Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

METRO 2010’DA  BİTER



Metroda temel sorun yeraltından çıkan su. Ekiplerimiz duruma el koydu. Güvenlik önlemlerini aldık. Ana hedefimiz, son betonların atılmasıdır. Metronun 2010 yılı sonunda bitmesini öngörüyoruz



İZMİR Metrosu... Daha doğrusu metro inşaatının Üçyol-Üçkuyular arasındaki güzergahı.
Başladı, bitmedi, bitirilemedi...
Ne zaman biteceği belli mi?
Bana göre kesin bir tarih yok. Verilemiyor da...
Ama Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kafasında, “bir tarih” var.
Olması da lazım.
Çünkü, ihaleyi yapan da o, iptal eden de o, bitirmesi gereken de o...
Çok yazıldı, çizildi, yazılmaya da devam ediliyor.
Bayındır’dan sonra ikinci yüklenici firma Bozoğlu ile de “köprüler atılıp” sözleşme fesih edildikten sonra, hepimiz metronun akıbetini daha çok merak eder olduk.
Ne olacak?
Nasıl yapılacak?
Firmanın iddia ettiği gibi, “çökme tehlikesi” var mı?
Üçüncü kez mi ihaleye çıkılacak?
Hatay, İnönü Caddesi’nde yaşanan ve dayanılmaz boyuta ulaşan sıkıntı daha kadar sürecek?
Bu sizler gibi benim de merak ettiğim konular.
Bir de Devlet Demir Yolları, yani Ulaştırma Bakanlığı ile Büyükşehir Belediyesi’nin ortaklaşa yaptığı Aliağa-Menderes Hafif Raylı Sistem Projesi var.
“Hızlandırılmış tren” de diyebilirsiniz.
Başkan Aziz Kocaoğlu, 29 Mart seçimleri öncesi, bu projenin Güney aksının; Basmane ile Adnan Menderes Havaalanı bölümünün en geç Mayıs 2009 sonunda çalıştırılacağını söylemişti.
Mayıs geçti, haziran-temmuz bitti. Ağustosun son dilimine girdik; daha ortada bu güzergahta elektrikli hızlı trenin çalışabileceğine dair bir “iz” yok.
Ne oldu? Yine mi bir aksilik çıktı?
Aliağa -Menderes hattında son durum nedir?
Bu projenin akıbeti de, Üçyol -Üçkuyular arasındaki metroya mı benzeyecek?
Başkan Aziz Kocaoğlu’na, bu ve buna benzer soruları soruyorum.
Dikkatle dinliyor ve başlıyor anlatmaya:
Basmane-havaalanı seferleri başlıyor
Tartışa tartışa çözülecek işler bunlar.
Önce Aliağa-Menderes’i anlatayım:
Güney’de trenler çalışıyor. Orada belirli istasyonlarda eksiğimiz vardı. İnce işlerde sorun var. Fayanstır, sıvadır gibi... Onlar bitiyor. İki aylık bir iş var. Altı istasyonun dördü güneyde, ikisi kuzeyde. Altı tane. Onların eksiklileri gideriliyor.
Çiğli bakım atölyesi ve deposunu Devlet Demiryolları, imzaladığımız protokol çerçevesinde yapıyor.
Alt zemininin sertleştirilmesini şantiye imkanlarıyla biz yapıyoruz. Oradaki binanın tamamlanması için ihaleye çıktık. İhale bitiyor. O da başlayacak.
Bu yılın sonunda, Basmane-Menderes Havaalanı arasında sistem yolcu taşımaya başlayacak. Vagonlarımızın hazır. Kasım-aralık gibi hat üzerinde deneme seferlerine başlarız. Zaten Devlet Demiryolları Japonya’dan getirttiği ve İzmir’de çalışacak olan bu vagonları Eskişehir hattında test ediyor.
Üniversite hattını ihaleye çıkacağız

Gelelim metroya.
14 Ağustos itibariyle metro meselesini hallettik. Yani Bozoğlu ile bizim bir ilişkimiz kalmadı.
Bornova tarafı zaten yapılamayacak bir iş değildi.
Kesiyorsunuz toprağı, Bornova’da üniversitenin içinde, temelleri atıyorsunuz, duvarları hallediyorsunuz, kirişleri koyuyorsunuz ve devam ediyorsunuz.
Bozoğlu onu yapmadı. Biz de iptal ettik geçtiğimiz günlerde.
Şimdi orayı ihale etmemiz gerekiyor.”

