İŞTEN erken geldim.
Meltem benden iki saat sonra geldi.(Artık biliyorsunuz, kendisi sevgili eşim olur.)
Ben eve gelir gelmez çantamdan bir demet dosya kağıdı çıkarıp mutfak masasının üzerine koydum.
Bir sandalye çekip oturdum.
En üstteki kağıdın başına da “Vatana millete faydalı olacak fikirler” yazıp başlığın altına bir çizgi çektim. Maksat boş oturmayıp vatana millete faydalı olacak biraz fikir üretmek.
“Acaba nereden başlasam?” diye düşünmeye başladım. Düşündükçe düşündükçe, üstüme bir mahmurluk çöktü.
Üzerinize afiyet, esnemeye başladım.
Acaba Meltem gelinceye kadar salondaki koltuğa yayılıp bir şekerleme mi yapsam, yoksa vatan uğruna şu masanın başında çalışıp biraz düşünce mi üretsem diye tefekküre daldım.
Aklıma Orhun Yazıtları’nda ve Sultanahmet’teki Dikilitaş’ın üzerinde yazılı olan, meşhur; “Düşünen akla zararlı fikir üşüşür, zararlı fikir adamı hapis damına düşürür” atalar sözü geldi.
Benim bir ailem var, neme lazım, bırakayım düşünmeyi falan da, koltukta mis gibi bir şekerleme yapayım derken kapı açıldı ve Meltem Hanım geldi.
* * *
Olanı biteni kendisine anlattım. ”Hayır” dedi, ”Uyuşukluk yok, vatan millet uğruna çalışmaya devam etmeliyiz.”
Meltem’in cesareti karşısında, doğrusu utandım.
Sol ideolojinin o ünlü sorusunu Meltem’e sordum:
- Ne yapmalı?
- Öncelikle bir anayasa yapalım dedi Meltem.
- Güzeeel! dedim. “ Her devrin anayasa yapıcısı Ergun Özbudun’a bırakmayalım bu işi. Hem bak TUSİAD bile anayasa yapmaya kalkıştı. Kârlı bir iş olmasa o kadar holding sahibi, dünyanın malına mülküne sahip insanlar anayasa yapmaya mı kalkar?”
- Cep telefonu şirketleri bile anayasa yapmaya başladı, dedi Meltem. “Ayrıca Çocuklar Duymasın’da da Aile Meclisi kurdular, onlar da anayasa yapıyorlar.”
- Tamam dedim, ”Aklım yattı bu işe, hemen anayasa yapmaya başlayalım.”
- Oldu dedi Meltem, “Hemen bir Aile Anayasası yapacağız.”
- Efendim?...
- Aile Anayasası canım; Türkmen Ailesi Anayasası.
Yazıp, giriş kapısının arkasına asacağız. Kim anayasayı ihlal ederse cezası o saat kesilecek.
- Nasıl olacak o?...
* * *
Şöyle olacakmış:
1. Türkmen Ailesi beş kişiden oluşan demokratik bir ailedir. Yönetim şekli doğrudan demokrasidir. Her konuda Meltem’in dediği olur. Eğer aile, Meltem’in dediğini kabul etmezse, anlaşmazlık çıkan konularda aile içi oylama yapılır.
2. Oyların eşit çıkması halinde kadın için pozitif ayrımcılık uygulanır ve Meltem’in oyu iki oy sayılır.
3. Çıkan kararı beğenmeyen taraf, Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir.
4. Anayasa Mahkemesi görevini Meltem’in annesi yürütür!...
* * *
Tabii itiraz ettim.
Meltem‘le, Aile Anayasası konusunda aramızda ihtilaf çıktı.
Ben de sivil itaatsizlik eylemlerine başladım.
Mücadelemi sürdürmek için bir haftadır, salondaki divanda yatıyorum.
FIKRA
(Bu haftaki fıkralar “Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer...” adıyla yayımlanan Cathcart&Klein ikilisinin felsefeyi mizah yoluyla anlatmayı amaçlayan kitabından)
Hiç günahsız anne(!)
