Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir’in en büyük sorunu sizce nedir?
Bu soruya verebileceğim tek bir yanıt var: Uzlaşamamazlık...
Sonra? Kıskançlık...
Sonra çekememezlik ve son olarak da hasetlik...
Bu duygulardan arınamadığımız için, yatırımlardan-ticarete, sosyal hizmetlerden siyasete kadar her alanda “kavgacı kent”, “kavgalı insanlar” imajını bir türlü üzerimizden atamıyoruz.
Oysa hepimiz için yaşanacak başka bir İzmir var mı?
Gidebileceğimiz, bu kent kadar rahat edebileceğimiz başka bir yer var mı?
Yok diyorsanız, niye birbirimizle bu kadar uğraşıyoruz?
* * *
Bu kentin Büyükşehir Belediye Başkanı, “Önümü açın” diye bas bas bağırıyor.
İsteği, İzmir’in gelişmesi, modernleşmesi, büyümesi, sakinlerinin gelirinin artması.
Yani kendi için değil.
Ama yürüyemiyor, önünü göremiyor, İzmir’i alıp-götürüp bir noktaya taşıyamıyor.
İzmir’de her atılan adım yargıya taşınıyor.
Hazırlanan her proje mahkemelik oluyor.
Duruyor, durduruluyor, herkes eli-kolu bağlı verilecek kararları bekliyor.
Geçen zamanın, kaybedilen yılların hesabını ne soran, ne de düşünen var.
* * *
İzmir gibi çağdaş bir kentte, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının kurumsal olarak duyarlılığına söyleyecek hiç bir sözüm yok.
Olması gereken de bu.
Ama bu duyarlılık İzmir’e zarar veriyorsa, oturup tekrar gözden geçirmek gerekir.
Büyükşehir’in kentte yenilemeye çalıştığı, yeniden planladığı ya da projesini yaptığı her girişim, sorgulanmalı, tartışılmalı ama yargıya taşınmamalı.
Bunun yolu uzlaşmak, asgari müştereklerde buluşmaktır.
* * *
İnciraltı, Alsancak-Turan arasındaki Yeni İzmir Kent Merkezi, Özelleştirme İdaresi’nce satışı yapılan ve yeni sahipleri tarafından yeniden planlanan kent içindeki eski kamu binaları ile ilgili projeler, mimarlar, şehir plancıları ve diğer mesleki odaların açtıkları davalarla, kimsenin elini süremediği “dokunulamaz” yerler haline dönüştü.
Oysa buraları plansız değil, planlı yapılaşmayla kent ekonomisine kazandırılmak isteniyor.
Başkan Kocaoğlu, bu çatışmaya bir çözüm bulmak zorunda.
Ya toplayacak, herkesi dinleyip “ortak akıl-ortak kararla” sil baştan planları yenileyecek...
Ya da; “Gelin bakalım beyler buraya, dökün eteklerinizdeki taşı, bir görelim. Ne yapmak istiyorsunuz, amacınız nedir?” diye sorgulayacak, hesap soracak...
Başka bir çare kalmadı gibi...
Başka bir önerisi olan varsa, hodri meydan!...