Kemal Önderoğlu

Kemal Önderoğlu

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Güvenlik görevlisi Volkan Akpınar, eşinin doğumu sırasında yaşadığı olumsuzlukları, “Benim başıma gelenler genç evli ve çocuk bekleyenlere ders olsun” diyerek iletmemizi istedi. Aynen aktarıyorum: “Eşim hamileliğin son aylarını, doğum yaptığı 17 Haziran 2011’e kadar Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastenesi’nde kontrollerini yaptırarak geçirdi. Buradaki uzmanlar her gidişimizde teknolojilerinin en üst seviyede ve bu dalda İzmir’de en iyi hastane olduklarını söylediler. Doğuma bir ay kala da iki günde bir kontrole gitmeye başladık. 15 Haziran 2011 tarihindeki kontrolde uzman doktor eşime, ‘Özelde doğum yapsana; neden burada doğum yapmak istiyorsun’ dedi. İkimiz de şaşırdık ve kafamızda soru işaretleri oluştu. İki gün sonra, doğum için bu hasteneye gittiğimizde, ‘Doğum normal yolla olmazsa, suni sancı verereğiz’ dediler.”

Eşim ve çocuğum ölse sorumlusu kim olacaktı
Önce ‘yer yok’ denildi
“Bir süre sonra da, ‘Siz acil olarak Ege Üniversitesi’ne gitseniz çok iyi olur, yoksa eşiniz yüksek tansiyondan komaya girebilir’ gibi bir uyarıda bulundular. Eşim ağlamaya ve ikimiz de korkmaya başladık. Madem durum acil, ambulans verilebilir ve sevk emri çıkarılırdı. İkisi de yapılmadı ve bizi kendi başımıza bıraktılar. Çaresizlik içinde kendi arabamızla E.Ü. acil servisine gittik. Olayı anlattık. Ancak elimizde sevk belgesi olmayınca bizi ciddiye almadılar. Hatta, ‘Yer yok, bakamayız. Başka hastaneye gidin’ dediler.
İkimiz de büyük korku ve endişe içinde kalakaldık. Rica, yalvar-yakar sonunda ikna ettik ve eşim doğumhaneye alındı. Muayene yapıldı ve yüksek tansiyon tespit edilmedi. Ancak hamilelik süresinin 20 gün geçtiği belirlendi. Ayrıca bebeğin anne karnındaki suyunun da azalmış olduğu söylendi. Hatta doktorlar, ‘Size bakan doktorların aklı bugüne kadar neredeydi?’ diye eleştirdiler. Toplantı yapıldı ve çocuğun 4 kilonun üstünde olması nedeniyle normal doğum yapılamayacağı kararı verildi.”

Şikayetçi oldum
“Ege Üniversitesi doktorlarının başarılı operasyonu sonucunda, suni sancı ve ameliyatla doğum gerçekleştirildi, kız evlat sahibi olduk. Ben ve eşim E.Ü’ndeki doğumu gerçekleştiren ve bakımlarını yapan ekiplere teşekkür ediyoruz. Yaşadığımız korku, endişe ve çaresizliği ise asla unutmayacağız. Şikayetimi ‘Alo 184’ Sağlık Bakanlığı’na ilettim.
Bir gün sonra Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi beni aradı; ‘Yaşananların kesinlikle açıklaması olamaz, diyecek bir şey bulamıyorum, mahcup olduk, sizi evinizde ziyaret edip gönlünüzü alacağız’ dedi. Ancak iki gün sonra başhekim tekrar aradı ve ‘Doktorların savunmalarını aldık, ortada yanlış bir durum yokmuş’ diye bir açıklama yaptı. Şaşırdık. Arabamız, paramız olmasaydı ve E.Ü’nde tespitler yapılmasaydı eşimi, ya da çocuğumu kaybedebilirdim.”



Yollar delik deşik ve rezil durumda

Okurumuz Sebahattin Ertürk, “Annem ve babam Aliağa’da yaşıyor. Benim de Dikili’de evim var. Zaman zaman Aliağa’dan sonra Çaltıdere’ye giriyor, oradan Yeni Şakran ve Çandarlı’ya geliyor, Denizköy, Bademli ve Yahşibey yollarını kullanarak Dikili’ye geliyorum. Ancak, İzmir’i yönetenler bu yolları kullanmıyor olacaklar ki, doğuda ve güneydoğuda bile böyle kötü yollar arasanız bulamazsınız. Türkiye’nin Batı’ya açılan kapısı İzmir’e bu yollar yakışmıyor. Yollar sanki İzmir’e ait değilmiş gibi, delik deşik” diyor.


