Ben Can Çelebioğlu’nun yerinde olsam...
Değilim ama, olsam diyorum...
Ne bu kadar uğraşır;
Ne boşu boşuna sinirlerimi bozar;
Ne haklıyken, kamuoyunda haksız duruma düşer
Ne de gazete ve televizyonlara “yazlık malzeme” olurum...
Şüphesiz bu bir tercih meselesi...
Ancak, bu ülkenin sayılı işadamı ve ünlü bir ailesiysem, şikayetimi de, isyanımı da, böylesine “avam” biçimde sergilemem.
Çünkü;
Burası dağ başı değil, Çeşme...
Dingonun ahırı da değil...
Bu ilçenin bir kaymakamı, belediye başkanı ve bir de valisi var.
Onun da ötesinde yasa ve yönetmelikler var.
Gürültü ölçen cihazlar ve bunun için görevledirilmiş devlet memurları var.
Cezalar da bir hayli tuzlu ve ağır.
İddia edildiği gibi, Mehmet Bey, Selim Bey, Bülent Bey; kim olursa olsun; öngörülen gürültü seviyesini aşıyorlarsa, öderler cezayı, olur biter.
Ceza deyip geçmeyin...
Her ses sınırı aşımında 12 bin lira...
Israrla tekrarı halinde, ceza tutarları 100 bin liraya kadar çıkıyor.
İşyeri ya da mekanın kapatma cezası da işin tuzu-biberi...
Yani...
Bu ülkede hiç kimse, kendisine karşı suç işlendiği gerekçesiyle, hem savcı hem de hakim olup, cezayı kendi istediği gibi kesmeye kalkışırsa, işin içinden kimse çıkamaz.
Anarşi doğar, terör eser, hukuk devleti yerini; kaba kuvvet, güçlünün güçsüzü ezdiği, kabul edilemez bir düzene bırakır.
Can Bey’in Aya Yorgi’de yaptığı, kusura bakmasın ama budur.
Nedeni de şu:
Cezayı kişiler değil, ancak devlet keser.
Aya Yorgi’deki sorunun bu kadar büyümesinin nedeni, iki tarafın da haklılığındandır.
Ne var ki, iş kurcalanırsa, Çelebioğlu ailesinin bu koydaki bahçeli, havuzlu malikaneleri hem yasal hem de değildir.
Bu malikane, 30 küsur yıl önce İzmirli Şamlı Ailesi tarafından yapılmıştır. Çelebioğlu koya hakim yapıyı çok sonra satın almıştır.
Ne yazık ki bu malikane, o tarihlerde bu bölge birinci derece tarihi ve doğal SİT alanı kapsamında olmadığı için yapılabilmiştir.
Oysa Çelebioğlu malikanesi, tarihi Aya Yorgi Kilisesi kalıntılarının üzerine inşa edilmiş, bir tarihin üzeri betonlanarak örtülmüş, o günkü yerel yöneticiler de buna göz yummuştur.
Kısacası o malikanenin orada olması, tarihe karşı işlenmiş büyük suçlardan biridir.
Ama tekrar ediyorum; bunun suçlusu ne Can Çelebioğlu, ne de Çelebioğlu ailesinin diğer fertleridir.
Suçlu, o tarihlerde bu alanı peşkeş çeken yerel yöneticilerdir.
Sonuç:
Doğruysa Can Bey; Aya Yorgi’de, evinin hemen dibinde olduğu, bir de ulusal ve uluslararası alanda Çeşme’nin adıyla birlikte anılan ve ünlenen Mehmet Özöner’in işlettiği Marakech’i susturmak yıldırmak için milyonlar harcıyor.
Örneğin; devasa ses düzeni ve DJ için günlük 40 bin lira...
Son olarak diktirdiği dev aydınlatma kulesine yerleştirilen 2000 vat gücündeki lambalar için her gece binlerce liralık elektrik parası ödüyor.
O, bu derken sırf inat uğruna yaz boyunca neredeyse 1-2 milyon dolar harcama yapıyor.
Ben olsam, demiştim ya;
Sezon başında alırım karşıma Mehmet Özöner’i, “Al kardeşim şu 1 milyon doları. Açma burayı, bana kirala” derim.
Marakech’i, ben ve ailem denize girmek için kullanacağız” der, çıkarım işin içinden...
Yoksa, Aya Yorgi’de sezon “The End” deyinceye kadar, bu işin kazananı olmayacak gibi görünüyor. Aksine Can Bey de bu işten zararlı çıkabilir.
Çünkü izin almadan diktiği aydınlatma kulesi, SİT yönetmeliğine göre, izin alınmadan inşa edildiği için büyük bir suç.
Şikayet halinde ağır yükümlülüğü var. Ne-dir derseniz; paraya çevrilmeyen hapis cezası.