Üniversite, size Bornova’da sakınca var; diye bir rapor verdi mi? Size böyle bir yazı yazıldı mı? Ve siz de bunun üzerine Bozoğlu’ndan, inşaatı durdurması istendi mi?
“Şimdi bizim orada öngördüğümüz üç istasyon var. Birincisi üniversite istasyonu, ikincisi EVKA-3 istasyonu, üçüncüsü de Bornova merkez istasyonu.
Biz burada EVKA 3 ile Bornova merkezi yapımının, bu bölgedeki bina ve apartmanların, bizim şu anda öngördüğümüz teknolojiyle inşa edilmesi halinde mahsurlu olduğunu tespit ettik.
Ve oraya müteahhit sokmadık. Girmedi de. Zaten orada bu teknolojiyle müteahhit de çalışamaz.
Ama burayı yapacak, geçecek teknoloji var. Biz şimdi bunu değerlendiriyoruz. Ya onu da katacağız, Bornova’nın teknolojisini ayrı belirleyeceğiz, yahut da burayı öteleyeceğiz.
Bizim esas hedefimiz şu: Kenti dört tarafından kuşatmak.
Birincisi Çiğli. Çiğli’de bir yer talep ediyoruz. Oraya bir semt garajı yapıyoruz. Çiğli İstasyonuyla hemen yanına bir semt garajı planlıyoruz. Gaziemir semt garajına başladık inşaatı toparlanmak üzere.
Ayrıca Üçkuyular’a iki benzinliğin arkasına bir semt garajı öngörüyoruz. Bir de EVKA 3’e bir semt garajı yapacağız.
Bornova EVKA’da bir kat ESHOT terminali. Bir kat, bölgeden gelen dolmuşların, otobüslerin terminali, iki katı da otopark olacak. En üstü de otopark olarak kullanılacak.
Böyle model binalar planladık.
Bizim için EVKA 3 önemli. Yani Bornova merkezden daha önemli. Bornova meydanla eski istasyon arasına bir vagonlu bir tramvay koysan, üç dakikada gidip, üç dakikada gelecek. Yani çözüm üretmek mümkün. Orada problem yok.
Tünel, sağlamlaştırılacak
Gelelim Üçkuyular’a.
Üçkuyular’da iki istasyon hariç bütün tüneller delindi, bitti. İstasyonlardan bir tanesi Poligon, diğeri de Üçkuyular. Buraların üstten kazılarak, betonlanarak yapılması lazım.
Metroda açılan tünelin bir kısmı betonlandı. Burada esas sıkıntı tünelin son betonunun atılması. Yani tünelin sağlamlaştırılması meselesi.
Sayısız yazımız var burada. Biz tünel betonlarını tamamlayın, son betonları atın dedik.
Şimdi ne yapacağız?
Tek ihale yapmayacağız
İzmirspor istasyonuyla Hatay istasyonunu bir pakette ihaleye çıkarmayı planlıyoruz. Geri kalan kısmını da, bölüm bölüm ya da tek tek ihale edeceğiz. Bizim en acil işimiz istasyonların inşaatının başlaması, tünel beton kaplaması işi zaten yürüyecek.
Betonu da iyi bir ekiple 3-4 ayda toparlarız. Çok zor bir iş değil. Hemen başladığında, yani bu işi bilen, organize olabilen bir müteahhit kısa sürede tünellerin beton kaplamasını bitirir...”

Şunu mu anlamalıyım; yani siz metronun tamamlanamayan bölümlerinin bütününü ihaleye çıkarmayacak mısınız? Bölüm bölüm mü yapacaksınız?..
“Duruma göre...”

Bütün işleri bir kişiye mi vereceksiniz?
“Hayır, hayır. Bir kişiye vermek gibi bir yetkimiz yok. Tünel betonlarını acil durumdan dolayı, herhangi bir riski engellemek için teklif alarak çağıracağız. Teklifler arasından seçip, ihaleyi yapıp bitireceğiz.

