Anayasa değişikliği paketine referandumda ‘evet’ veya ‘hayır’ demeden önce mutlaka aşağıdaki 15 sorunun yanıtını okumalısınız..Noyan Özkan, İzmirli bir hukukçu... Eski Baro Başkanı...Mesleğini, kent bilinci ile özdeşleştiren bir aydın... Kendisiyle pek çok projede “karşı karşıya” gelmişizdir.
Yine pek çok kez kendisini İzmir’in “istemezükçüsü” olarak ilan etmiş, eleştirmişimdir. Ama “Yiğidi öldür hakkını ver” derler ya, Noyan Özkan’ın yaşadığı bu kent ile, sosyal ve toplumsal olaylara karşı duyarlılığını her zaman takdir etmişimdir. Özkan ile 12 Eylül 2010 günü halkoylamasına sunulacak Anayasa Değişikliği Paketi üzerine konuştuk.
Özkan, Anayasa’da yapılmak istenen değişiklikleri 15 soruda değerlendirdi .
Anayasa değişikliği gerekli mi?Evet..
1961 -1971 -1982 Anayasalarına hakim olan ‘önce devlet, sonra yurttaş’ temel felsefesini tersine çevirecek bir ‘sivil anayasa’ gereklidir.
Peki yol ve yöntemler yeterli mi?Hayır. ‘Ben yaptım oldu’ zihniyetiyle yaklaşık 30 maddeden oluşan bir paket yurttaşlara dayatılmıştır. Tartışma ve uzlaşma ortamı sağlanmadan anti- demokratik bir yöntem izlenmiştir.
Bu paket milli iradenin ve dolayısıyla demokratik sistemin eseri mi?Hayır.
Milli irade, 5 yılda bir sandığa gidip, bir partiyi ve liderini ülkeyi yönetmek için seçmekle ve sonra TBMM’den çıkan her yasaya itaat etmekle oluşmaz.
Her şeyden önce, demokratik, adil ve şeffaf bir seçim yapılabilmesi için yüzde 10 oranındaki seçim barajını kaldırmak, seçim propagandası harcamalarını denetim altına almak ve yurttaşları temsil kapasitesi ve dürüstlüğüne sahip olan kişileri milletvekili seçmek gereklidir.
Bugün Avrupa ülkelerinde ortalama seçim barajı yüzde 3 olup en yüksek baraj Rusya’dadır. (Yüzde 7 )
Barajın düşürülmesi ve seçim finansmanının denetimi yeterli mi?Hayır.
Siyasi Partiler Kanunu’nda köklü değişiklik yapılmak suretiyle ‘liderlik sultası’ ve ‘lidere biat’ kaldırılmalıdır.
Özellikle 12 Eylül faşist askeri darbesinin bir devamı olan Özal hükümetleri sırasında artık teamül haline gelen ‘mülakatla milletvekili seçme ve liderin onayına sunma’, ‘bakanlardan önceden istifa dilekçeleri alma’ gibi ilkel yöntemler bu ülkede demokratik hukuk devletinin yerleşmesini önlemektedir.
Ayrıca, milletvekili dokunulmazlığı; kürsü dokunulmazlığı dışında kalan suçlar için mutlaka kaldırılmalıdır.
Anayasa paketinin 29. maddesinin bir bütün olarak oylamaya sunulması doğru mudur?Hayır.
Kişisel olarak, böylesine dayatmacı ve despotik bir yöntemin karşısında kendimi ‘bir çoban tarafından güdülen koyun’yerine konulmuş hissediyorum.
Bu duygu, aynen seçim barajında olduğu gibi beni çok rahatsız ediyor ve içimi acıtıyor.
Halkoylaması sürecindeki tartışma ortamı yeterli mi?Hayır.
Türkiye’de uzlaşma ve tartışma kültürü zaten yeterli değildir. Geçmişte, 1982 -darbesi anayasasına ve devlet başkanına yüzde 92 oranında ‘evet’ oyu verildiğini unutmayalım.
Maalesef, şu andaki hükümet baskısı ve hukuksuzluk ortamı 7 Kasım 1982 halkoylaması öncesinde yaşadığımız günlerden çok farklı değildir. Ülkemizde yurttaşların tümü telefon/internet v.d iletişim araçlarının dinlendiği kuşkusu ve inancındadır. Adeta bir ‘Korku İmparatorluğu’ yaratılmıştır.
Hükümet 12 Eylül Anayasası ve koruduğu ekonomik ve siyasal düzeni değiştimek mi istiyor?Hayır.
AKP Hükümeti, 12 Eylül darbesinin zeminini hazırlayan ve TSK marifetiyle yaptıran tekelci sermaye ve destekçisi ABD’nin yol haritasından sapamaz.
12 Eylül faşist cuntası tarafından ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı görevi verilen eski MESS Genel Sekreteri ve MSP İzmir Milletvekili adayı Turgut Özal, 24 Ocak kararlarının mimarıdır.
Turgut Özal’ın,Faşist Cunta’nın siyaset yapmaktan yasakladığı Demirel, Ecevit v.d. politikacıların siyaset yasağının kaldırılması için yapılan halkoylamasında çok aktif biçimde ‘Hayır’ kampanyası yaptığını unutmayalım. Hükümetin bu konudaki samimiyetsizliği, 2007 yılında halka sunduğu Anayasa değişikliği taslağının, 1982 Anayasasının bile daha gerisine düşecek hükümler içermesidir.
