EGE-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’ı seversiniz, sevmezsiniz; ama bu kentte yaşama geçirdiği projelere, kurduğu “uydu kentlere” baktığınızda, hakkını teslim etmek gerekir.
Bana göre Menemen Seyrek’te, kooperatif anlayışıyla inşa ettiği Villakent, bir mucizedir.
Seyrek’teki 2 bin bahçeli konuttan oluşan Villakent, muhteşem bir yerleşim alanı.
Oturanlar ve burada yaşayanlar için yok yok!..
Kaldırımları düzenli, yeşil alanları olağanüstü...
Hüseyin Aslan, kanalizasyonunu, yollarını, elektrik direklerini bile kendi yapmış, diktirmiş.
Tek eksikleri var; ulaşım...
Vİllakent kurulduğundan buyana ne yapılırsa yapılsın, ESHOT, halen 100 nüfuslu bu uydu kentte otobüs seferi koymuyor.
Peki, o kadar insan ne yapıyor?
Konu-komşunun aracına binmesini bekliyor, daha doğrusu birbirini kolluyor.
Sokaktan bir araç hareket ettiğinde kapıya çıkıp, “Beni de şuraya kadar bırakır mısınız” diye birbirine ricacı oluyor.
Ya da ana yola çıkıp, oto stop yapıyor!..
* * *
Uzun uzun yazmaya hiç gerek yok.
Başta Hüseyin Aslan olmak üzere neredeyse herkes aracı ve ricacı olmuş.
Aziz Kocaoğlu’nun defalarca kapısı çalınmış, CHP il başkanlarına dert anlatılmış. Milletvekillerine rica edilmiş, ama sonuç; sıfır!..
ESHOT Genel Müdüresi bir türlü ikna edilememiş.
Villakentliler aslında, ESHOT’tan altlarına özel otobüs falan istemiyorlar.
Özel bir otobüs hattı açılması gibi bir dilekleri de yok.
Karşıyaka’dan Menemen’e, Ulukent’e, hatta Villakent’in 5 kilometre yakınındaki Tuzçullu’ya gidip-gelen otobüslerin, Villakent Mahallesi’nden de geçmesini istiyorlar.
ESHOT Genel Müdüresi, “Hayır” diyor.
“Neden?” diye sordum.
“Burnunuzun dibine kadar ESHOT otobüs koyuyor da, sizi neden bu hatta dahil etmiyor?” diye de ekledim.
Aldığım yanıt beni çok şaşırttı:
ESHOT, Villakent’te yaşayan 1000 kişi için şöyle demiş:
“Orada zenginler yaşıyor. Onların otobüse ihtiyaçları yok!..”
* * *
Böyle bir mantık, böyle bir bakış açısı olabilir mi?
Bu lafı söyleyen o genel müdüre ya da kim söylediyse ona soruyorum;
“Sen orada zenginlerin yaşadığını nereden biliyorsun?”
CHP’nin, çağdaş ve sosyal demokrat belediyecilik anlayışının temelinde, “ayırım gözetmeksizin hizmet verme ilkesi” yatar.
Hiçbir kimse, belediyenin vermek zorunda olduğu hizmetlerde, “zengin”, “fakir” ayırımı yapamaz.
Kaldı ki, Villakent sakinlerin çoğunun, dişinden-tırnağından artırarak, alınteriyle kazandıklarıyla buradan birer ev sahibi olduklarını biliyorum.
Olmasa ne far eder ki?
O zaman ESHOT, zenginler oturuyor diye Güzelyalı’ya, Karşıyaka’ya, Mavişehir’e, Alsancak’a, Narlıdere’ye, Güzelbahçeye de otobüs çalıştırmasın (!)
* * *
Yönetim erkini elinde tutan kim olursa olsun, bilmeli ki o koltukta oturmasının nedeni, bizleriz.
Yani halk...
Bu kentte yaşayan bizler olmazsak, Büyükşehir Belediyesi olmaz, ESHOT olmaz...
Bu kurumlar İzmir halkına hizmet için vardır.
Başındaki yöneticilerin görevi de, bizlere hizmet etmektir.
Etmiyorlarsa, edemiyorlarsa, çekip giderler..
Kaldı ki, ESHOT denilen kurumun elindeki otobüs filosu, burayı yöneten kişinin babasının malı değil ki?
Villakentliler, “Defalarca rica ettik” diyorlar.
Ne ricası kardeşim...
Sen, emlak vergini, kullandığın suyun parasını, çöp vergini, kazancının vergisini ödüyor musun?
Ödüyorsun...
Seyrek’te belediyenin hiçbir imkanını kullanmadan, bedelini cebinden ödeyerek tüm altyapı hizmetlerini de tamamlamışsın.
Oturulan evler kaçak, değil ruhsatlı.
O zaman niye en doğal hakkın olan bir “otobüs” için, kapı-kapı dolaşıp “otobüs dileniyorsun...”
Ama haklısın, çaresizsin ve sahipsizsin.
Ne diyeyim ki; suç sende değil...
Ne yazık ki, oyunu aldıktan sonra sana sırt çeviren, haykırışlarına kulağını tıkayanlarda...