Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Benim gibi siz de günün birinde otobüs veya kamyon kullanma hayali kuruyor, “Çocuk oyuncağı nasılsa!” diye içinizden geçiriyorsanız... Unutun gitsin!

Kamyon direksiyonunda boy ölçüsü alınır

“Boy ölçüsü”nün, TIR’ın yanında böyle duruşumla alakası yok!

Sizi bilemem ama bendeniz sadece otomobil tutkunu olduğumu söylersem yalanın kuyruklusu olur. Yollarda dolaşabilen her türlü araca karşı ilgim vardır çok şükür. Otomobil biraz ağır basar, hepsi bu... Zaten aile içinde benim tamirci olacağımdan tutun da minibüs muavinliği (ki benim zamanımda vardı) ya da otobüs şoförlüğü yapacağım konusunda bahisler açılmıştı. Tamam, gazeteci olacağıma ilişkin tahmin yoktu, dolayısıyla ikramiye ortada kaldı!
Aslına bakarsanız özellikle rahmetli babamın öngörüsü pek yakındı. Defterlerimin arkasına çeşitli “Anadol prototipleri”nin yanı sıra otobüs resimleri çizmişliğim de vardı. Hatta lisede platonik aşklar listemde “uzun süre bir numara” kalan İnci’nin babasının TIR işletmecisi olduğunu söyleyebilirim. Hem bir arkadaşımın babasının 1973 model Transit dolmuşunda muavinlik denemem de oldu. Ancak boyum uzun, aracın yüksekliği düşük olunca, yolcu indirip-bindirmede harcanan süre iki katına çıkıyordu. Yolcular beni bekliyordu maalesef...

Haberin Devamı


Otobüs hayali
Mersin-İstanbul arası gidip gelirken Mercedes O 302 kullanan şoförleri kıskanmaya başladım. Hele de onların vitesin yanındaki küçük düğmeyi kaldırıp “takviye”ye geçme hareketine bayılırdım. Yok, yok, hâlâ akıl sağlığım normal çok şükür!
Otomotiv yazmaya başladığımda, otobüs kullanma hedefim, o dönemdeki Temsa CEO’su Mehmet Buldurgan’a çıtlatılmış. Adana’daki fabrikaya bir ziyaret gerçekleştirdiğimiz ve yeni çıkan Avenue modeliyle diğer otomotiv editörü arkadaşlarla test pistinde ilerlediğimiz sırada Mehmet Bey’in sesiyle irkildim:
“Hadi Levent Bey, geç bakalım direksiyona!”
İşte hayatımın fırsatıydı ama yine hayatımın kararlarından birini vererek “Yok, şimdi değil!” cevabını vermişim. “Miş”li konuşuyorum çünkü heyecandan ne dediğimi bilmiyorum. Zaten sonrasında da düşününce, arkadaşlarımın önünde “vezirken rezil olmayı” pek de konduramadım kendime. Sonuçta kocaman araç, ortasından kocaman direksiyon simidinin geçtiği, birbirinden ayrı duran pedallar, minik bir pist, heyecandan titreyen bacaklar ve ben ilk kez otobüsün direksiyonuna geçeceğim... Yok, imkanı yok!
Sonrasında da olmadı zaten. Taa ki İzmir’deki Pınarbaşı ya da diğer adıyla “Ülkü Pisti”ne gidene kadar...
Ford Otosan’ın yeni Cargo çekicisini test edecektik. Yine aynı titremeler ve heyecan nöbetleri derken, adımın okunduğunu hatırlıyorum. Yanımızda birer “bilen” olacak ve piste üçer araç aynı anda çıkacaktık. Biri beni arkadan itmiş miydi, hâlâ emin değilim...

“Ne zannettin ki!”
Buyur bakalım! Daha şoför mahalline tırmanırken kendimi ele verdim... “Acemisiyiz babaaaa!”
Rezil olmadan, geriye doğru düşmeden ya da sinyal kolunu filan incitmeden atladım sürücü mahalline. Koltuğa oturmamla, tabana çökmem bir oldu tabii. Havalı bu meret ve iri “pilates topu”nu patlatmışım gibi bir his uyandı bende! Direksiyon ayarlama faslı, aynalar filan derken “Başlayalım!” sesi geldi. Allah’tan otomatik vitesti ve direksiyon kolonunun sol tarafında kalan bir pedal yoktu. “İyi bari” deyip el freni indirmeler, vitesi “D” konumuna getirmeler filan... Pek havalardayım. Hafiften gaz verip yola yürümeye başladığımızda, otomobil kullanıyor hissine kapıldım nedense. Üstelik direksiyon dediğiniz, harbi “di-rek-si-yon” yani, kocaman bir simit. Öyle tek elle, fiyakalı çevirmeye gelecek gibi değil! İlk viraj yavaş dönüldü, “sıkıntı yok”! “Biraz hızlanın” diyor yanımdaki arkadaş, “Olur, benden günah gitti” cevabı geçiyor içimden. Hız dediğim, hepi topu 60 km/s bile değil ama nedense ben ikinci viraja gelirken, birden 15 yıl önce minik Ford Ka ile dönüşümü hatırlıyorum... Al sana 1’inci şişik!
Bu “koca oğlan”, o kadar çevik fren yapamıyor işte. Ağırdan alıyor. Üstelik o virajı hızlı dönme eğilimine girdiğimden, ESP devreye giriyor ve beni “2’nci şişik ile tanıştırıyor! “Ne zannettin ki!” Berbatım işte ve iyice yavaşlıyorum. Bana eşlik eden deneyimli sürücü, “Şimdi şöyle yapın, sonra da bunu şey edersiniz” anlatımlarını sürdürüyor. Bu biraz sinirime gidiyor ve “Al abim, sen gösteriver!” deyip direksiyonu çıkardığım gibi ona uzatasım var. Tabii ki mümkün değil!

Kamyon direksiyonunda boy ölçüsü alınır


Park mı dediniz?
İkinci tur da bitince, “Hadi park etme parkuruna!” deniliyor. “Battı balık yan gider”, onu da deniyorum. Sürücü kabinini saran aynaları düzgün kullansam belki olacak ama kukaların ezilme seslerini duyuyorum arkadan. Bu işte de “tırt”ım maalesef. Hele de manevralarda direksiyon çevirme becerim, göbek atarken kalça sallamaya çalışmaktan beter görünüyor. Alışkın değilim, n’aaapimm...
Sonuçta tüm etaplar bitip de tekrar tribünlere geçtiğimde bir “Ohhhh” çekiyorum. Tamam, Cargo iyi ve işinin ehli de benim iki turda “büyük kamyoncu” olmam biraz zor! Bu iş beni aşarmış, boy ölçüm de itinayla alınırmış! Peki bir kez daha dener miyim? Durun hele, şunun şokunu tam olarak atlatayım da bakarız!