Galatasaray bir başkanlık seçimine gitmiyor. Bir karar vermek için sandığa gidiyor. 20 Mart'ta Galatasaray yolunu seçecek. Bugünkü duruma göre bir adayın çekilmesiyle 4 adaylı bir seçim olacak. Çağrılara kulak verilirse, bu tek adaya da inilebilir. Bugünkü durum bu. Ama ne olursa olsun oylar aslında isimlere değil bir zihniyete gidecek. İsimleri aşağıdaki şıkların karşısına siz yerleştirin. Çok zor değil...
1 - Bugünkü mali durumdan sportif başarıları mümkün kılarak çıkmak. Azı idare etmeye aday olanı seçmek. Azla yetinmeyi bilen bir teknik direktörle (Süper Ligi bir tarayın bulacaksınız) yola çıkmak. Bu bütünleşmeyle, tam destekle sözkonusu olabilir. Gerçekten sabrı hak eden bir projeyle... 60 milyon dolarlık, oynamayan takımlar kurmak yerine bunun yarısından azimli, hedeflere kilitlenmiş bir ekip oluşturmak.
2 - Bugüne kadarki politikalarla devam etmek. Mali sıkıntıyı erteleyebilecek iddialı bir takım kurabilecek yönetime yol vermek. Kurumsal kredi sıfırın altında olduğuna göre, şahsi imzalarıyla kredi bulabilecek yönetimi seçmek. 100. yılda şampiyonluğu garanti görebilmek için bu seçilebilir. Ama bunun 150 milyon dolarlık eksiyi büyüteceğini unutmadan, cesaretin de ötesinde bir cüretkarlık gerektiğini unutmamak gerek. Ve yine maddi sıkıntılar devam edeceği için doğabilecek huzursuzlukları da...
3 - Holding yolu. Bu maceranın sonunu şimdiden bilmek mümkün değil. Büyük ve iddialı konuşmamak lazım. Ama olabilecekleri de ortaya koymalı. Galatasaray'ın satacak geliri kalmadı. AIG'den alınan hisseler iki yıllığına Ünal Aysal'da rehinde. İki yıl sonra 23,5 milyon doları ona ödemek gerekiyor. Yani AIG'den alınan başka bir şirketin eline gitti. Şimdi soru şu; iki yıl sonra bu para nasıl ödenecek? Aysal kâr amacı olan bir işadamı. Ödeme günü geldiğinde bugün alınamayan banka kredileri nasıl alınacak? Ödeme yapılamazsa ne olacak? Aysal'ın iyi niyetine güvenmekten başka bir seçenek yok. Yani dünya markası iyi niyet beklentisiyle yola çıkacak. Bunun devamında holding var. Gelirler satıldığına göre holdingin elinde sadece mülkler var. Tüm mülkler bir organizasyona devredilecek ve buraya ortak alınacak. En iyi ihtimalle yüzde 49 payla. Diyelim ki böylece 100 milyon dolar para girişi olacak. Peki neye karşılık? Ada, Kalamış, Riva, Stat, Florya'nın neredeyse yarı hissesi. Bunun bir benzerini Real Madrid yapmıştı. 300 milyon dolarlık bir borçtan şehir merkezindeki tesislerini belediyeye satıp sonra geri kiralayarak para girişi sağlamıştı. Galatasaray'ın yaptığı da buna benziyor. Yani küçük de olsa bir ihtimal bir gün Galatasaray'ın bir sahibi olabilir. Ve bu hisse sahibinin hisselerini istediğine satabilir. Kimbilir belki de Abramoviç'e...
İki yılda 60 milyon dolar oyuncu gideri büyük bir takım için normaldir. Hedef 30 milyon dolarlık bir yatırımla Avrupa'da final oynamaksa sıradandır. Bu parayı harcayıp başarılı olamamak da normaldir. Ama bu yatırımla Diyarbakır'dan kötü futbol oynamak... Her gün daha kötü oynamak... Futbolun temel gerekliliklerinin çoğunu yerine getirememek... Galatasaray'ın bu parayla kurduğu takım, takımın merkezine oturttuğu beyin ve bundan çıkan sonuç bugün bize çok önemli bir şey anlatıyor.
Milli Takım yardımcı antrenörü Mehmet Kulaksızoğlu üç hafta önce özel bir sohbette şöyle demişti: "Biz Dünya üçüncülüğünün çok şeyi değiştireceğini düşünmüştük. Yeniden yapılanma olacak, çalışmalar genişletilip hızlanacak, atağa kalkacaktık. Tam tersi oldu. Bunda yüzde 10 başkaları suçluysa yüzde 90'da biz suçluyuz. O büyük başarı bizi çok ama çok kötü etkiledi."
