‹ZMİR 3. İdare Mahkemesi, kentin belki de önümüzdeki 50 yılını ilgilendiren çok önemli bir karar aldı.
Mahkeme, Alsancak Liman arkası ile Turan arasındaki 550 hektarlık alanın imar planlarını iptal etti.
Şimdi ne var bunda diyebilirsiniz?
Her plan mahkeme tarafından iptal edilebilir?
Doğrudur.
Elbette hukuk devletinde tüm işler yargı kararlarına açıktır.
Ancak söz konusu alan İzmir’de neredeyse 10 yıldır üzerinde çalışılan ve şehrin önümüzdeki on yıllarda gelişimini sağlayacak bir bölge. Yani bu bölgede inşaatına başlanacak yapılar, belki de İzmir’de çok uzun süreden beri devam eden atıllığı ortadan kaldırılacak.
Şehrin gelişimini ateşleyecekti.
* * *
“Yeni İzmir Projesi” ya da “Gökdelenler Bölgesi” planlaması rahmetli Ahmet Piriştina’nın hayaliydi.
Piriştina, İzmir’in gelişmesi için ekibiyle birlikte yaklaşık 10 yıl önce Alsancak ve Turan arasındaki 550 hektarlık alanı İzmir’in gelişim alanı olmasını kararlaştırdı.
Doğru bir karardı.
Çünkü pek çok yatırımcı İzmir’e geliyor, çok katlı gökdelen ve iş merkezi, rezidans alışveriş merkezi yapmak istiyordu.
Kent merkezinde genelde “gökdelen”e izin verilmediği için de talepler geri çevriliyor, bu da kentin gelişmesinin önünde önemli bir “engel” oluşturuyordu.
Piriştina ve ekibi, bu nedenle Alsancak Liman arkası ile Turan arasını seçti.
Amaç bu bölgede yüksek katlı yapılara izin verilerek hem Alsancak ve Çankaya gibi şehrin merkezindeki yapılaşma baskısını azaltmak hem de şehrin gelişimini yayıp hızlandırmaktı.
* * *
Rahmetli Piriştina’nın gözbebeği olan proje büyük bir ciddiyetle yürütüldü. Söz konusu alanın planlanması için uluslararası mimari proje yarışması düzenlendi. Yarışma sonucunda bir Alman mimarın yaptığı proje kabul edildi ve bsölge için hatırı sayılır bir yapılaşma izni verildi. Piriştina dönemindeki planlarda toplam inşaat alanı 4 milyon 864 bin metrekareydi. En önemlisi de bu bölgede yapılacak yapılar için yükseklik serbest bırakıldı.
Yani yeterli taban alanı sağlamak koşuluyla uzaya kadar kat çıkılabilirdi.
Burası İzmir’in gökdelen bölgesi olacaktı.
İzmir’e büyük gelişim sağlayacak planların uygulanmasına Piriştina‘nın ömrü yetmedi.
Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediyesi’nin dümenine geçince bu bölgede verilen imar iznini yeterli görmedi, 13 Mart 2006’da bölgenin planlarında önemli bir değişikliğe gidildi.
Büyükşehir Meclisi, zeminde yüzde 25, 30 ve 35 olan kullanım hakkını, yüzde 40, 45 ve 50’ye yükseltti. Planda 3 ve 3.5 emsal olan inşaat yoğunluğu hakkı da 4 ve 4.5 emsale çıkarıldı.
İnşaat yoğunluğu 4 milyon 644 bin metrekareden 6 milyon 302 metrekareye ulaştı.
Yani toplamda 1 milyon 438 bin metrekare inşaat alanı artışı getirildi.
* * *
Büyükşehir Belediyesi’nin bu plan değişikliği İzmir Valiliği tarafından dava konusu yapıldı. Hem de imar yoğunluğunu artırırken yeşil ve sosyal donatı alanlarını aynı oranda artırmadığı gerekçesiyle. Görülen davanın bilirkişi raporunda şu çarpıcı cümleler yer aldı:
“Ülkemizde planlama çalışmalarındaki denetim eksikliği ve yetersizliği, planları, sağlıklı mekan yaratma yerine rant oluşturma aracına dönüştürmüştür.”
Yerel mahkeme bilirkişi raporuna uydu ve plan değişikliğini durdurdu. Yani bölgenin planları Piriştina döneminde yapılan ilk haline döndü. Fakat İzmir için çok önemli 4 yıl bu arada tartışmalar arasında kayboldu gitti.
Geldik bu günlere. İzmir’in şu kriz döneminde şiddetle ihtiyaç duyduğu gelişim söz konusu alandaki inşaatlarla tam başlayacaktı ki planları tamamen iptal eden şok bir mahkeme kararı daha çıktı.
İşin ilginç yanından biri de planların iptali için davaya açan isimler arasında İzmir için yıllarca uğraş vermiş olan Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Yüksel Çakmur’un da yer almasıydı.
Bu davaya bakan 3. İdare Mahkemesi hem İzmir Büyükşehir Belediyesi hem de Konak Belediyesi tarafından hazırlanan imar planlarının yürütmesini durdurdu.
Durdurma gerekçesi ilginç; mahkemeye göre gökdelen yapılacak bu bölgede Büyükşehir Belediyesi yeterince jeolojik etüt yapmamış!..
Yani mahkeme diyor ki, “Yeni İzmir’i burada kuracaksanız, ama zeminin nasıl olduğuna bakmamışsınız.”
İnsan ne diyeceğini, ne yazacağını şaşırıyor.
İlk akla gelen şu: Dünyada ve Türkiye’de bütün şehirlerde gelişim konusunda büyük bir yarış yaşanırken, İzmir gelişmesini sağlayacak olan bir bölgenin planlarını yapamayacak kadar aciz mi?
Yoksa, birileri, İzmir’in gelişmesinin önüne yine “taş koyup”, Büyükşehir Belediye Başkanı’nı “inat” uğruna zor duruma mı düşürmek istiyor?
Nedeni ne olursa olsun, bu konuda mahkemeye gidenleri “doğru” bulmuyorum.
Nedeni ne olursa olsun, böyle davalarla İzmir’in gelişmesine engel olanlara son sözüm şu:
Lütfen bundan sonra çıkıp, “İzmir’e neden çivi çakılmıyor” diye ne yakının, ne de bağırıp-çağırın...
Çünkü sizler modern bir İzmir yerine, “köyde” yaşamayı yeğleyen bir zihniyetin son temsilcilerisiniz...