Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir’in 2020 için aday olduğu EXPO’yu, daha önce gerçekleştiren kentlerde;
Yatırımları görmek,
EXPO sonrasını gözlemek,
Kentlere katkısını öğrenmek,
İzmir için nasıl bir yer ve model seçimi yapılması konusunda bilgi sahibi olmak amacıyla İspanya’daydık.
Neden İspanya derseniz; çünkü bu ülke 1888, 1929, 1992 ve 2008’de, tam dört kez; Barselona, Sevilla ve Zaragoza kentlerinde EXPO düzenledi.
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hilmi Uğurtaş’ın çok dar bir grupla gerçekleştirdiği bu çalışma, bence bugüne kadar bu alanda yapılan en önemli EXPO incelemelerinden biriydi.
Toplam 10 kişiydik.
Hilmi Uğurtaş, Atilla Baysak, Hüseyin Doğan ve biz gazeteciler.

Bu inceleme gezisi çok yararlı oldu.
En azından benim için...
Çünkü, EXPO konusunda bugüne kadar hep kazanmaya kilitlenmiş durumdaydık.
Attığımız her adım, “oy” içindi.
Sonrasında kente kazandıracaklarıyla ilgili pek kafa yormadığımızı söyleyebilirim.
Hilmi Uğurtaş, bu konuda “gözümüzü açan” kişi oldu.
O İspanya’da herhangi birinin kapısını çalıp 2020 için oy istemedi ama EXPO’yla birlikte İzmir’in gelecekteki 50 yıllık vizyonunu belirleyecek yapılanma modelinin nasıl olması gerektiğini göstermeye çalıştı.
Grup içinde, EXPO’yu çok tartıştık.
Sonuç olarak ortaya pek çok yeni fikir ve tespitler ortaya çıktı.

Seçilen kentlerden biri Barselona’ydı.
Bu kent ilk EXPO’yu 1888’de yapmış.
Günümüzde bu alanı, “Old City” ve “Bazaar”; eski şehir ve alışveriş-eğlence-dinlence merkezi olarak kullanıyor.
Aynı kent, 1929’da EXPO’yu bir daha düzenlemiş.
Bu kez de “Saray” konseptli yapılar ile şehrin köşe noktalarını oluşturmuş.
Bugün, sanat-kültür çalışmaları odaklı kullanılıyor.
Ve Sevilla...
1929’da Barselona ile birlikte EXPO organizasyonunun bir ayağı olmuş.
Kente yapılan saray ve çevresindeki pavyonlar, günümüzde Sevilla’nın en çok turist ziyaretine uğrayan yeri durumunda.
1992’de ise 215 hektar alanda 42 milyon ziyaretçi ile ikinci kez EXPO’yu düzenlemiş.
Teması; Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinin 500. yılı dolayısıyla keşifler çağıymış.
100’ün üzerinde ülke katılmış.
Sihir Adası olarak adlandırılan alan üzerinde günümüzde de teknoparkların-sergi salonlarının-iş ve eğlence merkezinin olduğu bir alan olarak çok ama çok yoğun biçimde kullanılıyor.
2008 Zaragoza’ya gelince...
Konsepti, yani teması “su kaynakları ve suyun önemi” olmuş.
Bu kenti de 6 ay içinde 60 milyon kişi ziyaret etmiş.
Kısacası; İspanya, EXPO’nun önemini belki de dünyada en iyi anlamış ülkelerden biri.
Zaten bugün turizm kapasitesinin Türkiye’nin en az 5 katı olmasının tek nedeni, düzenlemiş İzmir’in 2020 için aday olduğu EXPO’yu, daha önce gerçekleştiren kentlerde;
Yatırımları görmek,
EXPO sonrasını gözlemek,
Kentlere katkısını öğrenmek,
İzmir için nasıl bir yer ve model seçimi yapılması konusunda bilgi sahibi olmak amacıyla İspanya’daydık.
Neden İspanya derseniz; çünkü bu ülke 1888, 1929, 1992 ve 2008’de, tam dört kez; Barselona, Sevilla ve Zaragoza kentlerinde EXPO düzenledi.
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hilmi Uğurtaş’ın çok dar bir grupla gerçekleştirdiği bu çalışma, bence bugüne kadar bu alanda yapılan en önemli EXPO incelemelerinden biriydi.
Toplam 10 kişiydik.
Hilmi Uğurtaş, Atilla Baysak, Hüseyin Doğan ve biz gazeteciler.

