Levent Köprülü

Levent Köprülü

-

Tüm Yazıları

Bazılarını görseniz, yanağını sıkasınız gelir. Öyle küçük, öyle şirin ve “mikro” boyutlu. Otomobil demeye diliniz bile varmaz belki ama bu “mikro otomobiller” yokluk dönemlerinde araba sahibi olmak isteyenler için üretilmişlerdi...

Bir zamanlar onlar da hayalleri süsledi

Bundan yıllar yıllar önce, mini minnacık bir Smart kullandığımda, kendime bir hayli gülmüştüm. Hatta gazetenin bahçesine girerken koruma görevlisi arkadaşın “Abi, bu sana biraz küçük değil mi?” şeklindeki sorusuna “Evet, içine oturdum ama çıkamıyorum. O günden beri benimle!” gibi deli saçması bir espri bile yapmıştım... Biliyorum, kötüydü... Tabii ki espri.
Aslına bakılırsa Smart ile geçirdiğim birkaç günün, “aklı evvel” sürücüler yüzünden otoyolda yaşadığım “sinir harbi” dışında, eğlenceli olduğunu bile söyleyebilirdim.
Aslında Smart, bir dönem dünyanın birçok ülkesini kasıp kavuran “mikro otomobil” kopseptinin modern haliydi. Saatleriyle büyük başarı elde eden Swatch’un sahibi Nicolas Hayek’in ortaya attığı, 1980’lerde saatlerinde uyguladığı üretim stratejisi ve kişiselleştirme unsurlarını otomobile uyarlamak istediği bir projeydi. Ona göre otomotiv endüstrisi, küçük ve ilginç tasarımlı bir otomobil isteyen tüketicileri umursamamıştı. Kendisi, bunu yapacaktı. Ses getireceğine, hatta bazı mevcut markaları “rahatsız edeceğine” bile inanıyordu. “Swatchmobile” için önce VW’yle görüştü ama Mercedes’le yoluna devam etti. Mercedes ise şimdi tek başına devam ediyor...
Smart, aslında amaç olarak geçmişin mikro otoları gibi değildi çünkü eskiler, deyim yerindeyse “direksiyon ve motordan ibaret yürüyen kutular”dı.

Bir zamanlar onlar da hayalleri süsledi

Bu “bıdık”lar, zor dönemlerde insanların otomobille tanışmalarına büyük katkı sağladı. 1920’lerin ortalarına doğru çıkan Austin A7, kuşkusuz en başarılı örnekti.

Haberin Devamı

Bilardo masasından tasarlanan otomobil
Herbert Austin’in fikri olan ve “şaheser” tasarımı bir bilardo masası üzerinde şekillenen A7, o zamanın büyük modellerine kıyasla “devenin kulağı” şeklindeydi. 10 HP’lik motoru vardı ama 290 bin adetle en çok üretilen mikro otomobil oldu. Ayrıca Fransa, Almanya, Japonya ve ABD’de lisans ya da “aşırı esinlenme yoluyla” pek çok markanın üretiminde yer aldı.
Ancak bu ufaklıkların daha sık görülmeye başladığı yıllar, 1940’lı yıllar ve II. Dünya Savaşı sonrası oldu. Bu ufaklıklar, dünyanın pek çok ülkesinde türediler. “Yayla gibi” modellerin anavatanı Amerika’da bile.

Amerikalılar da tanışıyor
II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da olduğu gibi ABD’de de ekonomik zorluk vardı. Çelik ve nakit sıkıntısı, yeni bir markayı doğurdu. Savaşta uçak üretimi yapan iki kafadar, King Midget markasını yarattı. Model 1, önce parçalar halinde satıldı. Satın alan, garajda kendisi bir araya getirmek zorundaydı.
Kısa süre sonra fabrikada birleştirilmiş olanlar piyasaya sürüldü. Gençler bayılmıştı. Tek koltuklu ve 6 HP’lik motosiklet motorluydu. Ama 1946-1970 arası 5 bin adet satıldı.
Bir benzeri de İspanya’da ortaya çıktı. Daha doğrusu Fransa’da doğdu, İspanyollaştı. Voisin tarafından tasarlanan ve iki scooter kadar olduğu için Biscooter denilen araç, İspanya’da “Biscüter” adını aldı. Sonra da “kahraman” oldu. Çünkü İspanya’ya, iç savaş sonrası Birleşmiş Milletler ambargosu uygulanıyordu. İlk üretimlerde model adı yoktu ama sonrasında geldi (ki gelmese de olurmuş!). “Zapatilla” (minik pabuç) adı verilen versiyonu resmen ayakkabıdan halliceydi. Tek silindirli, 9 beygirlik motora sahipti. Kapısı, metal tavanı, hatta geri vitesi yoktu ama acayip havası vardı çünkü otomobildi...

Bağımsızlık ilanı gibi
Mikro otomobiller, “ambargo savar” olduğu gibi yasakları da delmeye yarıyordu. Tıpkı Macaristan’da olduğu gibi. Sovyetler Birliği ile kurulan yeni ekonomik ittifakta, tek otomobil üretme izni alamayan ülke Macaristan’dı. 1948’de o dönemki Fiat Topolino’ya (yani 500) benzeyen bir otomobilin prototipi yapıldı. Fiat 500’ün yarı fiyatına üretildi ve iki silindirli motora sahipti ama hükümet buna üretim izni vermedi. Ancak 1950’lerde hükümet buna bir çare düşündü ve aklına mikro otolar geldi çünkü bunlar aslında “otomobil bile değildi” ve Ruslar kızmazdı. Üç mühendis görevlendirildi. Onlardan istenen 4 tekerlekli, kapalı ve motosiklet motorlu bir araçtı, iki yetişkin ve iki çocuk taşımalıydı.
1955’te üç araç ortaya çıktı. “Ağlak suratlı” Alba Regia, “çatık kaşlı” Zappel Balaton ve çizgi film kahramanına benzeyen Uttörö. Bunlara bir de yabancı eklendi: İtalyan Isetta. Seçimi hükümet yapacaktı. Bu 4 aday, bir sokak geçidi yaptı. Aynı anda hükümetin görevlendirdiği bir kurum, o dönemde Avrupa’da çok popüler olan Alman Messerschmitt ve Goggomobil (Türkiye’de de satılırdı) üzerinde de testler yapıyordu. Goggomobil beğenilmişti ama hükümet kararsızdı. 1956’daki Macar devriminden iki ay önce halkın oylamasına sunuldu. Devrim sonrasındaysa “hiçbiri kazanamadı” denildi ve Macar otomobili rüyası
söndü gitti.
Buzdolabı kapaklı “BMW Isetta”, kilometre saatine bile gerek duyulmayan ve her deliğe girmesine olanak veren “dünyanın en küçük otomobili” unvanı sahibi “Peel P50” ve diğerleri. Aslında
10 tanesini oturma odanıza soksanız sığar ama ben bu köşeye sığdıramadım işte! n