ESKİ adıyla Büyük Efes Oteli’nin arkası, “Palmiyeli Sokak” olarak bilinen bir yaya yolumuz var.
Amerikan Kültür Merkezi’nin önüne kadar, iki tarafı koskoca palmiye ağaçlarıyla süslü bu sokağın, Karaca Otel’inden sonraki bölümü parke taş döşenerek bir “Sevgi Yolu” na dönüştürüldü.
Çankaya yönündeki bölüm ise trafiğe tek yön açık.
Bu ikiye bölünmüşlük, yolun sağ tarafındaki ilginç yiyecek mekanları ve kaldırım taşlarının güzelliği sayesinde hoş bir görüntü oluşturuyor. Oysa yayaların yürüyebileceği yolun solu ise, içler acısı halde.
Aynı yolun bir tarafı sanki Paris, diğer tarafı Vietnam.
Tıpkı, “güzel” ve “çirkin” gibi...
* * *
Yolun sol tarafında eskimiş büyük kare taşlar döşeli.
Bastığınızda, “hop -hop” oynuyorlar.
Şayet bir de hava yağışlı ise yandınız.
Şemsiyeniz olsa bile, yürürken ayaklarınız, paçalarınız, oynayan taşlara bastıkça, sanki yerden bir kepçe gibi üzerinize su sıçratılmışçasına sırılsıklam oluyor.
Hop -hop oynayan parke taşlar inanılmaz eski.
Üzerileri bir karış yağ bağlamış durumda.
Çöp konteynerlerinin pisliği ile anlatılacak gibi değil.
İzmir in simgesi olan bu Palmiyeli Sokak’a, bu görüntüler yakışmıyor.
Bir önemli tehlike de, gidip -görün, bakımsızlıktan bu güzelim ağaçlar ölmek üzere.
Komada yatan birer hasta gibiler.
Bir süre sonra, bu palmiyelerin yerine yapma, süs ağaçları koymak zorunda kalırsak hiç şaşırmayacağım.
* * *
Ya yolun sağ tarafı?
Burası güzel ama, yayalara kapalı.
Masa ve sandalye işgalinden yürümek o kadar zor ki?
Tek yön olan bu sokakta, bir de yolun iki yakası park edilen araçlarla dolu olunca, hem sürücüler hem de yayalar ne yapacağını bilemiyor.
Ne yazık ki, bu sokağın sıkıntılarını yazmadan önce anlatmaya çalıştığım yetkililer, umursamadılar bile.
Bu kişilerin isimlerini vermeyeceğim ama, bu denli duyarsızlıklarını anlamakta zorlanıyorum.
Bu yolun ve devamındaki Sevgi Yolu’nun kurtarılması için mücadele etmeye kararlıyım.
Ta ki, çözümleninceye kadar...