İddiasız bir Hatayspor ve ardından seyircisiz İstanbul. Yine seyircinin çok ilgi göstermediği ümit milli takım maçları... Ve bir gün geliyor şampiyonluktan başka bir şeyi kabul etmeyen camiaya adım atıyor 23 yaşındaki Selçuk. Futbol bilgisi yüksek ve iyi niyetli bir oyuncu. Bugüne kadar onunla çalışan hiçbir teknik direktörün onun başarılı olacağından şüphesi yok. Ama bazen fahiş hatalar yapıyor. Doğal değil mi? Bunu kafalarımızda canlandırmak kolay değil biliyorum. Ama kendimizi bir an için onun yerine koyalım. İlk maçınızda bir hatanızın sonucunda takımınız gol yemiş, yeniden Saracoğlu'ndasınız. Ve ilk dakikada tepki görmeye başlıyorsunuz. Etrafınızda bunu kolay atlamanıza yardımcı olacak tecrübeli oyuncular da yok. Düşünün, kaptanı Ümit Özat, Elazığ maçında sadece 63. kez giyiyor Fenerbahçe formasını. Kaleciniz henüz ilk maçta yaptığı hata nedeniyle gönderilmiş. Takımın en büyük yıldızı daha düne kadar birlikte ümit milli takımda oynadığınız bir yaşıtınız. Hissetmek zor ama tahmin edersiniz ki bu işin altından kalkmak kolay değildir. İşte aslında taraftarın, eğer varsa görevi burada başlar. Taraftar kendini sadece seyirci olarak tanımlamak istemiyor. Bu anlaşılabilirdir. Kendisinin bir rolü olduğunu düşünüyor. Bu doğaldır. Ve bu görev, takımı itmektir. Ancak şu bir gerçek ki eğer skor avantajı yakalanmamışsa, Saracoğlu atmosferi, tıpkı Avni Aker gibi, rakip kadar kendi takımını da baskı altına alıyor. Her hata, her kaçan golden sonra yükselen, insanın dizlerinin bağını çözen memnuniyetsizlik uğultusu Fenerbahçe'nin genç oyuncularını da törpülüyor, korkutuyor. Halbuki futbol hata yapmaktan korkarak oynanacak bir oyun değildir. Ayağınızla, hükmetmenin zor olduğu bu uzantınızla oynadığınız oyunun temelinde güven olmalıdır. Ve açıkça, Şükrü Saracoğlu'nda Fenerbahçe eğer öne geçmemişse taraftar oyuncusuna güven vermekten çok baskı yaratıyor. Cumartesi gecesi seyirci, Serhat'ı maç 4-1'ken kaçırdığı bir golden sonra delicesine alkışlayarak yüreklendirdiğinde bu genç oyuncu için bir anlamda diriliş oldu. Bu hoş bir tavırdı ama aslında bunu 0-1'ken kaçırdığı pozisyondan sonra yapmak gerekmez miydi?
Bunlar önemlidir. Üstünde durulmalıdır. Şöyle düşünmek gerekir; Elazığ maçından önce taraftarın basına yaptığı protesto anlamlıdır. Gözlük, kalem ve kağıt dağıtmaları, ve tribünde açıktıkları pankart - slogandaki tehdit unsuru dışında - demokratiktir. Ama basına bu protestoyu yaparken, bir an için durup kendilerine de bakmaları gerekir. Bugün Fenerbahçe'yi istikrarsız yapan öğelerden biri basın olabilir belki. Ama Fenerbahçe'nin futbolcu öğüten yapısının temel unsunlarından biri de seyircinin çoğu zaman soğukkanlı olamayışı, aşırı sabırsızlığı ve yarattığı baskı değil mi?
SPOR
'Formalar duvarda'
At yarışları
Avrupa Ligleri
Umut ve endişe
2. LİG puan durumu
Yıldız yağmuru
Filede bileti kaptık
Hesap ortada
Sergen yorumu
FENER'E İKİ TATSIZ HABER
Transfer Yakın!
Aybaba'nın gözü yolda!
Sürpriz şampiyon
Haber turu...
Baskı ama kime