Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Otomotiv dünyasında ad takılmamış, lakabı olmayan pek az model vardır herhalde... Tıpkı Murat 124’ün “Hacı Murat”, Volkswagen “Beetle” ya da Renault’nın 1970’lerin sonlarında “devrim” olarak nitelenen turbo F1 otomobili “sarı turbo çaydanlık” gibi...

Otomotiv dünyasında neredeyse tüm üreticiler, geliştirmekte oldukları ve üretimine başladıkları araçlara bir “proje kodu” verir mutlaka. Yetmez, bu araçların bir de proje üzerinde çalışanlar tarafından takılmış isimleri, lakapları vardır. Bazen de kullanıcılar, meraklılar modellere isim verir... Kimi zaman sevdiklerinden kimi zamansa onunla dalga geçmek için... “Gaz çıkaran Hans” gibi mesela...

Haberin Devamı

Ford’un 15 milyon adetten fazla satan, devrim niteliğindeki otomobili “Model T”yi ele alalım... Otomotiv tarihinin belki de en eski “lakaplı aracı” olan Model T, halen daha “Tin Lizzie” (kimilerine göre küçük ve pahalı olmayan otomobil anlamına geliyor) olarak anılır. Ancak bu ismin nereden geldiği konusunda tam bir bilgi yok. Biraz araştırdığınızda ortaya birkaç farklı hikâye çıkıyor sadece. Nitekim bunlardan biri, eskiden atlara Lizzie denilirken, daha sonra “Model T”ler için de kullanılmaya başlandığı yönünde. Bir diğer hikâyeye göreyse, San Antonio’daki bir oto satıcısı Model T’lerin standart kapılardan hoşlanmaz ve araçların kapısız olarak gönderilmesini, bunun yerine “tin can opener” yani “teneke kutu açacağı” diye nitelediği isteğe bağlı farklı kapı seçeneği sunulmasını ister.

Yani “Tin” ve “Lizzie” olayı... Çok anlamlı gelmediyse, diğer hikâyeye bakarız o zaman... ABD’de halen düzenlenmekte olan ‘Pikes Peak’ tırmanma yarışına, 1922’de Noel Bullock adlı bir kişi “Old Liz-Yaşlı Liz” adını verdiği bir Model T ile katılır. Bullock, pek çok rakibini eleyerek yarışı kazanır ve bundan sonra da tüm Model T’ler “Tin Lizzie” olarak anılır... Olabir mi, ben ikna oldum şahsen!

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a

Her yarışta kâbus

Yarışlardan bahsetmişken, bu kez biraz daha yakın tarihe gidelim. 1970’lerin sonuna doğru geliştirilen “Renault RS01”, Formula 1’de yarışan ilk turbo beslemeli motora sahip otomobildi. İlk kez 1977’de İngiltere Grand Prix’inde boy gösterdi. O dönemde F1 kuralları, atmosferik 3.0 lt motorlara izin veriyordu. RS01 ise, Alpine’den alınma 1.5 lt V6 turbo motora sahipti.

Haberin Devamı

Özellikle “dayanıklı” olması için geliştirilen motor, maalesef bekleneni verememiş ve iki yıl boyunca çıktığı yarışlarda hararet yaparak sürekli motor yakmıştı. Aracın motorundan sürekli dumanlar çıkması, 1979 yılına kadar ona “sarı turbo çaydanlık” ünvanını getirmişti. Sürekli geliştirilen motor, 1979’da sadece bir kez “pole” yani yarışa ilk sırada başlama hakkı kazanabildi. 25 yarıştan çok azını bitirdi ama diğer markalara turbo konusunda ilham verdi.

“Dumanlı otomobil”den bahsedip, Doğu Almanyalı minik Trabant ve lüks vatandaşı Wartburg’u anmamak olmaz. Bu ikili, yağ yakan iki zamanlı motorlarıyla, özellikle Batı Almanya’da alaycı lakaplarla anılıyordu. Trabant yani Trabi’ye “plastik bombacı” veya “yarışan mukavva” diyenler vardı. Zira geri dönüşümlü malzemeyle, bir tür fiberglas ile imal ediliyordu.
Wartburg ise, Doğu Almanların lüks otomobiliydi. 14 yıla varan bekleme süresi mevcuttu.

Haberin Devamı

Doğu Almanlar, ona “güvenilir Hans” derken, Batılılar, çıkardığı dumanlar ve “tiz sesi” nedeniyle “Yellenen Hans” diyorlardı. İlginçtir ki, tasarımcısının adı da Hans’tı. 

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a

Oyunu bile var

Dünyanın en sevilen iki otomobilinden bahsetmeden olmaz tabii. Almanya’dan çıkan ve tüm dünyada 15 milyondan fazla satışa ulaşarak Model T ile yarışan Beetle mesela. Aslında Almanca’da “Kafer” diye adlandırılan aracın adı, İngilizcede “Beetle” olarak geçiyordu ki, “Böcek” demekti. Ancak farklı ülkelerde farklı adlarla çağırıldı.

Brezilya’da aynı anlama gelen “Fusca” adını alırken, ABD’de “Bug” deniliyordu. Ancak bir farkla. ABD’de VW’ler, “Slug Bug” adlı oyunla da anılıyordu. Bu oyun, uzun yolda zaman geçirmek için yaratılmıştı. İki kişiyle oynanıyordu ve yolda bir VW gören, aracın rengiyle birlikte “Slug Bug” diye bağırıyor ve diğerinin omzuna yumruk atma hakkı elde ediyordu...

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a

Pek çok örnek var aslında 

Dünyanın en az onun kadar şirin otomobili 2CV ise “Böcek” değil ama “Ördek” olarak anılıyor halen. Kaportası ince ve kapıları dahil pek çok bölümü çıkarılabilir, motoru da güçsüz olduğu için “Thin Duck” yani “çelimsiz ördek” deniliyordu. Buna karşılık, bir başka Citroen, “DS”, kesinlikle “Tanrıça” diye adlandırılıyordu... Aslında otomotiv tarihinde pek çok örnek var… Nitekim kaputlarındaki kartal figürü nedeniyle Pontiac Trans Am ve Firebird’ün “Haykıran Tavuk”, Nissan GT-R’ın “Godzilla”, Lamborghini’nin pickup denemesi LM002’nin de Stallone filmleriyle anıldığından “Rambo Lambo” adıyla anılması gibi… 

Geçtiğimiz günlerde kaza geçiren ve 30 milyon dolar değer biçilen eşsiz Ferrari 250 GT SWB’nin arka tasarımı nedeniyle “Breadvan” yani “ekmek kamyonu” denildiğini unutmayalım tabii. Tabii ülkemizin “Hacı Murat”ını ve “Keçi” olarak hatırlanan Renault 12’yi de ekleyelim listeye...

‘Sarı Demlik’ten ‘Haykıran Tavuk’a