Peki bir mahkeme süreci başlarsa?
“Hayır efendim. Adam görevini yapmamış. Adam bir şeyleri dava edebilir, adam bir şeyleri hak edebilir, hak iddia edebilir, benim projemle alakası yoktur.

Yani işin durmasını engelleyemez mi?...
“Hayır, işin durmasını engellemez. Alacağı varsa, yargı haklı görürse parasını alır.
Metroyu Bozoğlu terk etti

Ya mahkemeye giderse? Yani sizi oraya sokmamak gibi bir yaptırım olabilir mi?
“Hayır, zaten terk etti. O zaman basın gitti, millet gitti. Bizim terk ettiğinden o zaman haberimiz oldu. Gittik, şimdi bizim ekiplerimiz çalışıyor orada. Suyu boşaltıyor, güvenliği sağlıyor.

Yeniden işi başlanması ne kadar bir süreci kapsar?
“Mümkün olan en kısa zamanda. Yani bizim ana hedefimiz, dediğim gibi son betonların atılmasıdır. Ondan sonra bizim ciddi bir sıkıntımız kalmıyor. Son betonlarını da 3-4 ay gibi atılıp biteceğini söylüyor arkadaşlar. Kalıpla ilgili bu iş. Betonda sıkıntı yok. Kalıbın sayısını artırdığınız zaman, aman aman bir şey değil, ondan sonra tıkır tıkır gidiyorsunuz. İstasyon tünellerini yaptıktan sonra, istasyonların yapımı zaman alacak. İstasyonların kazılması ayrı, yapılması ayrı.
Burada da bizim hesabımız iki ay önce, iki ay sonra 2010 yılının sonunu bulur. Onu öngörüyoruz.
En riskli bölümü yapıyoruz
Ama şunu söyleyeyim ben size. Bunu kazasız belasız inşallah bitiririz. İzmir’in raylı sistem ulaşım darboğazı böylece aşılmış oluyor.
Yani en riskli olan bölümü tamamlamış olacağız.
Bakın herkes bir şey söylüyor, söyleyecek de.
Karşıyaka tüneli, Şirinyer tünelinden bir sene önce başladı. Şirinyer tüneli bitti. Bir buçuk yıl oldu. Karşıyaka tüneliyle hala uğraşıyoruz. Karşıyaka tünelindeki müteahhit, Şirinyer tünelindeki müteahhitten daha güçsüz, organize olamayan bir müteahhit değil. Niteliksiz bir müteahhit değil. Üstünlüğü var, aşağısı yok. Ama sorun su...
Su... su... su...

Metronun bu kadar çok gecikmesindeki en büyük neden Poligondaki benzer bir sorun galiba. Yani zemindeki sıkıntı?
“Onlar aşılmayacak bir sıkıntı değil. Şimdi firmanın tabi bu konudaki birikimi çok önemli. Firmanın işi organize etmesi çok önemli. Maddi olanağı önemli.
Parayı başka işlerinde harcadı
Bizim verdiğimiz parayı bizim işimize harcasa hiçbir problem yoktu. Karşıyaka’da inşaat yaptı, bilmem ne yaptı v.s.
Bizi ilgilendirmez. Ama sonunda bizim işimiz olmadı, defalarca söyledik, uyardık... Biz kimseyi kırıp dökmek, kimsenin parasıyla puluyla oynamak istemeyiz. Kenti yönetiyoruz. Elimizden gelen her türlü desteği de verdik yasal çerçevede.
Yani bugün kalkıp bu firma, ‘ya şunu yapmadılar, bunu yapmadılar, bu eksikti, bu fazlaydı’ diyebilir. Ben zerre kadar rahatsız değilim. Yani yasal çerçevede hiçbir eksiğimiz yok.

