Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Bazen içime kocaman bir kaya oturur, bazen de kaptırırım kendimi, karşımdaki öylece kalıverir farkına bile varamam... Ve tüm bunlara karşılık, aslında hiç de tavsiye etmediğim bir otomobil satın alınır, ona yanarım!

Otomotiv yazarı olmak, uzaktan bakıldığında hepinize çekici geliyordur, eminim. Bakınız, “otomobil” demedim, “otomotiv” dedim. Çünkü günlük gazetede yapmış olduğum işin tam da kapsamı bu... Yani gerekirse kamyon da yazarım, motorunuzun saat gibi çalışmasını sağlayan pistonu üreten şirketi de... Elbette, bu işin bir başka “doğal sorumluluğu” da özellikle “ilk otomobilini” alacak kişilerin, “Abi, hangi modeli tavsiye edersin?” sorularına dil döndüğünce cevap verebilmektir. Yine bakınız, “vermektir” demedim...

Beynimi değiştirmeliyim
Siz, otomotiv yazarlığını “otomobil aşkı” gazıyla yapmış birine “Abi, hangi model?” derseniz, elbette o size doğrudan “Aha bu!” demez, çünkü diyemez! Söz konusu kişi (ki bu maalesef benim), birden “sanki kendisine alacakmış” havalarına girer, modelleri gözünün önünden şöylece bir geçirir ve... Olmadı, ağzımdan “tek” cevap çıkmadı işte!
Neden mi? Önce karşısındakine “Sürücülüğünün derecesi nedir?” sorusunu yöneltir. Bu soru, kimi zaman sinirden “hafif göz kızarması” ile yanıt bulur! Aslında bu adamın amacı “Hayır, şayet acemiysen ona göre söyleyeceğim!” gibi “saf ve temiz” bir niyet taşımaktadır. Çünkü soran kişilerde çoğunlukla bir “dizel” hevesi vardır ve dizel, ikinci el bile olsa benzinliden pahalıdır.
Oysa acemi bir sürücünün, yakıt tüketimi konusunda elde kalem hesap yapmasına gerek yoktur. Zira bu sürücünün ustalık kazanana kadar tüketeceği yakıt, doğal olarak normalin üzerinde olacaktır. Eh, çok kilometre yapmıyorsa ve “arada sırada” kullanacaksa, niye dizel alsın değil mi?
Bununla birlikte soran kişi kadın ise ya da “eş” için alınacaksa, genelde soruların “şanzıman türü” seçeneğine “otomatik” yazılır. “Yokuşta geriye kaydırmasın ama...”, benim bilgi formumun “detaylı arama” kısmına girmekle birlikte, yüreğime kocaman bir “kaya”nın oturmasına neden olur. Her bir modelin standart donanımları ve isteğe bağlı seçeneklerini bilmemi gerektiren bir sorudur bu.

En güvenli seçenek mi?
Söz konusu aşamalar geçildikten sonra bir başka “tercih nedeni” daha gelir. “Bir de güvenli olsun ama...” Elbette bu aşamanın çok önemli olduğunun ben de farkındayım. Aslına bakarsanız, benim gibi “pimpirikli” birine sorsanız, trafiğe ilk kez çıkacak bir yakınım için cevabım “Çıkma ve ehliyet de alma!” olurdu... 1985’ten bu yana ehliyet sahibi olan ve neredeyse her gün İstanbul trafiğine çıkan biri olarak, “en güvenli seçim” diye bu çözümü sunmak genelde yanlış anlaşılır. O da başka!
Tabii bu yanıtı veremeyeceğim için yine beynimdeki arşivde çalışan “minik Leventçik”lere “EuroNCAP test sonuçları...” diye sorarım. Bu ufak ve görünmez arkadaşların önüme getirdikleri sonuçları paylaşmaya çalışır, seçenekleri sunarım. Şayet çocuk da varsa, bu sonuçlar bir kez daha elenir ve “kesin sonuç” verilmeye çalışılır.
Ancak bu kez de bütçe sorunu baş gösterir. Çünkü çoğu kez doğal olarak kısıtlı bir bütçe denkleştirilmiş, büyük özverilerde bulunulmuştur. Şimdi bütün bu yukarıdaki koşulların, düşük bir bütçeye sığdırılması gerekmektedir. İkinci el alternatiflerini saymaya başlarım hemen... Tabii ki yine elimden geldiğince. Bazen öyle bir kaptırmış olurum ki (hava durumuma bağlı), karşımdaki kişinin kendinden geçmiş olduğunun ya da öylece donup kaldığının farkına varamam...

Donma sırası bende...
Ta ki “Peki sıfır kilometre ne tavsiye edersin?” şokuna kadar... O zaman sıra bendedir! Donma sırası... Böyle bir durumda aslında verilecek en iyimser yanıtı söylerim soran kişilere... “Bana kalırsa, sıfır alma. İkinci el alıp biraz ustalık kazan, sonra düşünürsün!”
“Ama, güvenli bir şey istiyorum. Yani, yolda filan bırakmasın. Ama
çok da fazla param yok. Taksitler filan... Otomatik şart tabii...”
Ve Levent, ruhunun bedeninden ayrıldığını düşünür bir an için. Ama hemen kendine gelir ve gerçek hayata döner. Karşısındaki heyecanlıdır ve sayesinde, heyecanı “kursağında kalma” aşamasına gelmiş bir insan olmuştur. Sonunda devreleri yanmaya başlar. Çünkü hangi modelleri önerdiğini de unutur, yeniden düşünmeye ve seçimler yapmaya çalışır! Fiyatlar, donanımlar, motor özellikleri, EuroNCAP...
Aradan bir süre geçer. Benden “ilk otomobil” tavsiyesi isteyen kişi, hiç tavsiye etmediğim bir otomobille karşıma geliverir... O an, kendime dönüp sorarım: “Leventçiğim, peki sen kendine bir otomobil alacak olsan, neyi seçerdin?”

Haberin Devamı

HAFTANIN GÜZELİ

Haberin Devamı

İlk “soruşta” aşk mümkün mü

Haberin Devamı

Hayallerim, aşkım ve Mustang!

YOK aşağıda o kadar yazıp çizdikten sonra hayallerimin otomobilinin bu olduğunu söylememi beklemiyorsunuz herhalde! Çünkü hayalimde “çoktan seçmeli” bir sınav var. Ancak tüm hayallerini “Mustang”e kilitlemiş olan birileri var anlaşılan. Ve o kişi, hurda parçalar, bir miktar varil kapağı ve paslı borularla bunu gerçekleştirmiş bile. Fazla söze gerek yok: İyi günlerde kullan kanka!