Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pervin Şenel Genç: 425 gündür tutuklu.
Hüseyin Kırmızı: 211 gündür tutuklu.
Tülay Azeri: 211 gündür tutuklu.
Selçuk Savcı: 425 gündür tutuklu.
Ali Sabuktay: 230 gündür tutuklu.
Hilmi Özen: 425 gündür tutuklu.
Mehmet Sayar: 425 gündür tutuklu.
Cumhur Yazıcı: 230 gündür tutuklu.
Cafer Alt: 227 gündür tutuklu.
Cafer Konca: 227 gündür tutuklu.

Liste böyle uzayıp gidiyor...
18’i tutuklu tam 130 sanık var.
Eminim, 450 gündür demir parmaklıkların arkasında yatan da tutuksuz yargılanan da; üst üste iki operasyona rağmen nasıl çete olduklarını, nasıl çıkar amaçlı bir suç örgütü kurduklarını, nasıl ihaleye fesat karıştırdıklarını ya da neyle suçlandıklarını bilmeden yargılanıyorlar.
Bu nedenle, başta “Çete Reisi” olma iddiasıyla yargılanan ve 397 yıl hapsi istenen Aziz Kocaoğlu ile tutuklu-tutuksuz 130 sanığa ben “İzmir Rehineleri” diyorum.

Suçsuz olduklarından eminler ama korkuyorlar...
Bunu şöyle ifade ediyorlar:
“Adaletsizliği önlemeye gücümüzün yetmediği zamanlar olacaktır. Ama adaletsizliğe itiraz etmekten aciz olduğumuz bir zaman asla olmayacaktır...”

Şimdi; elimde üç belge var.
İlki, 9 Nisan 2010 tarihli.
İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı, polise gönderdiği yazıda; ısrarla yürüttüğü İzmir Büyükşehir Belediyesi soruşturmasında “cebir-tehdit” ve “örgüt” unsurlarının bulunup bulunmadığının araştırılmasını istiyor.
Polis araştırıyor, soruşturuyor böyle bir kanıt bulamadığı için savcılığa olumlu yanıt veremiyor.
Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı, benzer bir yazıyı bu kez 28 Eylül 2010 tarihinde ikinci kez gönderiyor.
Yine cavap yok.
11 Ekim 2010 tarihinde üçüncü kez talep ediyor.
Bakıyor ki sonuç alamayacak; 2 Mayıs 2011’de düğmeye basıp, Büyükşehir Operasyonu’nu başlatıyor.

Sonuç;
Uzunca bir süre sonra açıklanan iddianamede görülüyor ki;
Ne cebir, ne tehdit ne de bir örgütün varlığına ilişkin bir bulgu var.
Peki ne var?
Maddi kanıtlarla desteklenmemiş, bilirkişi raporlarına dayandırılan, dinlemeye takılan, tapeleri yapılırken iddiaları desteklemesi için bilerek ya da bilmeyerek zorlamayla saptırılan ifadelerin yer aldığı sayfalar dolusu telefon görüşme tutanakları...
Aslında çoğu da belediyeyi doğrudan ilgilendirmeyen birkaç olayla ilişkilendirilmiş iddialar.

Tutuklulardan bihaber olduğum için ne düşündüklerini bilmiyorum.
Ama tutuklu yakınları isyan ediyorlar.
Haklılar da...
Çünkü;
Adresi, yaşam biçimleri, toplumsal statüleri belli olan Büyükşehir Belediyesi ve sendika yöneticilerinin;
Kaçma şüphesi...
Delilleri karartma olanakları...
Kesinlikle yoktur.
Bu nedenle tutuklanmaları ve tutukluluk hallerinin devamı, CMK’ya ve evrensel ceza hukuku ilkelerine aykırıdır.
Bu da İzmir Rehineleri için hukukçuların görüşü...

Yarın 5 Temmuz...
Büyükşehir Davası’nın yargı boyutundaki ikinci evresi.
Tutuklu bürokratlar ve sendikacılar için “Özgürlük Günü” olabilir mi?
Niye olmasın ki?
Adaletin kestiği parmak acımazmış...
Ama kesilen parmağı diken Adalet’in de keyfine doyum olmazmış...