METRO 2010’DA  BİTER


Hatay’da esnaf haklı...
Yol haritanız ne olacak?
Şimdi bizim ne yapacağımıza gelirsek...
Biz de ne yapacağız? Yeri sağlamlaştırdıktan sonra (tünelleri kastediyor) istasyonların yapımına başlayacakğız. İstasyon uzunluklarımız 150 metre.
İnönü Caddesi’ni açacağız, sadece. 800 -900 metrede bir 150 metreyi kapatacağız. Trafiği yanlardan vereceğiz. Oradaki alanları temiz tutacağız, hatta otopark olarak kullanacağız. O zaman esnafın işi bugünkünden daha çok olacak. Sorun tamamen ortadan kalkacak.
-Bunun için tünellerin betonlanmasını mı bekliyorsunuz. Bu bittikten sonra mı dediğiniz düzenleme yapılacak?
“Ana betonlamayı beklemiyoruz. Ana betonlama olmayan yerler de var. Bir uçtan başlayarak, aça aça gidilecek.”
- Bu süreçte Hatay Caddesi’nde oturanlar çok büyük sıkıntı çekiyorlar. Özellikle esnaftan çok şikayetçi. Bittik diyorlar...
“Yerden göğe kadar haklılar.”
- Onlar için bir şey düşünülüyor mu, bir şey yapılabilir mi? Tabela vergilerini ertelemek, zararlarının bir bölümünü karşılamak gibi?
“Yok hayır. Bütün meslek odalarıyla bir toplantı yaptık. Orada bir örnek verildi. İşte şurada, Avrupa’da, böyle durumlarda bunların yıllık cirolarının ortalaması alınarak, zararlarının belli bir oranı karşılanıyor gibi... Bunlar doğru şeyler. İzmir Milletvekilimiz sayın Mehmet Ali Susam, kanun teklifi verdi. Çıkarsınlar teklifi verelim parayı. Burada esnafa vereceğimiz para o projenin içerisinde para bile değil.
Ama yasal engel var. Yoksa niye vermeyelim?


KAHVE MOLASI

Başkan’ın sütten ağzı yanmış!

