"Olmaz kardeşim. Kıbrısı, sadece müzakerelere başlamak için satamayız. Adanın Kuzeyini elimizden alacaklar. Sonra müzakerelere oturtacaklar. Ancak tam üyelik garantisi de yok. Sonuna gelince, hadi arkadaş sana özel statü verlim diyerek bizi açıkta bırakacaklar."Hayır, eğer oyunu doğru dürüst oynayabilirsek bunlardan hiçbiri olmaz.Herşeyden önce, bir noktayı iyi bilelim. Türkiye, 17 Aralıkta imzaladığı belge ile Kıbrısı satmadı. Sadece, müzakereler başladıktan sonra zaten yapmak zorunda olduğu ,Gümrük Birliği anlaşmasının Güney Kıbrısa da genişletilmesi kararını, sadece müzakereler başlamadan önceye çekti.Başka hiçbir şey değişmedi.Sadece, Uluslararası arenada, başkalarının yıllardır oynadıkları bir oyunu, şimdiden sonra Türkiye oynamaya başlayacak.Gümrük Birliği protokolü Kıbrısa genişletilince, Rumlar ve Yunanlılar "Kazandık.Türkiye, Kıbrısı resmen tanıdı" diye bağıracaklar. Türkiyede "Hayır, bu resmi tanıma değil, basit bir ticari- teknik zorunluğun yerine getirilmesidir." diye yanıt verecek.Kıbrısın Kuzeyi KKTC tarafından yönetildiği, Rumlar Kuzeydeki yönetimi ellerine alamayacaklarından, 30 bin Türk askeri Kuzeyin güvenliğini sağlamayı sürdüreceğinden dolayı da, gerçekte Türk tarafı haklı olacaktır. Diğer bütün sözler havada kalacaktır. Yine kaşlar çatıldı. Gamlı baykuşlar, yine kötü haberleriyle tepemize dikildiler. Komplo teorileri de hazır: Özetlemek gerekirse, 3 ekim tarihinde müzakerelerin başlamasına kadarki dönem pek önemli değil. Ankara anlaşması Kıbrısa genişletilecek ve müzakerelere geçilecek. Ancak, itişip kakışmalar, Türk tarafı ile Rumlar arasındaki siyasi mücadele, bu şekilde müzakereler boyunca sürecek. Yani, Kıbrıs konusunu arka planda bırakabileceğimizi sanmayalım.Tam aksine, Rumlar tepemizde boza pişireceklerdir.Bu mücadeledeki hedefler de aynen şöyledir:Rumlar, her paragrafın açılış ve kapanışında küçük bir ödün koparmak ve yıllar içinde, Annan planının çok daha ötesinde ve en kısa sürede yeni kazançlar elde etmeyi planlıyorlar.Türk tarafı ise, Rumlarla yeni bir müzakere süreci yaşamak, Annan planına bazı ekler yapıp, Tam Üyelik gününe kadar kesin çözüm bulmayı planlıyor. Kısacası, Rumların acelesi var, Türk tarafının ise hiç acelesi yok. ANCAK RUMLAR, İŞİN UCUNU BIRAKMAYACAK Rumlar 17 Aralıkta önemli bir fırsat kaçırdılar. Daha doğrusu, beklediklerini elde edemediler. Ancak ellerinde önemli bir baskı aracı var. Türkiye nin bu baskıdan kurtulabilmesi ve istediği gibi zaman kazanabilmesi için, tüm enerjisini, tüm vizyonunu kullanması gerekir. Adeta bir kuyumcu gibi çalışılması, arka arkaya jestler yapıp, bunları dünyaya iyi satmak, çözüm için ciddi adımlar atıp AB üyelerini arkasına almaya çalışmalıdır. BMyi tekrar devreye sokmak ve Annan ın hareketlenmesini sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde Rumların baskısından kurtulunabilir. Aksi halde büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız demektir.Artık eskisi gibi, yan gelip yatılamaz Sadece tepki göstererek Kıbrıs politikası yapılamaz. Uluslararası satranç oynamaya hazır olmak zorundayız. * * * ANCAK, TÜRKİYE HEMEN HAREKETLENMELİ Bana ne zaman "Kıbrısı tanıyın. Girmek istediğiniz kulübün bir üyesini tanımadan bu işi götüremezsiniz." deseler fena halde sinirleniyorum. Kan tepeme fırlıyor. Sinir içinde, ağzımı açıp yumuyorum gözümü ve başlıyorum bağırmaya:"Mantık bunun neresinde? Annan planını siz desteklediniz. Bunun kabul edilmesiyle birlikte sorunun çözümleneceğini siz söylediniz. Türk tarafı size güvendi ve anlaşmayı onayladı. Papadopulos ise referandumda red oyu çıkmasını sağladı. Ardından KKTCnin yanlızlıktan kurtarılacağını söylediniz. Papadopulos yine vetosunu koydu ve engelledi. Şimdi, Kıbrısın tanınmasını istiyorsunuz. Yani size güvenenler cezalandırılacak ve Papadopulos karlı çıkacak. Hakkaniyete uyar mı ? "Bu tepkiyi, resmi yetkilisinden en basit vatandaşa kadar , hemen hemen bütün Türkler gösteriyorlar. Hepimizin aldığımız yanıtta şöyle oluyor:"Uluslararası ilişikilerde hakkaniyet yoktur. Oyunu kim daha iyi oynarsa o kazanır. Rumlar referandumda Annan planını reddetti. Sizde bu olasılığı daha önceden görseydiniz ve anlaşmayı bu kadar geciktirmeseydiniz. Denktaş arka arkaya engeller çıkarırken seyretmeseydiniz. Rumların tam üye olacaklarını biliyordunuz. Kendi kendinizi tuzağa soktunuz. Bugün Rumlar reddetti. Ancak dün de Denktaş reddetmişti."Yani, dün dündür bugün ise bugündür.Eski gelişmelere bakıp hesap yapmaya başlarsak , işler çok karışıyor. Zira Denktaşgillerin eski HAYIRları düşünülürse, Türkiyenin bugün düştüğü Uluslararası tuzağın temelinde yine kendimizi buluyoruz.Gelinilen noktadaki durumun faturasını kim ödeyecek ? BİRGÜN, ANNAN PLANINI MUMLA ARAYABİLİRİZ (Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com) yayınlanmaktadır. ) mabirand@e-kolay.net