KISMETSE beş yıl sonra; Bodrum, Marmaris’e gider gibi, İzmir’den arabasına atlayan 3.5 saat sonra İstanbul’da kontak kapatacak.
İzmir-İstanbul arasını 140 kilometre kısaltacak olan otoyolun yapımı aynı anda iki uç noktadan Kuzey’de Gebze, Güney’de İzmir’den başlayacak.
İki yıl sonra İzmit Körfezi’nin üzerine yapılacak olan üç kilometrelik asma köprü açılacak.
Üçüncü yıl sonunda, İzmir-Manisa arası hizmete girecek.
Dördüncü yıl Kuzey’den Bursa’ya, İzmir’den ise Balıkesir’e kadar olan güzergah bitirilmiş olacak.
* * *
İzmir-İstanbul Otoyolu en çok İzmirli ve Manisalıyı zengin edecek.
Çünkü, 377 kilometrelik otoyol ve 43 kilometrelik bağlantı yollarının inşa edileceği projenin bütününde, 57 kilometrelik İzmir-Manisa arası büyük ölçüde özel mülkiyet üzerinden geçiyor.
Bu da, yüksek miktarda istimlak anlamına geliyor.
Nitekim yılbaşında başlayacak çalışmalarla, yüklenici şirketler topluluğu; Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel ve Göçay, bu güzergahtaki arazilerin sahiplerine toplamda 500 milyon dolar tutarında kamulaştırma bedeli ödeyecekler.
Paraya bakar mısınız beyler?
Sanki başımıza devlet kuşu konmuş gibi...
* * *
İzmir ve Manisa’ya “keş” olarak girecek bu milyonlarca liranın hiç kuşkusuz ki, bir bölümü yeni yatırımlara akacak.
Yatırım; üretim demek, istihdam demek, iki kentin iç piyasalarının canlanması, hareketlenmesi demek...
Zaten otoyolun inşası sırasında yaklaşık 50 bin kişi çalıştırılacak.
Bu yeni iş olanaklarından İzmir-Manisa güzergahı yapımında, iki ilden binlerce kişi işe alınacak.
Demiri, çimentosu, barınma, iaşe, giyim-kuşam, ulaştırma, taşıma, sosyal harcamalar derken, bu süreçte herkes nemalanacak, ciddi paralar kazanacak.
Bundan iyisi, Şam’da kayısı beyler...
* * *
Temeli atıldı.
Beş yıl sonra Cumhuriyetin 92. yılı kutlanırken de İzmir-İstanbul Otoyolu hizmete girecek.
Bu süreçte İzmir olarak, otoyola entegre olacak yatırımları tamamlamamız gerekiyor.
Çünkü İstanbul’a sadece 3.5 saatlik uzaklık ve bu projeden doğrudan yararlanacak 18 il ile sağlanacak entegrasyon, hem ticari, hem sınai, hem turistik, hem de sosyal ve kültürel anlamda bağlantılarımızı güçlendirecek ve canlandıracak.
Bu fırsatı kaçırmamalıyız.
Kentte birbirimizle didişmeyi, onu-bunu sorun yaparak gelişmeyi ve proje bazında yapılaşmayı engelleyecek girişimleri bir kenara bırakıp, kenetlenmeli, konuşarak, paylaşarak ve uzlaşarak yatırımların ve yatırımcıların önünü açmalıyız.
Beceremezsek, dev otoyol projesinin İzmir ayağında, sadece “zurnanın son deliği” olarak, popomuzun üzerine oturur kalırız...