İnciraltı’ndaki balıkçı barınağı pislik içinde

Geçen hafta sonu torunuyla İnciraltı’na gezmeye giden bir okurumuz gördüğü çirkinlikleri hem fotoğraflamış, hem de yazmış. Okurumuz, “Torunumla birlikte İnciraltı Balıkçı Barınağı’nın önünden geçerken gördüklerim ürkütücüydü. Çünkü onlarca balıkçı teknesinin etrafı çöp ve pislik içindeydi. Şaşırdım. Niye bu balıkçılar ekmek tekneleri olan denizi kirletirler, diye düşündüm. Hadi kirletmediler ve çöpler başka yerden geldi, diyelim, bir ağ kepçe ile toplayıp, çöp konteynerlerine atmazlar mı? İnsanlar neden bu kadar derbeder ve çevresine karşı ilgisiz olur, anlamak mümkün değil. Denizin içine derme çatma iskeleler yapmışlar. Kent ormanı yanındaki bu alandan her gün binlerce insan, aile, çoluk çocuk, yerli, yabancı turist geçiyor. Görüntüler hiç de güzel bir manzara oluşturmuyor” diyor


Oyuncaklar kırık ve pas içinde

Karşıyaka Mavişehir Pamukkale 4 Blok sakinleri, sitelerindeki parkın ve oyuncakların bakımsızlığından söz ettiler. Pamukkale 3-4 bloklar arkasındaki parkta bulunan oyuncakların bakımının hiç yapılmadığı belirten okurlarımız, “Oyuncakların çoğu kırık ve pas içinde. 3-4 yıldır kimse bu oyuncaklara el atmadı. 4’lü tahterevallilerin helozon yayları kırık, 2’li tahterevallilerin ise oturakları yok ve pas içinde. Hatta demirleri bile sökülmüş durumda. Oyuncakların bakıma alınmasını ve boyanmasını istiyoruz. Ayrıca parkımız da çok bakımsız. Onlarca çocuk burada oynuyor. Birinin başına kaza mı gelmesi bekleniyor?” diye uyardılar.


1715 Sokak’ta huzur kalmadı

Karşıyaka 1715 Sokak sakinlerinden “Burası Teksas gibi oldu” diye bir şikayet aldık. Okurlarımız, “Huzurlu ve birbirini tanıyan insanların yaşadığı bir yerdi. Şimdi her türlü rezillik yaşanıyor. Ne huzur var ne de can güvenliğimiz” diye başladıkları sorunlarını şöyle dile getirdiler: “Korku içindeyiz; çünkü, olaysız gün geçmiyor. En son, elinde döner bıçağıyla saldıran bir sabıkalıyı 20 polis biber gazı ile durdura-bildi. Eski huzurumuzu geri istiyoruz.”


Çöp konteynerleri için cep yapılsın

Çankaya Gazi Bulvarı’ndaki onlarca esnaf okurumuz, yıllardır çöp konteynerleri için cep yapılmasını istediklerini belirttikten sonra şunları dile getirdi: “Hem de en az 3 yerel seçimde adayken ziyaret eden başkanlara söylememize rağmen. Sabah ve akşam sağ şerit çöp konteynerleri yüzünden sorun yaratıyor. Trafik aksıyor. Basmane 9 Eylül Meydanı’ndan itibaren iki yandaki çöp konteynerlerinin ceplere alınmasını istiyoruz.”


Sokak asfaltlandı teşekkür ediyoruz


1 Temmuz 2011 Cuma günkü köşemizde “Her taraf asfaltlandı sokağımız unutuldu” başlığı ile Akdeniz Mahallesi 1372 Sokak sakinlerinin şikayetini dile getirmiştik. Sokak, aylar önce fiber kablo döşenmek için kazılmış, ancak çevredeki bütün sokaklar asfaltlandığı halde burası unutulmuştu. Okurlarımız da sokağın her araç geçişinde toz içinde kaldığı için dert yanmışlardı. Önceki gün arayan Selim Bostancı, “Yazınızdan bir gün sonra sokağımız asfaltlandı. Toz ve topraktan kurtulduk. Teşekkür ederiz” dedi.