İsa sokakta yürürken kalabalık bir grubun bir fahişeyi taşladığını görür.
Hemen araya girer ve “Aranızda günahsız kim varsa ilk taşı o atsın!” der.
Aynı anda bir taş vızıldayarak yanından geçer.
Hz.İsa arkasına döner ve taşı atanı görür.
- Anneeee!........
Ermiş dede
İki genç parkta oturmuş muhabbet ediyorlardı.
Ataları ve ailesinin geçmişiyle iftihar eden genç;
“Dedem hangi yılın, hangi ayının, hangi gününün, hangi saatinde öleceğini biliyordu” dedi.
Arkadaşı şaşırdı.
“Vay! Demek deden ermiş bir kişiydi... Nasıl becerdi bunu?”
“Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı söylemiş...”
Şadan ile Şadıman
Şadan, “Akşama kuru fasulye var, en az yarım tencere yerim” deyince, Şadıman apartmandaki bütün komşularına gaz maskesi dağıttı.
BİR SORU
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde görev yapan bir, ”Sayın muhbir vatandaş” vardı.
Emekli mi oldu, yoksa bütün telefonlar dinlendiği için ihtiyaç mı kalmadı?
OKKALI LAFLAR PANOSU
* Keramet nikâhın neresinde?
* “Allah bir yastıkta kocatsın” diyorlar da, yatağa niye iki yastık koyuyorlar?
* Madem “İyi günde kötü günde...” diyerek kıyılan nikâha şahitlik ediyorlar, nikâh şahitlerinin boşanma davasında da şahitlik yapmaları şart olsun.
BAKIŞ
Seçime giderken...
Bu hafta modaya uyup politika yazacağım.
Pazar günü ne kadar keyifli olur bilemem. Bu aralar biraz politika serpiştirirsem mazur görmenizi dilerim.
Türkiye’deki siyasÓ partilerin tamamının tüzüklerinde sosyal adalet, eşitlik, demokrasiden bahsedilir.
Ama hiçbirinin doğru dürüst uygulandığını görmeyiz.
Çünkü siyasÓ partilerde demokratik değerler yerine bir türlü oturmaz.
O nedenle de halk politikacıya güvenmez, inanmaz.
İleri demokrasi vaat edip kendi partisinde demokrat olmayanlara halk inanmaz.
Millet iradesi her şeyin üstünde deyip demokrat davranmayanlara halk inanmaz.
Vitrin olacak gerekçesiyle, Ankara’da medyatik üst düzey bürokratları, şehrinin milletvekili listesinde birinci sıralara koyanlara halk inanmaz.
* * *
Halk; adayını kendi belirlemek ister.
Halk, kendi şehrindeki genç kadın ve erkeklere şans vermek ister.
Halk, ülkenin her şehrinde iyi eğitim almış, idealist, çalışkan dürüst insanların var olduğuna ve kendilerini iyi temsil edeceklerine inanır.
Halk, kendi şehrinden, kendi içinden çıkmış, elini uzattığında elini tutacağı, Ankara’ya gidip kaybolmayan adaylarını kendi belirlemek ister.
Halk, fırsat eşitliğinde adil olunmasını ister.
Halk, hangi siyasÓ partiden olursa olsun, kendisini temsil edeni kendisi seçmek ister.
Pe-ki; böyle bir şansı var mı?
Hayır yok.
Çünkü şimdiden herkes bir yer kapmış.
Peki, bu hep böyle mi olacak?
Hayır!...
Çünkü bu sistem artık tıkanıyor.
Demokrasilerde, halk iradesinin önünde hiçbir şekilde durulamaz. Er ya da geç bu siyasÓ partiler yasası değişecek.
Halk, ön seçimle milletvekili adayını seçecek,
Baraj inecek,
Halkın parlamentoda temsili gerçekleşecek.
İşte o zaman halk, kendi adayına oy verecek.
ERTAN ÜLKÜ ertanulku@hotmail.com.
BAKIŞ SÖZÜ
Adaletin en önemli unsuru başkalarının haklarına tecavüz etmemektir.
ANONİM