Futbolumuzun belkemiği, her sporcunun hayallerle yeşil alana adım attığı amatör ligler ne yazık ki kaderine mahkum edilerek bir köşede unutuluyor.
Pandemi öncesinde de üvey evlat muamelesi gören amatör futbolun ve futbolcuların isyanlarında ne kadar haklı olduklarını şu salgın günlerinde bir kez daha gördük. İçimize kor gibi düşen bu perspektifte amatör maalesef yok hükmündeymiş.
Her yıl lisans, antrenör, sözleşme, lige katılma, aktarma bedelleri yatırılıyor ama onların yatırdığı bedeller profesyonel futbola yatırılır!
Amatörler altyapılarda Türkiye Şampiyona-sı’na giderler, TFF onlara 1200 lira para verir ancak amatörün o şampiyonada masrafı en az 15-20 bin liradır. Akademi gelişim liglerindeki takımların deplasman masraflarını ise TFF karşılar.
Normal şartlarda dahi maddi zorlukların pençesinde boğuşan pek çok camia istikrarlı bir şekilde destek görmemeye devam ediyor. Madalyonun diğer yüzünde durum ne halde?
Süper Lig’den 3. Lig’e kadar karşılaşmalar bu sezon devam etti. Hatta çoğu bitme aşamasına geldi, Play Off’lara geçildi. Üstüne üstlük seyircisiz oynanan 90 dakikalarda sokağa çıkma yasağı olmasına karşın kimi stadyumların tribünlerinin dolu olduğunu görünce öfkemiz katbekat artıyor.
Hiç mi yürekler, vicdanlar sızlamıyor?
Bizler bugünleri bir an evvel atlatmak, ülkece refaha kavuşmak isterken bunu umursamayan binler mi var?
Pandemi döneminde U15 ve sonraki yaş grupları adına da büyük bir kayıp oldu. Telafisi olmayan belki de hiç geri dönüşü olmayan bir kayıp bu.
Futbolcusundan antrenörüne, malzemecisinden kulüp personeline kadar imkansızlıklar havuzunda yüzen bu insanlara yardım etmek elbette TFF’ye düşüyor.
En başta TFF amatöre bakışını tamamen değiştirmeli. Onları bir kazanç kapısı olarak görmemeli, devletle ortak hareket ederek yeni tesisler, yeni kaynaklar yaratmalı. Siz temelinizi ne kadar sağlamlaştırırsanız üste çıkışınız o derecede sağlam olur.
İzmir’in tek bir ilçesinde 52 takım var. Peki onlara ne kadar yardım edilebilir? Edilebiliyor? Hangi saha ve tesis onlara yetebilir?
Bir diğer konu ise gençlerimizin gelişmesinde büyük emek veren antrenörlerimiz.
Yüzlerce antrenör bu dönemde yalnız bırakılmıştır. Yaptıkları iş, meslek olarak görülmemiştir!
Ayrıca amatör branş gönüllük esasına göre yapılan bir branş cevabını almışlardır.
Sonuç olarak; amatörler, ne yazık ki yalnız olduklarını bu yolda tek yürüdükten sonra acı bir tecrübe ile anladılar.
Bu eşit ve hiç de adil gözükmeyen çarkta olan emek verenlere olmuş, kazanan yine sömüren taraf olarak kayıtlara geçmiştir.
Geçen sezona bakıldığında ülkemizde, 3 bin 808 profesyonel futbolcu varken amatör lisanslı futbolcu sayısı 280 bindi.
Ülkemizde 5 bin 751 futbol tescilli spor kulübü var. Profesyonel ligler hız kesmeden oynanıyor. Ancak; salgın nedeni ile amatörler tam 14 aydır, ne maçlara çıkabiliyor ne de antrenmanlara katılabiliyor.
Virüs yalnızca amatöre mi bulaşıyor?
Yoksa esas virüs koronadan farklı olarak bizim zihinlerimizde mi?
Aktif olarak futbolculuk kariyerine devam edenler için bu süre her anlamda çok uzun.
“Hadi bugün amatör ligleri başlatıyoruz” deseniz, bu insanların sağlığı nasıl düzelecek?
Nasıl form tutup sakatlık riskini azaltacaklar?
Yeniden futbola ve sahalara dönüş hiç kolay olmayacak, bu kesin.
Bir olgunun farkına varmamız lazım, futbolumuz geri gidiyor. Amatör yoksa Türk futbolu yok demektir.
İş yalnızca futbolla sınırlı diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Benzer şablon diğer spor branşlarındaki 5 milyon lisanslı sporcuda da bizleri karşılamakta.
Salgın ortamında hepimizin dikkatli olması, sorumluluğunu yerine getirmesi şiddetle önem arz ediyor. Bu noktada birleşebiliriz.
Lakin; bazı ligler oynatılırken, amatörlerin bu haktan mahrum bırakılmaları ülke futboluna ve amatörlere yapılan koca bir yanlıştır.
Gelin bu yanlışı hep birlikte düzeltelim. Gelin birbirimizin sıcak bir gülümsemesine, bir selamına, bir tatlı sohbetine muhtaç olduğumuz ekstrem yaşamlarımızda bir olalım, birlik olalım.
Herkes bu pastadan bir dilim dahi olsa tadabilsin.
Tadabilsin ki kimsenin boğazı düğümlenmesin.