Bugün üçüncü gün..
Aziz Bey gibi ben de, uzun uzun olmasa da “içimi dökmek”, birkaç kelam etmek istiyorum.
Alsancak Liman arkası Turan arasındaki Yeni İzmir Projesi’ni yargıya taşıyarak, bu bölgeyi de Basmane’deki “utanç çukuru” na dönüştürecek bir süreci başlatmak “doğru” bir adım değildir.
Bu kente yatırımcının gelmesini istiyorsak, yasalar çerçevesinde onlara belli avantajlar sağlamak zorundayız.
Yoksa niye gelsinler ki?
Açılan her dava, durdurulan her proje, İzmir’i biraz daha “yalnızlığa” itmekte, “kaderiyle” baş başa bırakmaktadır.
Uzlaşma şarttır.
Siyaseten “hesaplaşmaya” kalkışmak, o kişi için “kazanç” ve “zafer” gibi görünse de, süreç içinde İzmir’e “zarar” verir.
Kazanan bir kişi, kaybeden 3 milyon İzmirli olur...
Nitekim öyle de oluyor...
Başkan Kocaoğlu’nu bu konuda çok “sıkıntılı” gördüm.
Çözüm; “birlik” olmak...
Bu kent seçmeninin yüzde 56’sının oyunu alan “seçilmiş”e güvenmektir...
Onun yoluna koyulan her taş, bilinmelidir ki, İzmir’e yapılmış bir “ihanet” tir.
* * *
Belki metroyu bitiremedi, pek çok yatırım ağır-aksak yürüyor ama İzmir Körfezi, Başkan Kocaoğlu’nun belli ki hiç taviz vermeyeceği ve ne yapılması gerekiyorsa yapacağı bir konu.
Bu izlenimi edindim.
Buna rağmen, İZSU’daki görev değişiminin; Hasan Fehmi Mani’nin ayrılması, yerine Ahmet Hamdi Alpaslan’ın DSİ’den transferiyle bu göreve gelişi, Körfez konusunda çok önceden alınması ve yapılması gereken yatırımları bir parça sekteye uğratmış gibi. İZSU, yavaş yavaş, geçmişte yapılmamış ya da “eksik” bırakılmış, Büyük Kanal Projesi ile entegre olması ya da bu projeyi desteklemesi gereken yatırımları projelendirip, ihale aşamasına getiriyor.
Örneğin, arıtma tesisi devreye girdiğinde, atık çamurunu yakma tesisinin devreye alınması gerekiyordu. Alınmamış... Bir ihale yapılmış ama, alan firma neredeyse 5 yıldır hiçbir iş yapmamış. Sözleşmesi fesih edilince yargıya gitmiş.
Sonuç bekleniyor...
Oysa bu tesis devreye girmiş olsaydı, atık çamurunun sürekli toprağa gömülüp kireçlenmesi gibi “çağ dışı” uygulamaya ihtiyaç kalmayacaktı. En önemlisi de buradan kaynaklı koku sorun olmaktan çıkacaktı.
Keza, Narlıdere’den itibaren Mustafa Kemal Sahil Bulvarı boyunca döşenen, Gümrük’teki terfi ve pompaj istasyonundan, Halkapınar’a yönlendirilen evsel atıkları taşıyan boru hattında yapılan küçültülmenin yarattığı sorun gibi.
Çünkü Alsancak’tan 2 metrelik, Güzelyalı’dan 1.60 çaplı borularla gelen atıkların, Basmane’ye kadar 1.4’lük borularla taşınması teknik olarak da mümkün değil. Bir de buna sistemin içine giren yağmur sularını eklediğinizde, Gümrük’te işler iyice karışıyor. Geleni, gider taşımadığı için, pis su Gümrük’te şişiyor ve Güzelyalı istikametine geriye tepiyor. Sonrasında da Sahil Bulvarı’ndaki taşkın savaklarından istemezseniz de körfeze akıyor. Hem deniz kirliliğine, hem de kokuya neden oluyor. Gümrük -Basmane arasında ikinci boru hattı için niçin gecikildi ya da beklendi, devreye alınmadı?
Bu da ayrı bir soru...
Ne var ki, İzmir Körfezi konusunda Başkan Kocaoğlu, çok titiz ve çok kararlı.
Daha açıkçası Körfez konusunda “ipler elinde...”
Alsancak-Turan arasındaki Yeni İzmir Projesi’nde, Basmane çukurunda, İnciraltı’nda olduğu gibi “birileriyle” uğraşmak zorunda değil.
Bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. Başkan, İzmir’in yatırımlarını engelleyenlerle ilgili içini döktükten sonra, “Demek ki, bu kentte bir suçlu aranacaksa, dışarıda değil, içimizde aramalıyız.” demişti. Teyplerin kapandığı kahve sohbetinde, söz gene bu konuya gelmişti.
Kendisine, “suçluyu içimizde aramalıyız diyorsunuz, bunun anlamı, ‘Bu kente en büyük kötülüğü, yine kendimiz yapıyoruz’ demek değil mi?” diye sormuştum. Ardından da, benim yorumum şu diye ilave etmiştim: “Düşmanı dışarıda değil, demek ki içeride aramalıyız..”
Aslında, ikisi de doğru bir teşhis..
Allah’tan ki, İzmir Körfezi ve Büyük Kanal Projesi’nde böyle bir olasılık yok.
* * *
Metro ile ilgili izlenim ve görüşüme gelince...
Aziz Kocaoğlu şu anda, “sütten ağzı yanmış” gibi, temkinli..
Ama işi çok zor, çokkkkkkkkkkkkk!...
Metronun gecikmesinin neden olduğu, özellikle de bu bölgedeki insanların çektiği sıkıntıların da farkında.
Üzülüyor...
Ne o, ne bu bölgede oturanlar ve yaşayanlar, ne de biz.
Metro inşaatının Hatay’da yarattığı tahribatı gözardı edemeyiz.
Bir-iki yıl sonranın Hatay’ı, şüphesiz ki bugünkü gibi olmayacak.
O halde, “ağlayıp da gözden olmak” yerine, ne yapabileceğimize bakmalı, bu sıkıntılı süreci “en az hasar ve zararla” atlatmanın çarelerini bulmalıyız.
Çok sevdiğim bir atasözü vardır:
“Ne yaptığını, nereye gideceğini bilmeyen gemiye, hiçbir rüzgarın faydası olmazmış.”
Bir türlü bitirilemeyen ve sürekli sorun üzerine sorun yaşayanan Üçyol-Üçkuyular arasındaki metro hattı için “güvenli yol haritası” yapmak, “ağlamaktan(!)”, daha akılcı bir yol olur diye düşünüyorum.

YARIN: Kocaoğlu, seçimlerden üç ay sonra yapılan araştırmada yüzde kaç oy aldı?