YazarlarKültür Bakanlığı için yardım kampanyası

Kültür Bakanlığı için yardım kampanyası

22.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ayça Atikoğlu

Kültür Bakanlığı için yardım kampanyası

HAFTA boyunca TBMM'de bütçe görüşmeleri yapıldı. Milletvekilleri kilometrelerce konuştu.
Ancak ana ve temel çelişkilerimiz arasına kültür girmediği için genelde pek kültür tartışılmadı. Bir kaç sağcı milletvekili 'milli'(si olabilirmiş gibi)sinden dem vurmak için ağzını açtı.
Allah'tan Fikri Sağlar, Hakan Tartan gibi konuşmalarının ana eksenini kültür üzerine kuran bir kaç milletvekili de oldu.
Tartan, "Kültür ve sanat, bireyin ve toplumun ufkunu açar, duyarlılık ve hoşgörüsünü arttırır, sezilerini geliştirir, sevgilerini bileyler, vicdanını uyarır ve yüreğini körükler," diye başladığı konuşmasında sanatın ve kültürün önemini anlatmaya çalışırken, Kültür Bakanlığı'ndaki cezalandırma, sürgün, yer değiştirme mantığını anlamaya çalışıyordu.
Örneğin Spor Bayan Basketbol Takımının şort giydiği gerekçesiyle dağıtılmasını, Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin camiye dönüştürülmesini falan...
Benim anlamaya çalıştığım şeyler de var. Bakanlıklar hep bütçe ister, Kültür Bakanlığı ise büyük bir özveride bulunarak Opera ve Bale'ye ayrılan 100 milyarlık bütçeyi camii onarımı için verdi. Parayı verdi ama şimdi de paraları olmadığı için Kültür Bakanlığının bir geleneği olan Atatürk resimli takvimini bu yıl çıkaramayacaklarını açıkladı. (Bu arada üzerinde ayetlerin de bulunduğu bir seramik takvim hazırlığı içinde oldukları duyumunu aldım)
Anlaşılamayan şeyler bu kadarla kalmıyor. Kültür Bakanlığı, bakanlık kadrolarını değiştirmek için militanca bir savaş veriyor.
Militanca olduğu için de görme yetersizliğinden sık sık tosluyor: Örneğin bakanlık memurlarından Mehmet Altıntaş'ı görevden almak için bir suç yakıştırıyor, ceza veriyor ve mahkemeye bildiriyorlar. Ne var ki yakıştırılan suç 1992 Mayıs'ına dair. Oysa Altıntaş göreve 92'nin Eylül'ünde başlamış. Yani söz konusu tarihte daha göreve başlamamış bile. Yargı işlemin yanlış olduğuna karar veriyor ama bu, memuru bir sürgünden diğerine postalanmaktan kurtarmıyor.
Kurulma kararı çıkan Samsun, Mersin operalarının akıbeti ile Gaziantep ve Van'da alınan karar gereği kurulması beklenen Opera ve Bale Müdürlüklerinin akıbeti de meçhul...
Bu listeyi uzatmak mümkün. Ama niyetim o değil.
Bir niyetim de yok zaten. Sadece bugüne kadar onca ayırımcılığa maruz kalmalarına rağmen iktidara gelir gelmez bunca ayırımcı olmalarına şaşırıyorum.


HAMİŞ. Hafta boyunca bir çok okurumuz aradı, kampanya yapıp para toplamışlar. Atatürk resimli takvimin basılması için devlete para yardımı yapmak istiyorlardı. Bizden Kültür Bakanlığının telefonunu istediler.

YOLUNUZ Beyoğlu'na düşerse mutlaka, düşmezse herhangi bir gün, herhangi bir saat, herhangi bir arkadaşınıza yine mutlaka orada randevu verin. Taksim'den Galatasaray'a giderken soldan ikinci sokağa girin. İlhan Berk, o sokak için "Küçükparmakkapı, kesiş ruhlu bir sokaktır" der. Sapın, soldan ikinci binaya girin. Bina beyaz ve tam 120 yıllık. Mimarları Mösyö Galatis'le Christidis . Karşınıza nefis bir kitabevi çıkacak. 10 bin kitaplık nefis bir kitabevi. (Eğer bulamadığınız bir kitap olursa en geç iki gün içinde size temin ediyor ). Ama sakın kitapların arasında kaybolmayın. "Mola " sizi bekliyor. "Mola" bir üst katta. Burada sizi ilk çarpan dingin atmosfer olacak: Ahşap masalar, ahşap sandalyeler, beyazlık, loş aydınlatma ve müzik...İkinci çarpan: kahve ve konyak. Sonra tartlar, peynirli kek, ponçik, sıcak sandviçler, patlıcanlı börek. Üçüncü çarpan ise (belki de en çok çarpan) birbirinden güzel tablolar...
İşin gerçeği şu: Başka hangi kafede Orhan Veli'nin yaptığı Abidin Dino'nun portresine, ya da Zeki Faik İzer'in, Metin Eloğlu'nun resimlerine gözlerinizi dikerek kahve ve konyağınızı içebilirsiniz?

SEVİN Okyay'ı siz orta yaşını süren bir sinema yazarı olarak bilirsiniz. Biz onun uzun saç örgüsüne hergün çeşitli renklerde oyuncaklı tokalar takmasından şüphelenmiştik. Yanılmamışız, aslında 10 yaşındaymış...
"İlk Romanım", Sevin Okyay'ın ilk kitabı. 10 yaşında bir çocuğun gözünden kitaplar, hayat, çocuklar ve büyükler üstüne son derece incelikli, komik ve hüzünlü bir 'ilk roman'.
Küçük kız kendini ekoseli bir deftere anlatıyor. Anne, baba, erkek kardeş (kardeş sarışın, sarışın olduğu için de ayrıcaklı, o yüzden sarışınlardan nefret ediyor) ve ötekiler... Cyrano, Pekos Bill, Pal Sokağı, Jules Verne ve Ava Gardner...Arkadaşlar, bahçeler, bisikletler ve düşmeler...
"Ateşim olursa, yüzümü duvara dönüyorum. İkide bir nasılsın derlerse cevap vermemek için. Duymazlıktan geliyorum. Hem duvarı seviyorum. Rüyalara oradan giriliyor."
Küçük kız rüy