CHP İzmir’de, son noktayı Sav ekibi koydu.
Partinin en üst yönetimi sayılan ve CHP’yi Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile yönetecek olan Merkez Yürütme Kurulu, yeniden seçilen Önder Sav ve ekibinin kontrolüne geçti.
İzmir’den 20 kişilik MYK yönetimine, Mehmet Ali Susam’ın yerine, Önder Sav’ın en yakın çalışma arkadaşı Abdürrezzak Erten girdi.
Yani, gitti Baykal, geldi Önder Sav!...
* * *
CHP’de MYK, önemli bir organdır.
Partiyle ilgili tüm kararlar bu kurulda alınır.
Bir anlamda partinin “güç dengesi”dir.
MYK’ya hakim olan ekip, gerekirse genel başkana rağmen örgütü dilediği ve öngördüğü biçimde şekillendirebilir.
Baykal döneminde, MYK’nın ipleri ve hakimiyeti Deniz Bey’in ellerindeydi.
Bugün sanki biraz daha farklı.
Yeni MYK’ya, isim, nitelik, nicelik ve yapı olarak baktığınızda Kemal Kılıçdaroğlu’nun Sav ve ekibine “teslim” olmuş izlenimi çıkıyor.
Nitekim bu kurula İzmir’i temsilen Abdürrezzak Erten’in seçilmesi de bunun bir göstergesi. Çünkü, Önder Sav’ı dengelemek adına yeni MYK’ya İzmir’den, Oğuz Oyan ya da Alaattin Yüksel için pazarlıklar yapılıyordu.
Önder Bey, yeniden genel sekreter seçilince, Erten’in önü açıldı, Susam’dan boşalan koltuğa, Sav ekibinin “kurmay”ları arasında yer alan Abdürrezzak Bey oturdu.
Baykal ekibinin Önder Sav tarafından İzmir’deki tasfiyesi de tamamlanmış oldu.
* * *
Bu ekip İzmir’i kucaklayabilecek mi?
Dar kadroculukta ısrar edilirse, mümkün değil.
Çünkü Önder Sav ve ekibinin İzmir’deki tabanı, İzmir’i, İzmir yapan dinamiklere ve kesime yabancı. Daha çok Doğu ve Güneydoğulu kökenlilerle barışık.
“Rövanşı aldık” gibi saçma-sapan, pragmatik, bölgecilik anlayışlarıyla İzmir’i dizayn etmeye çalışırlarsa, CHP İzmir’de sağlanmak istenen “barış”ın yerini, tekrar “kavga ve kaos” alacaktır.
Üniversiteye, medrese adı!...
EGE ve Dokuz Eylül’dan sonra İzmir’e kurulacak olan dördüncü devlet üniversitesinin adı Katip Çelebi olacakmış.
Sorması ayıp ama; kimdir bu Katip Çelebi?
Asıl adı Mustafa Bin Abdullah olan 1608 -1656 yılları arasında yaşayan bir zat.
Enderun mektebinde okumuş bir asker.
Ordu katipliğinde bulunduğu için de, halk arasında “Katip Çelebi” olarak ünlenmiş. Hacca gittiği ve başmuhasebeci ikinci halifesi olduğu için “Hacı Halife” olarak da tanınıyor.
Kısacası, tarih, coğrafya, biyografya ile ilgili çalışmalar yapan bir Osmanlı alimi.
Hiç itirazım yok ama; hangi kafa, hangi zihniyettir ki, Kurtuluş Savaşı’ndan başlayarak Cumhuriyet tarihimizde, İzmir’in yetiştirdiği onca kahraman ve Türk büyüğü dururken, yeni kurulacak bir devlet üniversitesine, bu kentle yakından uzaktan ilgisi olmayan bir kişinin ismini vermeye kalkışabilir?
İşin iyice tadını kaçırmaya başladı.
Üniversiteye bu ismi öneren, AK Parti İzmir Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eniştesi olan Mehmet Tekelioğlu.
Ne yazık ki,TBMM Plan Bütçe Komisyonu çoğunluk oylarıyla bu ismi kabul etti.
Ama herkes bilmeli ki, İzmir halkı, TBMM karar alsa bile yeni üniversitesine “Katip Çelebi” adının konulmasını kabullenmez.
Karşı çıkar, direnir...
İzmir’e de, İzmirlilere de zaten bu yakışır.
Sayın Tekelioğlu’na gelince...
Katip Çelebi adını çok istiyorsa ya medrese gibi faaliyet gösterecek özel bir vakıf üniversitesi kurup oraya versin, ya da memleketi olan Kayseri’de kurulacak üniversiteye koydursun.
Tabii, eniştesi sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, izin verirse...