‹ZMİR Körfezi’nin; dolayısıyla kentin, Narlıdere, Üçkuyular, Güzelyalı, Göztepe, Karataş, Konak, Alsancak, Halkapınar, Bayraklı, Karşıyaka ve Mavişehir’in kokmasına neden olan iki nedeni, dün sizlerle paylaştım.
Geriye dönersek, yapılan hataları yazmaya çalışsak, ne yer yeter ne de zaman.
Şu gerçek kabul edilmeli.
İzmir Körfezi’ni kurtaracak olan Büyük Kanal Projesi, 90’lı yılların sonunda yapılan değişiklikle küçültülmüş ve daha sonraki yıllarda da gerekli önlemler alınmadığı için bugün iflas etmiştir.
Nitekim Körfez’deki canlı hayatın giderek kötüleştiğine dair bilimsel raporlar vardır.
Son olarak 18 ay önce üniversite tarafından yapılan çalışmalarda, Konak Pier’in önünden alınan deniz suyu numunelerinde tuz oranının çok düşük olduğu tespit edilmiştir. Bunun nedeni, sistemde bir kaçak ya da sızıntı olduğunun göstergesidir.
Ne yazık ki İZSU, bir buçuk yıldır İzmir Körfezi’nde “dip çamuru ve su analizi” yaptırmamaktadır.
Her ne kadar “tasarruf tedbiri” dense de, bu çok büyük ihmaldir.
Çünkü elinizde bilimsel veriler olmazsa, işlerin iyi mi, kötü mü gittiğine karar veremezsiniz.
Oysa bu kentte 2000’li yıllardan sonra, deniz suyu numuneleri, günlük, haftalık, aylık olarak düzenli olarak alınır, koli basilinden, sudaki oksijen oranına kadar tüm veriler kayıt altında tutulurdu.
Şimdi niçin aynı titizlik gösterilmiyor, anlamak mümkün değil.
Boru tercihi de yanlıştı
İzmir Körfezi’nde bugün gelinen noktayı araştırırken, pek çok üniversite öğretim üyesi, eski bürokratlar ve bu konunun uzmanlarıyla onlarca görüşme yaptım.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, her ne kadar İzmir Körfezi’nin kokmadığını ısrarla savunsa da, Başkan’a bu konuda katılan ya da aynı görüşü paylaşan bir İzmirliye ne yazık ki rastgelmedim.
90’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başında, bugünkünden daha çok kokan ve canlı yaşamın neredeyse hiç kalmadığı körfezi kurtarabilmek için proje küçültüldü.
Ne yapıldı, 2.20’lik dev borular, küçültülerek 1.60’lıklarla değiştirildi.
Bir de o günkü İZSU yönetiminin bir başka hatası daha bugün gündemde...
O da, seçilen boruların TSE standartlı olmasına rağmen, bu işe uygun olmamaları.
Çünkü İzmir’e döşenmesi gereken boru standardının yüzde 95 polietilen olması gerekirken, yüzde 66 polietilen, yüzde 35 kalsit karışımlı olduğu iddia ediliyor.
Kalsit denilen madde, bildiğimiz tebeşir tozudur. O dönem ucuz olduğu için bu nitelikli boru seçilmiş olsa da, bugün tüm teknik uzmanlar, boruların evsel ve endüstriyel atıkları sızdırdığı görüşündedir.
Bunu anlamak için, döşenen borulardan alınacak bir numunenin laboratuar analizinin yapılması yeterlidir.
İZSU’dan bir üst düzey yetkilinin sözleri ve önerisi gerçekten çok ilginç.
Şöyle diyor:
“Bugün gelinen noktanın nedeni, hem projenin küçültülme aşamasında hem de arıtma tesisinin işletilmesindeki idari hatalardır.
İZSU, proje küçültülüp devreye alındıktan sonra, gerekli By-pass’ları yapmamış, ihmal etmiştir.
İzmir’in hala yüzde 40 civarındaki yerleşim bölgelerindeki atık suların tamamı sistemin içine değil, derelere verilmektedir. Tabi, derelerden de Körfez’e akmaktadır.
İzmir Körfezi’ni kurtaracak olan Büyük Kanal Projesi ana kuşaklama hattının güney aksı, boru çapları küçültülerek tamamlanmış ama, kentin üst yerleşim alanlarındaki kanalizasyon sistemi, buna uyumlu hale getirilememiştir.
Sistemi yeni baştan ele alarak projelendirmek, ihaleye çıkmak, yine yeni bir boru hattı döşemek, bugünün koşullarında imkansız değil ama çok uzun sürer.
İzmir Körfez’inin kirlenmesine göz yumulamayacağına göre, yapılması ve alınması gereken tek acil çözüm, Büyük Kanal Projesi’ne By-pass edilemeyen ve derelere akan evsel ve endüstriyel atıkların arındırılması için ‘Bölgesel Paket Arıtma’ kurmaktır.
İZSU bu konuda belli bir çalışma içinde. Ama daha çok, İzmir’in dışındaki belde, kasaba ve ilçeleri kapsıyor.
İzmir Körfezi’ne kirlilik akışını tamamen durdurmak için, tıpkı Narlıdere İstihkam Okulu’nun bitimindeki gibi bölgesel ‘Paket Arıtma Tesisleri’ yapmak zorundayız.
Bu arıtma tesisleri, bir-iki yıl gibi kısa zaman dilimi içinde bitirilebilmektedir. Hemen işe başlamak şarttır.”
Acil eylem planı şart
Günlerdir İzmir Körfezi’nin kokması, körfezdeki canlı yaşam koşullarının bozulmasını konuşuyor ve tartışıyoruz.
O bunu diyor, bu onu söylüyor.
Benim, Başkan Aziz Kocaoğlu’na önerim şudur:
Başkan derhal acil bir eylem planı hazırlığı için talimat vermeli ve kolları sıvamalıdır.Yapılacak durum tespiti ve çözümü kararlaştırıldıktan sonra, acil eylem planının uygulaması için harekete geçilmelidir.
Bu arada, çok uzun süredir üniversite ile kesilen ilişki ve diyalog yeniden başlatılmalı, İzmir Körfezi’nden derhal günlük, haftalık, aylık deniz suyu numuneleri alınarak analiz sonuçları değerlendirilmelidir.
İzmir Körfezi, İzmir için bir “yaşam” ve “var olma” kaynağıdır.
İzmir’i hiç kimsenin “yok etmeye” hakkı yoktur, olamaz da...