Elinizde toprağınız, gübreniz, elektriğiniz, ilacınız, suyunuz var ama tohumunuz yoksa herhangi bir ürünü yetiştiremezsiniz. Bu nedenle tohum, gıda zincirinin ilk ve en önemli halkası kabul ediliyor.
Bunu bilen büyük şirketler, tohumu kontrollerine almak için her türlü gayreti gösteriyorlar.
Ülkelerdeki binlerce çeşidi birkaç çeşide indirgeyip patentleyip-paketliyorlar.
Patent-leyerek ve paketleyerek gelecekte gıdayı silah olarak kullanma gayretlerinin yanı sıra tohumculuk aynı zamanda müthiş bir ekonomik faaliyet.
Küresel tohum piyasası 41.5 milyar dolar ve Monsanto, yüzde 26 payla bu pazarın en büyüğü konumunda.
Türkiye’ye gelince...
3 Nisan 2012 tarihinde çıkarılan “tohumculuk hizmetlerinde yetki devri yönetmeliğinin” 18/a maddesiyle piyasada denetim yetkisi “Türkiye Tohumcular Birliği”ne verildi. Böylece tohum çok uluslu şirket ve onların yerli ortaklarının denetimine geçmiş oldu.
***
Özellikle mısır, ayçiçeği ve şeker pancarı tohumu pazarında yabancıların payı yüzde 90’lara dayanmış durumda.
Türkiye ayrıca başta sebze olmak üzere, yıllık yaklaşık olarak 200 milyon dolar civarında tohum ithal ediyor.
Bunları görünce “gıda egemenliğini yitirdik mi acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan.
Türkiye gibi birçok ülkede de benzer yasalarla tohumlar büyük şirketlerin eline geçmiş durumda.
Şirketler bir yandan ülkelerdeki yerel tohumları yok ederken, diğer taraftan bunları toplayıp, Norveç’in Svalbard takımadasında bulunan “kıyamet günü kasası” denilen buzul altı “sözde” tohum bankasına taşıyorlar.
Neden sözde diyorum?
Ülkenizden tohum örnekleri götürseler de, buraya üye olmanız için aidat ödemeniz gerekiyor da ondan.
***
Şurası biliniyor ki, şirketler neden oldukları iklim değişikliği ve ileride yaşanabilecek olan nükleer savaşlara karşı şimdiden önlem alıyorlar.
Felaketler sonrası ellerindeki tohumları satıp banka hesaplarını kabartmak istiyorlar.
Ancak bunlarla ilgili kaygılar da az değil.
Örneğin, Amerikalı araştırıcı William Enhdahl gibi bazı bilim insanları, tohum bankası kurma fikrinin “şeytani bir plan” olduğunu söylüyorlar.
***
Binlerce yıldır yeryüzünde tohum var ve yakın zamana kadar insanlığın ortak değeri olarak kabul ediliyor, takas edilerek elden ele dolaştırılıyor, ekilip milyarlarca insanın karnı doyuruluyordu.
Bu yüzyıla kadar hiç kimse bundan rant elde etmeyi düşünmüyordu.
Sadece geliştirilerek, hibritlenerek dayanıklılık kazandırılıyordu.
Büyük sermayedarlar tohuma sahip olduklarında, bütün insanlığı kontrol edeceklerini düşünüp, patentlerle tekleştirme ve sahiplenme yoluna gittiler.
Her ne kadar “yaşam patentlenemez” desek de daha önceleri hiç olmayan “tohum takas şenlikleri”nin bir süredir niçin yapıldığını bir düşünelim.
Bugün elinizdeki yerel tohumunuzu pazara sunamayacağınızı biliyor musunuz?