Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Haberiniz olsun, kullandığınız otomobiller giderek akıllanıyor. Sürekli yeni teknolojilerle desteklenen donanımlara kavuşan ve “hisli” hale gelen otomobilleri kullanmak için sürücülerin de kendilerini geliştirmeleri gerekiyor maalesef!

Otomobiller akıllanıyor,  sıra bizde

ramızda otomobil kullanmayı farklı görenler olabilir. Mesela kimimiz için bir zevk veya özgürlük simgesi olsa da kimimiz için zorunluluktan başka bir şey değildir. Otomobil kullanmaktan keyif almayı bilenlerin direksiyon

Otomobiller akıllanıyor,  sıra bizde

tutuşu bile değişirken zorunluluktan ve eskilerin deyişiyle kerhen yani istemeyerek kullananların, sürücü koltuğundan değil de ringden iniyormuşçasına ter içinde olmalarına şaşmamak gerekiyor. İsterseniz denemesi bedava... Böyle birini tanıyorsanız, araçtan inerken yüzünün ifadesine
bakın. Kesinlikle “Kullanmayacaktım ama çocuklara söz verdim!” gibi bir tavır yerleşmiştir bakışlarına... Ya da ona benzer bir şey işte!
Ben her ne kadar böyle bir ayrım yapmış olsam da otomotiv firmaları için sadece sürücü esastır. Yani hangi tip olursa olsun, sürücü sürücüdür. İyi bile kullansa, “mutlaka güvenliğe ihtiyacı vardır ve hata da yapabilir” mantığı geçerlidir. Bu yüzden de özellikle son yıllarda otomobil satın almak için showroom’lardan içeri girenler, genelde “Beynim şişti yaaa!” tepkisiyle kendilerini dışarı atarlar. Öyle çok donanım ve özellik sayılmıştır ki kendilerine, karar öncesi son sözleri genelde “Ben bi broşür alabilir miyim?” oluverir.

Onlar artık daha hassas
Rahmetli babaannem ve yakın dostlarım, bana sürekli olarak “Oğlum
o bir otomobil işte, canlı değil ki!” şeklinde telkinde bulunsalar da sahip olduğum otomobillere her zaman canlı gibi davranmışımdır. Emektarın 1997’den
bu yana hâlâ satılmamış olması, teklediğinde kendimi “Hadi be koçum,
bu da yapılır mı şimdi?” derken bulmam, garajda toz içinde gördüğümde karşısına geçip “Tamam, sana söz baharlar gelecek!” gibilerinden yıkatma sözü vermem hep bundan işte...
Ancak son 10 yılda otomobillerin adeta canlandığını yani akıllandığını ve “hisli” varlıklar haline geldiğini de kabul etmemiz lazım artık. Çünkü gerçekten de pek bir akıllandılar teknoloji sayesinde. Son birkaç yıldır bazı modellerde “sesli komut” özelliğine sahip müzik sistemi var örneğin. Telefonunuzla sistemi bluetooth (Lütfen mavi diş demeyin, tüylerim diken diken oluyor!) sayesinde eşleştirip sesli komutla “Filancayı ara” diyebiliyorsunuz. Tabii bu komut, bazı sistemler gereği evcil hayvana seslenir gibi “yüksek perdeden” olabiliyor ama, olsun!
Daha bu bir şey değil! Şayet farkını verirseniz, “yola göre kendisini ayarlayan” radar temelli “akıllı hız sabitleme sistemi” de alabiliyorsunuz. Sistem, öndeki araç yavaşladığında gaz kesiyor, hatta fren bile yapıp duruyor. Trafik ilerlerken yeniden hareket etmeye başlıyor ve ayarladığı hıza kadar çıkabiliyor. Benzer temelde çalışan “kaza önleme sistemi” de artık bazı modellerde güvenlik donanımları arasına girmiş durumda. “Kaza önleme” sistemi ya da benzer adla donanım listesinde bulunan bu meret, öndeki araçla aradaki mesafe tehlikeli biçimde kapanıyorsa bipliyor. Hâlâ tepki vermiyorsanız hafiften fren yapıyor. Hâlâ inat ediyorsanız, bu kez fren de yapabiliyor. Hisli demek yanlış olmaz!

“Patron kim gördün mü” diyenlerimiz yok mu?
Bunun yanında şayet farkında olmadan dikkatiniz dağılmış ve şeridinizden çıkma eğilimine girmiş iseniz, yine kaza olmasını önlemek yeni teknolojilere düşebiliyor. Hatta teknolojinin son harikası, böyle bir durumda direksiyona müdahale edip hafiften otomobili şeride geri döndürebiliyor. Bu teknolojik donanımlar, direksiyonu ve aracın kontrolünü tamamen sizden alan ve sollama bile yapabilen sistemlere kadar gidiyor. Bunları zaten yazdım ve henüz geliştirme aşamasında olmasına rağmen harbiden iş görüyor.
Tabii burada sürücüye ne iş düştüğünü merak edenleriniz olabilir. Söyleyeyim... Öncelikle otomobilin aklıyla başetmek yerine, onunla iyi anlaşmayı denemesi gerekiyor. Tabii bir de hepimizin teknoloji dostu olmamız ve akıllanmamız... Haydi itiraf zamanı. Emniyet kemeri ikazını susturmak için ekstra toka satın alıp “Patron kimmiş gördün mü?” diyenlerimiz yok mu? Ya da “Ben biraz ustayım, sen karışma!” edasıyla ESP’yi devre dışı bırakanlarımız... İşte yeni araçların güvenlik teknolojileri ne kadar ilerlerse ilerlesin, bizim de biraz onlarla dost olmamız ve inatlaşmamamız şart olacak.

Burnunu sıkıp tıkamayın
Bununla birlikte, söz konusu sistemlerin nasıl kullanıldığını iyice öğrenmemiz de gerekecek. Nitekim halen fren pedalından gelen sesten ürkerek, tehlikeli bir durumda yeterince güçlü basmayan, bu yüzden de “istemeyerek” çok gerekli ABS sistemini devre dışı bırakanlarımız olabiliyor. Ya da sürekli gaz pedalıyla oynayıp, “Kaza önleme sistemi”nin kafasını karıştıranlarımız. Zira bu sistem, sabit hızla gidildiğinde “Abinin herhalde dikkati dağılmış, tepki vermiyor!” diyerek devreye giriyor. Sabit hız olmayınca bunu “normal” sanıp, devre dışı kalabiliyor. Geçen hafta test pistinde bize sistemi tanıtan mühendis dediydi! Kendisi de aynı hatayı yaptı çünkü.
Dediğim gibi, otomobiller giderek akıllanıyor ve “tehlikenin kokusunu alan” sistemlerle donatılıyorlar artık. Keyfini sürebilmeniz içinse yapacağınız, “koku alma” hislerini kör etmemeniz. Yani bir başka deyişle, “burnunu sıkıp tıkamamanız” olacak! Aman “Teknoloji başa belaymış kardaş” demeyin, bal gibi de hayat kurtarıyorlar...
Sağlıcakla kalın...

Haberin Devamı

Otomobiller akıllanıyor,  sıra bizde

Haberin Devamı

Öndeki araçla aradaki mesafe tehlikeli biçimde kapanıyorsa bipliyor.
Hâlâ tepki vermiyorsanız hafiften fren yapıyor. Hâlâ inat ediyorsanız, bu kez fren de yapabiliyor