SİYASET ekip işidir.
Genel başkanlar bile ekibiyle gelip, ekibiyle giderler.
Ancak CHP’de bugünkü durum biraz farklı.
Deniz Baykal, seçim kaybederek değil, istifaya mecbur kaldığı için CHP’nin başından ayrıldı.
Kılıçdaroğlu ise, Baykal’dan boşalan koltuğa son anda seçilerek oturdu.
Parti örgütündeki gelişmeler ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’nun halk arasındaki “güvenilirliğini” ve “saygınlığını” bir ölçüde zedeleyecek, olumsuz etkileyecek şekilde tırmanıyor.
Daha doğrusu tırmandırılıyor.
İzmir’de bir takım siyasilerin, eski Genel Başkan Baykal ve ekibinden “intikam alma” hırsları frenlenemezse, “Bizden olmayana bu partide yaşam hakkı yok” gibi bir “dışlama”nın önü alınamazsa, CHP’de hem küskünlerin sayısı artacak, hem de bir süre sonra Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olarak yaptırım gücü sorgulanır hale gelecektir.
* * *
CHP, bu süreçte iç çekişmelerle değil, dışa dönük çalışmak zorundadır.
Özellikle CHP’nin üst yönetiminde görev alanlar, “dar kadroculuk” zihniyetiyle değil, herkesi kucaklayan geniş tabanlı siyaset yapmak zorunda olduklarını unutmamalıdırlar.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ı ve Genel Sekreter Yardımcısı Abdürrezzak Erten’i İzmir’deki gelişmelerde “günah keçisi” yapmak ve sorumlu tutmak yanlıştır.
Parti içinde seslendirilen “CHP İzmir’i Karabağlar Cumhuriyeti yönetiyor ve şekillendiriyor” yakıştırması, hem söyleyen hem de insanları böyle söyletmeye neden olanlar için tehlikeli ve çok sıkıntı yaratacak bir ayrışmanın ayak sesleridir.
* * *
Ekrem Bulgun’dan boşalacak İzmir İl Başkanlığı’na son anda bir farklı gelişme yaşanmazsa, Deniz Baykal’ın “aday olmasını istemediği” Rifat Nalbantoğlu atanacaktır.
Bulgun’un ceketini alıp giderken söyledikleri ise düşündürücüdür.
Siyasette görevler, “emir-komuta” ve “biyat kültürüne” göre dağıtılırsa, o siyasi partide demokrasiden söz etmek mümkün olamaz.
Sosyal demokrat kimlikten uzaklaşılıp, “sultanlık” dönemine geçilir ki bu da CHP’ye yakışmaz.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ise hiç uymaz!...
* * *
CHP Genel Sekreter Yardımcısı İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten, doğru, tarafsız, partideki tüm kesimleri kucaklayan kararlar almak gibi önemli bir sorumluluğun altına girmiştir.
Duygusal olmamak, ekibinin tesiri altında kalmamak zorundadır.
İzmir, CHP’nin kalesi ise, o kaleyi yaratan tüm kesimlerin temsil haklarını korumak-kollamak artık O’nun görevleri arasındadır.
Nalbantoğlu, doğru bir isim ve doğru bir tercih olabilir.
Ama Bulgun’un listesine seçimle gelip, ilk fırsatta koltuğunu koruma adına istifa silahını çekerek “ihanet” edenlere, yeni atanacak yönetimde asla yer verilmemelidir.
Rifat Nalbantoğlu başkanlığında oluşturulacak yeni yönetim, eskiyi istifalarıyla düşürenlerden değil, yeni isimlerden oluşturulmalıdır.
Aksi “Brütüs”lük olur ki, bu da CHP’nin kalesi İzmir’e yakışmaz.