağım.

Haberin Devamı

+24 sınırı kalktı iyi de...

Tamam...
Tamam, Teoman’ın benzerlerini ancak yabancı televizyonlarda görebildiğimiz Zaytung röportajı zekiceydi, cesurcaydı, izlerken çok güldük. Teoman’ı takdir ettik.
Tamam, insanın kendisiyle dalga geçmesi çok “cool”. Teoman çektiği filmden sonra da kendiyle dalgasını geçmişti.
Tamam, yönetmene para vermemek için kendi klibini çeken, bir de “Kendimi en iyi ben anlatırım” diyen sanatçı klişesi ve diğerleri müthiş.
Tamam tamam da, mizah duygusu maalesef şu gerçekleri değiştirmiyor:
* Teoman üzerine yapışan klişelerden bu gidişle asla kurtulamayacak.
* Teoman bu dalga geçme işini hayata karşı bir tavır olarak değil, tepkilere göre uygulanan bir B planı olarak görüyor.
* Durumundan memnunmuş gibi yapsa da bence acayip sıkılıyor.
* Bu devirde çıplak dansçılarla falan dolu “über klişe” bir klip çektiysen durumu kurtarmak için zaten Zaytung’a röportaj vermekten başka çaren de yok.
* “Akor araklama” klişesiyle mavra iyi de, “Yıllar Sonra” isimli şarkıda nakaratta yer alan bölüm sanırım sahiden K.D. Lang’in “Constant Craving”inden esinlenme. Teoman kafa bulmak için “Birkaç akor arakladım” derken sakın gerçeği söylemiş olmasın Zaytung’a. İmza: Dost Acısöyler...
Not: Bu arada “Aşk & Gurur” Teoman’ın son yıllarda yaptığı en iyi albüm.
Hakkını verelim...


+24 sınırı kalktı iyi de...

İTİRAF EDİYORUM
* Karsan ısrarla New York’a vermek istediği cillop gibi taksileri cennet vatana neden layık görmüyor anlamıyorum. Hans’ın Helga’nın, Maykıl’ın var da Ayşe’nin Mehmet’in neden olmasın?
* “Pantolonunun arka kısmından g-string’i görünen kadın” modelinin geçmişte kaldığını sananlar yanılıyor. (Bkz. Antalya sahilleri)
* Ana haber bültenleri neden haldır huldur bir müzikle giriyor merak ediyorum. Gıdıklanınca hapşıran kedi gösterdiğin bir bültende neden böyle aşırı ciddi bir “Star Wars” müziğine gerek olsun ki?
* Kendimi hiç hesapta yokken Tarkan’ı savunmak durumunda hissettim. Size ne kardeşim, adam ister ödülünü gelir alır, ister almaz, ister çişim geldi der, ister kakam geldi. Kime ne? Hem adamın üzerinden prim yapmak için elinde ödül bekliyorsun hem de gelmeyince kızıyorsun. Oraya hiç çıkma, kendini de bu duruma düşürme.