Tartışabilseydik
Galatasaray'ın durumu da farklı değil aslında. UEFA Şampiyonluğu'nu biz bir başlangıç saymıştık. Bir son oldu. Bir yıkımın başlangıcı. Büyük bir çoğunluk, bizler sistemin muhteşem meyvelerini, Türk futbolunun en büyük putları yaptık. Ya UEFA Kupaistleri olduk, ya da münafıklar. Galatasaray'ı tartışmadık. Akılla değil, bu yapay dine duyulan iman ya da inkarla saf tuttuk. Şimdi, 4 senedir UEFA Kupası'na ve onu getirenlere tapmanın sonucunu yaşıyoruz... Ya da seviniyoruz münafıklar olarak... Ah keşke tartışabilseydik.
Canaydın hedeflerini koyduğu gün tartışabilseydik. 10 yılda 7 şampiyonluk, 3 Avrupa finali ve bir Avrupa Şampiyonluğu. Herhangi bir takımın bu tip hedefleri olamayacağını konuşabilseydik. Bir takım ya her sene zirve adayıdır, ya da değildir. Bir takım ya 10 yıl boyunca her kupaya aday olur, ya küme düşmemeye oynar, ya da UEFA kovalar. "Real Madrid gibi olacağız" demek bir hedeftir. Hayal olsa da bir hedeftir. Ve eğer Real Madrid olursanız, her şeye aday olursunuz. Ya da doğrusunu yapıp sağlam dünya markası bir Galatasaray olmayı seçersiniz. Ama yola hem olmayacak hem de mantıksız hedeflerle çıkarsanız, topallar düşersiniz.
Bir mitti Özhan Canaydın. "Bir gün Galatasaray Başkanı olacak" diye gösterilirdi fısıltılarla. Öyle yanına kolayca yaklaşıp konuşabileceğiniz birisi değildi. Korkudan değil, derin saygınlığından uzak durmak normal refleksti. O yakın dönem başkanlarından farklıydı. Camiayı yukarıdan, fazla gözükmeden, kısa cümlelerle, parmak hareketleriyle yönlendiren 'büyük'lerin sınıfındandı aslında. En aristokratlardan. Soğuk görünüyordu, ama erdemi soğukkanlı olmasıydı. Bu göreve hazırlanıyordu. Bütün bir hayat boyunca hazırlanmıştı. Ve 2 yılda bütün bir hayat süren hazırlığın sonucunda bugüne geldi. Ne büyük yıkım...
Dram ve yıkım
Galatasaray kapalı bir camia tarafından yönetilir. 3 gün öncesine kadar böyle olduğu için başarılı olduğu söylenirdi. Başarının kaynağı buydu. Pencerenin batıya açılması da bundandı. Ama şimdi tam tersi iddia ediliyor. Başarısızlık gelince suçlu, çekirdek camia, yani lise oldu. Halka açılmalı, halkla bütünleşmeli deniyor şimdi. Halbuki Canaydın tam da bunu yaptığı için kaybetti. Camiayı geleneksel akla göre değil, kendi deyimiyle 'gönüllere' uyarak yönetti. Liselilerin mantığının söylediğini yapmadı, Galatasaraylılar'ın gönüllerindeki hocayı göreve getirdi. Milliyet ve Fanatik'in anketinden yola çıkarak. Yüzde 80 Terim'i istiyordu. Terim geldi. O gün yönetim kuruluna danıştı mı bilinmez. Ama bu maceranın sonunda danışmadığını biliyoruz. Yönetimden birçok isim, belki büyük çoğunluk Terim macerasının finalini sizler gibi izledi, basın yoluyla. Başta bahsettiğimiz ideal başkan portresi halkın istekleri doğrultusunda kararları tek başına veren bir tek adama dönüştü. Ne dram!
SPOR
100. YIL İÇİN İŞBAŞINA!
At yarışları
Avrupa Ligleri
Tanjevic imzaya kaldı
İkinci Lig Puan Durumu
Shaquille yetti
Vuslat başka bir bahara
NEREDEN, NEREYE
Sonuna kadar
İşte zirvenin sırrı
Mondi de yolcu
Trabzon kıvama geldi
Darkventure'dan kar festivali
Haber turu...
Başkan değil yol seçilecek