Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilmeye çalışılan bir yasa var. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca hazırlanmış.
Sahil şeridindeki tüm yerleşim alanlarında imar ve ruhsatlandırma yetkisi, belediyelerden alınıp, Ankara’ya bağlanılmak isteniliyor.
Kısaca söylenmek istenen şu:
Üç tarafı denizle kaplı ülkenin kıyı şeridindeki tüm il ve ilçeleri, seçilmiş belediye başkanları ya da yerel yönetimler değil, Turizm Bakanlığı olarak biz planlayacağız. Tüm yapılaşmada ruhsatları biz vereceğiz. Ankara olarak bizim bilgimiz olmadan tek bir çivi dahi çakamayacaksınız...
Ne yazık ki biz bu filmi daha önce de seyretmiştik.
Ne zaman mı?
1983-87 arasında...
Beş yıl süreyle tüm kıyılarımız Ankara’da Turizm Bakanlığı’yla İmar İskan Bakanlığı bürokratlarınca planlandı.
Sonuç ortada: Bugün kıyı şeritlerimizdeki çarpık yapılaşmanın tek sorumlusu, o yıllarda yapılmış ve uygulanmış, uygulanmaya devam eden bu plan ve planlamadır. Kusura bakmasınlar, o dönemde, parayı basan, bakanlıkta “adamını” bulan, peşine bir siyasetçiyi takıp giden herkes planı ve değişiklikleri kendi çıkarına göre yaptırdı.
Kuşadası, Bodrum, Marmaris bugün böyleyse, bu yüzdendir.
* * *
Kıyı Ege Belediye Birliği Başkanı, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur’la sohbet ediyoruz.
Başkan Batur hem kızgın hem de öfkeli...
“Bu yasa yürürlüğe girdiği takdirde, belediyelerin tüm yetkisi Bayındırlık il müdürlüklerine verilecek ve sistem işlemez hale gelecektir.
Vatandaşlarımız imar izni, inşaat izni, ruhsat gibi konularda çıkmaza girecek, planlamada ve uygulama bütünlüğünde çatlaklar büyüyecek, halk tarafından halkın iradesiyle, gerçek bir demokrasiyle seçilen belediyeler ve belediye başkanlarıyla belediye meclisleri devre dışı bırakılacaktır.”
Batur, “Bu duruma sessiz kalmamız imkansız” diyor.
Haklı...
Çünkü küresel kriz döneminde toplanamayan vergiler nedeniyle belediyeler çok zor durumda. İller Bankası kesintileriyle belediyelerin tümü her an duvara toslayıp parçalanmak üzere. Bu yasa teklifi kabul edilirse belediyelerin en büyük gelir kaynağı olan imar ve ruhsatlardan gelen kaynak da kuruyacak.
Peki, 24 saat sokak sokak hizmet götüren, vatandaşın sıkıntılarını güç-bela da olsa çözen belediye başkanları bu durumda ne yapacak?
Çöp toplayıp, oy isteyecek; o kadar!..
* * *
Bana göre kıyı şeridini yeniden planlamak, küçük belediyelerin yetişmiş ve teknik yetersizliğini gerekçe olarak göstermek, hepsi bir bahane.
Açın bakın 29 Mart seçim sonuçlarının yer aldığı Türkiye haritasına.
İktidar partisinin başarılı olamadığı, muhalefete teslim ettiği tüm belediyeler kıyı şeridimizde.
Örneği Ege’de.
Kıyı Ege Belediyeleri Birliği’ne bağlı 74 belediye var. Bir teki bile AKP’li değil.
Ağırlıklı olarak CHP’li.
Ve şimdi iktidar, bazı gerekçelerle, seçim kaybettiği ve bir türlü dikiş tutturamadığı kıyı ilçe ve beldelerde, halkın seçtiği başkanların elinden, yerel yönetimlerin var olma nedeni olan bir “yetki”yi almak istiyor.
Bu düpedüz bir “intikam yasası” gibi. “Oy vermezsin ha, gör bakalım nasıl eziyet çekeceksin” dercesine bir uygulama.
Ne derseniz deyin, hangi yakıştırmayı yaparsanız yapın.
Kıyı Ege Belediyeler Birliği Başkanı Abdül Batur, bu yasanın çıkmaması için her türlü mücadeleye hazır.
Kiminle? Aynı kararlılıkta olan Ege’ye kıyısı olan 74 belediye başkanı ve meclis üyeleriyle.