“Tarih 6 Eylül 2010...
Kılıçdaroğlu İzmir mitingi için gelmiş.
Kritik referanduma günler kalmış. Dönemin İzmir İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu, Gündoğdu Mitingi için Kocaoğlu’ndan yardım istiyor.
Yani ESHOT’tan otobüs istiyor. Hem de herkesin içinde...
Kocaoğlu da patlıyor tabi ki...
Ne beceriksizliğini bırakıyor CHP İl örgütünün, ne aymazlığını...
Ama partisinin de rezil olmaması gerek. İş başa düşmüş yani...
Hemen oğlunu arayıp 40 bin TL istiyor. Gelen parayla da Kentkart doldurtup şoförlere veriyor.
Her binen partili için bir kez bastırıyor.
Peki, şu sandviç, meşrubat meselesi ne olacak o zaman?
Grand Plaza’dan, yani belediyenin kafe/restoran işleten şirketinden CHP seçim bürolarına yiyecek gitmiştir.
Ama Kocaoğlu bunun karşılığını Grand’ın kasasına koymuş ya da partiden bunu talep etmiştir.
Şu anda 600 bin liraya yakın borcu olan CHP’nin en fazla borçlu olduğu şirketlerden biri de Grand Plaza’dır.
Faturası kesilmiş, borcu belgelenmiştir CHP’nin...
Kocaoğlu, hem 2007’de hem de 2009’da Grand Plaza üzerinden CHP’ye gönderilen her kumanyanın parasını ya almış ya da faturasını kesip partiye bırakmıştır.
Aziz Başkan ilginç bir adam...
Dürüst sıfatını da kolay elde etmedi.
Sandviç için de kaybedeceğini sanmıyorum...”
* * *
İzmir’in siyasi olaylarını en iyi yorumlayan yeni kuşak gazetecilerden Ümit Yaldız, internette sahibi olduğu haber portalında dün böyle yazdı.
Ben daha da ileri giderek, Başkan Aziz Kocaoğlu’nu hiç kimsenin, hiçbir şekilde “akçalı” bir işe karıştırabileceğini düşünemiyorum demek istiyorum..
Büyükşehir Belediyesi, “Ak Süt mü?”
Hayır...
Dalavera-dubara çevirenler yok mu?
Var!...
Peki Başkan bunları biliyor da susuyor ya da göz mü yumuyor?
Hayır!..
Ancak, Aziz Bey’e bir acı söz de ben söylemek istiyorum.
Liderlerin, birlikte çalıştığı insanlara sahip çıkması, onları kolay kolay harcamaması ve dışarıdan gelecek her türlü baskıyı onlar adına gögüslemesi alkışlanacak bir davranıştır.
Ama bunun da bir sınırı vardır.
Bu sınır, sahiplenilmeye çalışan kişinin “yamuk işler” yapmaya başlaması, “yönetimi zora sokacak hatalı ve yanlış kararlar almasıyla” başlar.
Büyükşehir Belediyesi’nde ne yazık ki bu konuda sayıları hiç de küçümsenmeyecek kadar bürokrat var.
İzmir’de değil de, sanki “ay”da, “uzay”da yaşıyorlar.
Kast ettiğim, bu son operasyon ya da olaylar değil.
Ne var ki, Sayıştay denetçilerinin Büyükşehir Belediyesi’ndeki başka şirketlerle ilgili çok ciddi iddiaları kapsayan tespit ve uyarıları var.
Bu raporların çoğuna göre, Büyükşehir’de çok ciddi ve yüksek meblağlarda kamu zararları söz konusu.
Kocaoğlu, pirinç tenceresinin içindeki bu “taşları” ayıklamak, çöpe atıp yanından uzaklaştırmak zorundadır.
Belki bu aşamada zor...
Çünkü atacağı her adım, yapılan bu operasyonla ilişkilendirilecektir ama...
Bu temizlik, kısa sürede yapılmalıdır.