Anayasa değişikliği paketi yargı reformu getiriyor mu?Hayır...
Tam tersine Hükümet tarafından adalet sistemi ve yüksek mahkemeler denetim altına alınmaktadır. Hükümet, devlet bankası kredileri ile oluşturulan yandaş medyası ve telekulak operasyonları ve anormal vergi denetimleri ile sindirilen iş dünyası, şirketler medyası ve üniversitelerin yanı sıra adalet sistemini ve yargı organını boyunduruğu altına almak ve siyasallaştırmak amacındadır.
Başbakan, yasama ve yürütmenin yanına yargıyı da alıp ülkeyi orkestra şefi gibi tek elden yönetmek amacındadır.
Adalet sistemi ve yargıda acil reform gerekmiyor mu?Kesinlikle gerekiyor.
Yaklaşık 30 yıldır adliye koridorlarının tozunu yutan, İzmir Barosu’nun başkanlık dahil tüm kademelerinde görev yapan, adalet sisteminde reform için kafa patlatan bir hukukçu sıfatıyla, bu anayasa paketinde öngörülen değişikliklerinin; zaten bağımsızlığını ve tarafsızlığını 1971 ve 1982 yıllarında yitiren ve kör topal çalışan adalet sistemini tamamen batıracağını düşünüyorum. Bugün yurttaşlar, ağır işleyen adalet sisteminden ve tanık olarak gittikleri mahkemelerde azarlanmaktan haklı olarak şikayetçidir. Anayasa paketinde yargının kangrenleşen sorunları hiç ele alınmamıştır.
Anayasa Mahkemesi’nde öngörülen değişiklikler olumlu mu?Hayır.
Anayasa Mahkemesi 17 üyeden oluşacak. 3 üye TBMM tarafından salt çoğunlukla seçilecek. 14 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Bunlardan dördü Cumhurbaşkanı’nın takdirine bırakılmış. Böylece 17 üyeden en az 10’unun iktidar partisine yakın üyeler olması güvence altına alınmıştır.
Geçici 15.maddenin kaldırılması olumlu mu?Evet.
Ama yukarıda belirttiğim olumsuz süreç ve öngörülen tuzak maddelerle bırakınız hukuk devletini, kanun devletinden bile söz edilemez. Ayrıca, 12 Eylül faşist cuntası üyeleri ve emir komuta zinciri içinde insanlık suçları işleyenlerin yargılanmasında zaman aşımı söz konusu olamaz.
Hatta,ilerici ve demokrat bir yorumla, Geçici 15.maddenin kaldırılmasına gerek olmaksızın taraf olduğumuz İşkenceyi Önleme Hakkındaki Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi mevzuatına dayanarak Cumhuriyet Savcıları tarafından bu süreç her an başlatılabilir.
Anayasanın 125.maddesinde ne yapılmak isteniyor?Anayasa değişikliğine ilişkin düzenlemede, Anayasa’nın 125. maddesine, yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu vurgulanarak, “Bu yetki hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz” cümlesi ekleniyor. İdari Yargılama Usulü Yasasında zaten mevcut olan bu hüküm neden Anayasa paketine girdi?
Çünkü, AKP Hükümeti, idarenin yargısal denetimini sağlayan Danıştay’dan ve özellikle ‘çevre ve kent koruma’ ve ‘özelleştirme’ ile ilgili davalarda verilen kararlardan çok rahatsız. Hükümet, Danıştay’a karşı olan alerjisi nedeniyle ve iş dünyasına şirin gözükmek için bu tuzak maddeyi halk oylamasına sunmuştur.
Sonuç olarak;
Hükümete destek için evet oyu kullanmayı düşünen veya ‘evet ama yetmez’ diyen veya ‘sandığı boykot etmeyi düşünen’ herkesin oyuna ve düşüncesine saygı duyarım. İçlerinde sevdiğim, saydığım dostlarım var. Kimseyi incitmek istemiyorum.
Ancak ben, yukarıda anlattığım olay ve nedenlerle, ve özellikle ‘yaşadığımız örtülü faşizme dur demek’ için sandığa gitmeyi ve ‘hayır’ oyu kullanmayı düşünüyorum.
HSYK’ya siyaset bulaştırılacakHSYK üyeleri ile ilgili değişiklik olumlu mu?Hayır. HSYK’ya siyaset bulaşacaktır.
Anayasa paketiyle HSYK ne olacak?Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK’dan çıkarılmadığı veya oy haklarının alınmadığı sürece, hangi hükümet gelirse gelsin, yürütmenin yargıya müdahaleleri ve siyasallaştırma operasyonları devam edecektir.
Anayasa değişikliği paketi içinde HSYK ile ilgili tuzak maddeler var mı?Evet. Anayasa paketinde ‘Kurulun yönetimi ve temsili kurul başkanına aittir’ yolunda yeni bir hüküm eklenmiştir. Bu ne demek? Yargıçlardan sorumlu olan HSYK’nın yönetimi yargıçların elinde değil, Adalet Bakanı olan kişinin yani Hükümet’in elindedir. Hangi Adalet Bakanı, partisinin başkanı yani Başbakan’ın emir ve talimatları dışında görevini yerine getirebilir? Mümkün değildir.
Bakan’ın istemediği yargıç ve savcılar hakkında HSYK soruşturma açamayacaktır.