Alsancak; Birinci Kordon...
İçi sizi, dışı bizi yakar...
Nedense, ne yapılırsa yapılsın bu Kordon, bir türlü denetim altına alınamadı.
Her geçen gün, hem burada yaşayanlar hem de eğlence-dinlenceye gelenler için sorun olmaya devam ediyor.
İki kere iki, nasıl dört ediyorsa; Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Bey’in Birinci Kordon’da ve Gümrük ile Pasaport arasındaki yaptırımları yüzde yüz, yüzde bir milyon doğru.
Hiç kimse sızlanmasın, ağlaşmasın, “Eylem yaparız” diye tehdit etmesin.
Kurallar, uyulması için konulur.
Kurallar bir kişi ya da kurumun haklarının bittiği yerde, bir diğerinin özgürlüğüne, yaşam biçimine zarar vermemesi için uygulanır.
Bugün İzmir’in Birinci Kordon’unda, işletmecilerin tümüne yakını sadece kendi hakları için yaygara yapıyorlar.
Oysa benim, orada yaşayan 3 bini aşkın insanın, bir o kadar olmasa da oraya yemek-içmek-keyif yapmak için gelenlerin, kısacı tüm İzmirlilerin Birinci Kordon üzerinde hakları olduğunu ve bugün 100 küsur işletme sahibinin bu hakları ayaklar altına aldığını unutmamamız gerekir.
İzmir, buna izin vermez. Vermemelidir de...
* * *
Üşenmedim, dün öğle saatlerinde Birinci Kordon’u, Liman’dan Cumhuriyet Heykeli’ne kadar yaya olarak dolaştım.
Utandım... İğrendim...
Birinci Kordon’daki işletmeler, Bremen Mızıkacıları gibi olmuş.
İsteyen, aklına esen, kafasına göre takılıp Kordon’u parsellemiş.
Kimi kalkmış işgaliye ödeyip kiraladığı açık alanı, yerden tavana kadar bütünüyle camla kapatıp, “Kış bahçesi” benzeri işyerine dönüştürmüş.
Mobilya seperatörlerle kapatanlar, camla, demir parmaklıklarla yer çevirenler, açık alanları Çin Setti gibi değişik renkte ve değişik figürlerle örenler...
Kısacası Birinci Kordon’da yok yok...
Tek şey var; O da kuralsızlık!...
* * *
Dünya küçük beyler!
Gidin hemen karşımızdaki Sakız’a, daha batıda Marsilya’ya, Barseleno’ya, Paris’e, Viyana’ya, Prag’a, Brüksel’e...
Gidin, buralardaki benzer kafe-restoranlara bir bakın...
Bir de geri dönüp Birinci Kordon’daki işyerinize göz atın; eminim ki utanç duyacaksınızdır.
Aziz Bey, bana göre çok bile tahammül gösterdi. İnanmayacaksınız ama kendisine bir dahaki seçimlerde oy vermemeyi düşünürsem, sırf bu Birinci Kordon’daki, Pasaport’taki başıbozukluğa göz yumduğu için olacak.
Benim gibi böyle düşünen binlerce, on binlerce İzmirli olduğunu biliyorum.
Ve kendisinden rica ediyorum; Lütfen şu Kordon’u düzeltin. İzmir’e yakışır bir hale dönüştürün...
* * *
Ne iş yapıyorsa yapsın, asla esnafın düşmanı değilim.
Aksine, ihtiyaçlarımın büyük bir çoğunluğunu, fiyatı AVM’lere göre daha yüksek olduğunu bile bile esnaftan yaparım.
Çünkü esnaf yaşamak, ayakta kalmak zorunda.
Bizim görevimiz de esnafı yaşatmaktır.
Ama esnaf da esnaflığını bilmek zorunda.
Sorarım size; Birinci Kordon’da bu kadar yaygara-kızılca kıyamet kopuyor.
Hiç bugüne kadar Yılmaz ağabeyin Deniz Restoranı’nda zabıtanın kaynak makineleriyle orayı burayı kestiğini, pergolesini söktüğünü gördünüz mü?
Göremezsiniz. Peki Yılmaz Bey çok mu memnun? Değil.
Ama şikayetçi olsa da olmasa da, bir kural konulmuş, onlar da bir esnaf bir işletmeci olarak kurala uymayı görev biliyor...
* * *
Birinci Kordon’u bu şekilde, rahmetli Ahmet Piriştina düzenledi.
Burası için Büyükşehir özel bir yönetmelik yaptı. İlk gün ile bugün arasında dağlar, okyanuslar kadar fark var.
Biraz öyle, biraz böyle diye diye, buradaki mekan sahipleri Birinci Kordon’u “ucubeleştirdi...”
Tekdirle uslanmayanın hakkı kötektir, derler... Birinci Kordon’da “tekdir” falan dinleyen kalmadı...
O zaman “köteği” hak ediyorlar demektir.