Bu inceleme gezisi çok yararlı oldu.
En azından benim için...
Çünkü, EXPO konusunda bugüne kadar hep kazanmaya kilitlenmiş durumdaydık.
Attığımız her adım, “oy” içindi.
Sonrasında kente kazandıracaklarıyla ilgili pek kafa yormadığımızı söyleyebilirim.
Hilmi Uğurtaş, bu konuda “gözümüzü açan” kişi oldu.
O İspanya’da herhangi birinin kapısını çalıp 2020 için oy istemedi ama EXPO’yla birlikte İzmir’in gelecekteki 50 yıllık vizyonunu belirleyecek yapılanma modelinin nasıl olması gerektiğini göstermeye çalıştı.
Grup içinde, EXPO’yu çok tartıştık.
Sonuç olarak ortaya pek çok yeni fikir ve tespitler ortaya çıktı.

Seçilen kentlerden biri Barselona’ydı.
Bu kent ilk EXPO’yu 1888’de yapmış.
Günümüzde bu alanı, “Old City” ve “Bazaar”; eski şehir ve alışveriş-eğlence-dinlence merkezi olarak kullanıyor.
Aynı kent, 1929’da EXPO’yu bir daha düzenlemiş.
Bu kez de “Saray” konseptli yapılar ile şehrin köşe noktalarını oluşturmuş.
Bugün, sanat-kültür çalışmaları odaklı kullanılıyor.
Ve Sevilla...
1929’da Barselona ile birlikte EXPO organizasyonunun bir ayağı olmuş.
Kente yapılan saray ve çevresindeki pavyonlar, günümüzde Sevilla’nın en çok turist ziyaretine uğrayan yeri durumunda.
1992’de ise 215 hektar alanda 42 milyon ziyaretçi ile ikinci kez EXPO’yu düzenlemiş.
Teması; Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfinin 500. yılı dolayısıyla keşifler çağıymış.
100’ün üzerinde ülke katılmış.
Sihir Adası olarak adlandırılan alan üzerinde günümüzde de teknoparkların-sergi salonlarının-iş ve eğlence merkezinin olduğu bir alan olarak çok ama çok yoğun biçimde kullanılıyor.
2008 Zaragoza’ya gelince...
Konsepti, yani teması “su kaynakları ve suyun önemi” olmuş.
Bu kenti de 6 ay içinde 60 milyon kişi ziyaret etmiş.
Kısacası; İspanya, EXPO’nun önemini belki de dünyada en iyi anlamış ülkelerden biri.
Zaten bugün turizm kapasitesinin Türkiye’nin en az 5 katı olmasının tek nedeni, düzenlemiş olduğu EXPO’lar.

İzmir’e dönerken, sadece benim değil, bu geziye katılan tüm gazeteci arkadaşlarımın kafasında ortak bir düşünce oluştu:
İnciraltı yanlış bir seçimdi...
Nedeni de şu:
İspanya’daki üç kentte de, EXPO için yer seçimi, yeni bölgeler yaratma, kazanma-kazandırma üzerine yapılmış.
Yani, değersiz alanlara EXPO ile değer kazandırılmış.
Oysa İnciraltı, zaten kentin bir “mücevher” kadar kıymetli bölgesi.
Burayı EXPO’ya tahsis etmek, büyük haksızlık.
İzmir’e yapılabilecek en büyük kötülük ve işbilmezlik.
Ne yazık ki “tren kaçmış” durumda.
İnşallah bu, 2020 için kaçırdığımız ilk ve son tren olur...
İzmir’e dönerken, sadece benim değil, bu geziye katılan tüm gazeteci arkadaşlarımın kafasında ortak bir düşünce oluştu:
İnciraltı yanlış bir seçimdi...
Nedeni de şu:
İspanya’daki üç kentte de, EXPO için yer seçimi, yeni bölgeler yaratma, kazanma-kazandırma üzerine yapılmış.
Yani, değersiz alanlara EXPO ile değer kazandırılmış.
Oysa İnciraltı, zaten kentin bir “mücevher” kadar kıymetli bölgesi.
Burayı EXPO’ya tahsis etmek, büyük haksızlık.
İzmir’e yapılabilecek en büyük kötülük ve işbilmezlik.
Ne yazık ki “tren kaçmış” durumda.
İnşallah bu, 2020 için kaçırdığımız ilk ve son tren olur...