Futbol antrenörlüğü, birçok insanın bilinçaltında yapmak istediği bir meslek. Hedefinizi belirleyip tam olarak futbol kapsamında hangi alanda antrenörlük yapacağınıza karar verdikten sonra TFF’nin açtığı kurslara kayıt yaptırabilirsiniz. Bu eğitim merkezlerinde hem teknik hem pratik dersler veriliyor. Futbol, sadece top ile ilgili olan bir eylem aktivitesi değil. Mental açıdan, taktiksel açıdan, futbol tarihi açısından birçok ders veriliyor. Zira antrenörlük, kâğıt üstünde tüm teorilerden ve olasılıklardan haberdar olup en doğru hamleyi en doğru zamanda yapabilme sanatı.
Bu tanım hakkında uzunca düşünüldüğünde sadece çalıştırmak antrenörlük ihtiyacını karşılamıyor.
Öğretim, eğitim; ancak her eğitim öğretim değil. Dolayısıyla her öğrenme, gerçekten amaca uygun bir öğrenme oldu diyemeyiz. Bu sebeple antrenörlerimiz, özellikle eğitim formasyonu ve pedagojik bilgi almalı. Antrenörlük eğitimi, federasyonlarımızın “Eğitim Talimatları Yönetmeliği”nde yer alıyor. Futbol Federasyonu, eğitim sistemleri E, D, C, B, A Elit, A Pro olmak üzere 6 adet antrenörlük diplomasını gruplara ayırıyor. Futbol Federasyonu’nda daha çok lig seviyesi baz alınarak bazı kademelerde altyapı ibareleri bulunuyor. Bu noktada ayrım, lig seviyelerine göre belirlenmiş durumda. Oysa, katılımcı antrenörlük ve altyapı antrenörlüğü bazında kademeler oluşturulmalı. Böylelikle sporun daha fazla yaygınlaştırılması sağlanmış olur.
Hatta detaylı incelendiğinde yaz okulları bile istenilse şu durumda kanuna göre organizasyon hatalarıyla dolu. Akla şu soru gelebilir: “Hocam, herkese antrenörlük belgesi mi vereceğiz?” Hayır… Katılımcı antrenörler, altyapı antrenörleri ve performans antrenörleri, kaliteli ve amaca uygun eğitim almalıdır. Günümüzde 1. Kademe antrenör olacak bir kişi, 12 günlük kısa bir eğitimle antrenör oluyor. Genelde federasyonlarda eğitim kurullarında üniversitelerden hocalarımız bulunuyor. Ancak antrenör hangi amaçla bu belgeyi alıyor? Örneğin, üniversitelerimizin antrenörlük eğitim mezunları, kursun hepsinden muaf edilerek doğrudan performans antrenörlüğü verilmemeli. Ülkemizde en büyük ve ciddi sorun, antrenör sorunu. Geçtiğimiz yıllara kadar yabancı antrenör sevdamız vardı. Yavaş yavaş bu düzen bozulmaya başladı. Evet, Türkiye futbolunun istikrarı yakalayabilmesi için yerli antrenörlere fırsat sunmak şart! Bu düzene yavaş yavaş dönüyoruz ancak bu sefer de daha farklı sorunlar baş göstermeye başladı. Örneğin, liyakat sorunu. Türkiye’de futbol, aslında kör olan birinin labirentte çıkışı araması gibi. Kulüp ve federasyon yöneticilerinin yanlış icraatları yüzünden hem milli takım hem de kulüp düzeyinde amansız hüsranlar yaşanıyor.
Herhangi bir sporu bırakmış kişiye 12 günlük bir eğitimle belgeler verilmesi de çok yanlış. Bakınız, bir döneme damga vuran yıldız futbolcular, teknik direktör olmak için ilk adımlarını attı ve UEFA-B/A hızlandırılmış ve birleştirilmiş antrenörlük kursuna katıldı. Genel olarak futbolu bırakmış kişilere yönelik açılan duble bir kurstan söz ediyoruz. UEFA B Kursu’na başvuru koşullarını yerine getirdiği halde başvurusuna yıllardır cevap bulamayan insanlar var bu ülkede. Başvuru yok, kurs tarihi yok, belge ile 3 yıl çalışma kriteri yok... Ama UEFA B+A Kursu’nu başarıyla tamamlamış olacaklar. İyi futbolcunun veya milli futbolcunun iyi antrenör veya teknik adam olacağının garantisi yok.
Geçtiğimiz günlerde Trabzonspor’un takımı emanet ettiği teknik patronu Eddie Newton, Türk futbolu hakkındaki düşüncesini şöyle özetliyor: “Aslında genç oyuncular için Türkiye iyi bir gelişim ülkesi değil. Olgunlaşmış ya da belirli bir yaşa gelmiş oyuncuları Türkiye’ye yollamak açısından bir problem yok. Ama genç oyuncuları buraya yollamak bence doğru bir fikir değil. Çünkü kendisini geliştirecek hoca yok burada. Kulüpler, parayı verip eskisi gibi A Takım seviyesine oyuncular yetiştiremiyor. Altyapıdan oyuncu çıkaracak hoca olmadığı için üretim de olmuyor. Şu anda bence en büyük problem bu. Diğer liglerden, Bundesliga, Seri A, La Liga’dan örnek verirsek, finansal durumlarının iyi olmasının yanı sıra oyuncu da yetiştiriyorlar. Çünkü onların altyapı hocaları çok iyi. Bu noktada bence Türkiye’nin en büyük problemi bu.”
Günümüzde uzun yıllar eğitim alan bir kişinin bile bazı bilgileri tam sindiremediğini düşünürsek, bu uygulamanın ne kadar yanlış olduğu daha iyi anlaşılabilir. Bu eğitimler tamamen üniversiteler üzerinden verilmeli. Temel eğitimler 3 aylık uzaktan eğitim sistemiyle, uygulamalı eğitimler ise, stajla birlikte haftada 1–2 gün 1 yıllık bir eğitimi kapsamalı. Günümüzde sporun gelişimi federasyonların eğitim kurullarının tekrardan gözden geçirilmesiyle mümkün. Ağaçtan meyve bekliyorsan dalını, insandan sevgi bekliyorsan güvenini kırma! Türk futbolunda insanlar arasında barış demokrasiyle, yani demokratik tutumun sergilenmesi ile sağlanır. Demokrasinin temel ilkelerinden biri adalet. Yıllardır UEFA A için sıra bekleyen antrenörler var, ki onlar da bir zamanlar futbolcuydu. Fakat şimdi UEFA B+A kursu yapıldı ve aralarında futbolu bu sezon bırakmış olanların da olduğu popüler futbolcular bu kursa çağrılıp hızlandırılmış bir şekilde kurs tamamlandı. Antrenör arkadaşlarımın çoğu bu haksız uygulamadan şikâyetçi. Pro lisanslı teknik direktörler, Pro lisansı olmayan antrenörler. Zorunlu olan diploma ama çalışan diplomasız... Denetleme ve kontrol nerede? Peki, TÜFAD bu konuda ne düşünüyor?